26 Ağustos 2012 Pazar

09Şubat.2008 MEVZU BAHİS Sözlerimi Geri Alamam klibi Ayhan Taş - Fatih Pestil - Fatih Günay - GoGoBaBa Mevzu Bahis

09Şubat.2008 MEVZU BAHİS Sözlerimi Geri Alamam klibi Ayhan Taş - Fatih Pestil - Fatih Günay - GoGoBaBa Mevzu Bahis Provolar sırasında bazende eğleniyoruz, çoşşuyoruz, stres atıyoruz. 9 Şubat 2008'de Bulutsuzluk Özleminin SÖZLERİMİ GERİ ALAMAM parcası ile HayalHane'de provo arasında dinlenirken bile çalışmalara devam. Provoları görüntülerken bende birden kendimi sahnede buldum. Şarkıyı söyler gibi yaptım aramızda kalsın :)

Burada Laf Çok - Burak Satıbol - 06/Ağustos/2012

Burada Laf Çok - Burak Satıbol - 06/Ağustos/2012 Mahşer-i Cümbüş (ANINDA GÖRÜNTÜ SHOW) Günleri Mahşer-i Cümbüş Genel Sanat Yönetmeni BURAK SATIBOL programda TiVi kanallarıyla görüşmeler devam ediyor, doğaçlama bir program ile yeniden ekrana döneceğiz sinyalleri verdi. Mesut Yar ile "Burada Laf Çok" programının 06.08.2012 tarihli bölümünde Murat Cemcir, Ahmet Kural, Sadi Celil Cengiz, Yeliz Şar ve Burak Satıbol konuk oldu.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Doğum günleri önemlidir çünkü...

Doğum günleri önemlidir çünkü insan ne kadar sevildiğini hatırlar, görür, bi kez daha emin olur.
Kutlayacak kişi için de önemlidir, bir kaç cümleye tüm sevgisini, iyi dileklerini sığdırmaya çalışır, sığmaz..

Mutlu ol her gününde
Hayatın her yerinde
Mutlu ol doğum günüde
Sevinçlerin senin elinde
Dilek tut hislerinle
Kabul olur doğum gününde…

Zaman akıp gider
Bir bir gözlerin önünden
Bir öpücük gönderir düşlerinden
Dünya senle güzel
Bu kalp sana özel
Bekler durur seni
Sen gel de yeter

Mutlu ol her gününde
Hayatın her yerinde
Mutlu ol doğum günüde
Sevinçlerin senin elinde
Dilek tut hislerinle
Kabul olur doğum gününde…


20 Ağustos 2012 Pazartesi

sen gittin , ben bittim , masal bitti.

Sen gittin evimin adresi, kapımın zili gitti
Sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime /ıssızlaştı şehir
sokaklara hüzün yağdı/ gözlerime yağmur

kapandı üstümekapılar, ben kapandım içime
günlerce haftalarca ağladım
kırık bir ağaç dalında
öksüz bir kuş gibi kaldım

Sen gittin
yaprağa duran ağaçlarımı götürdün
umutlarımı götürdün,baharlarımı
dudağımda şarkılarımı,gökyüzünde kuşlarımı
tutam tutam saçlarımı götürdün
yaslandıgım duvarlarım yıkıldı,güvendiğim dağlarım
üstüme kapandı kapılar, açılmadı bir daha
bir daha güldüğümü gören olmadı
zehir-zıkkım oldu yaşamak
küstüm bütün dünyaya

Sen gittin
kapımın zili
kuşumun dili
sazımın teli gitti
yüreğimde kanayan siirler
masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öyle kimsesiz öyle tesellisiz
birde yıkıntım

Sen gittin
Şiirlerim öksüz kaldı
kalemlerim defterlerim
ellerim gözlerim kirpiklerim
yüreğimde kalkıp giden gemilerim
dillerim öksüz kaldı

Sen gittin
kemanım yayım
güneşim ayım
mutluluk payım gitti
kara bulutlar çöktü üzerime
bir ben kaldım böyle boynu bükük ortalarda
bir de yastiğımda yağmur hıçkırıkları


Sen gittin
kalbimin bülbülü sustu
bahçemin gülü soldu
yoldu bağrımı yokluğun
çöl oldu gülistanım

Sen gittin
evimin adresi gitti,zilimin sesi
ağzımın tadı
mutluluğumun adı gitti

Sen gitin
hayalim düşüm
sevincim gülüşüm
servetim işim gitti

Sen gittin
özlemin yüreğimde
yokluğun kirpiğimde çoğaldı
sen gittin umudum gitti
gururum gitti
her gece ağladım
ıslandı/ ekmeğime karıştı korkunç acı

Sen gittin
Kavruldu bahçelerim
çiçeklerim soldu
gelmedin
acılarım içimde fışkıran kan oldu

Sen gittin
çakıl taşlarım
yürekvuruşlarım
sevgikuşlarım gitti
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım
her yerde izimi arıyor avcılar

sen gittin
ben bittim
masal bitti............

Şiir: Nuri CAN


 

SeRSeRiM

serserim...
SERSERİME

Elime son kez aldim kagit kalemi,
Bu sana son mektubum.
Postaci son bir kez haber getirecek
Benden sana.
Canim bilirim aldirmazsin hiçbirseye,
Ne sevgiye ne de hislere.
Simdi elimde bir sigara var,
Bugün çok içtim.
Bilirim kizacaksin, "Içme demistim" diyeceksin,
Ama ben yine ayni cevabi verecegim: Dertliyim.
Son kez bu kalp derdinle dolu.
Bu mektubumda
Seni ne kadar sevdigimi
Özledigimi yazmayacagim.
Artik degistim ben.
Senin umursamaz tavirlarindan biktim SERSERIM.
Takmiyorum artik ben de seni.
Hani bende bir resmin varya,
Arkadasima verdim SERSERIM.
Çok begenmis seni,
"Al senin olsun" dedim
Ama dikkat etmesini de söyledim,
Olur ya çikarsaniz "Boynuzlamasin seni" dedim.
Yüzünün seklini görmeni isterdim SERSERIM.
Bu mektup digerine benzemiyr degil mi?
Dün gece yiktin, öldürdün beni SERSERIM.
Dilindeki hece bir kursun gibi saplandi yüregime.
Tüm gece kanadi durmadan,
Gözlerim doldu aglayamadim.
Yataklara düstüm ne zamandir.
Ama iyi oldu aslinda
Seni umursamiyorum artik,
Sen ne demistin SERSERIM.
"Üzülme!"
Üzülmüyorum zaten gülüyorum,
Bu acilarin getirdigi mutsuzlugu seviyorum.
Lanet olsun sana SERSERIM.
Bu kadar degersiz miydi sevgim?
Biliyorsun ben seni çok sevdim.
Bu sana son mektubum SERSERIM.
Yak istersen,istersen baskalarina okut.
Ya da evet
Içip içip agla,
Ama sunu bil ki bu sana son mektubum.
Bundan sonra hain yazar mezar tasinda
Bir ölüsün artik sen hatiralarimda....

SERSERIDEN CEVAP
Bugün hiç beklemedigim bir anda,
Mektubunu aldim GÜZELIM.
Son mektubum demissin, inanmam
Sen dayanamazsin bensizlige,
Erirsin,bitersin günden güne.
Bak ne diyorum GÜZELIM
Gönlün olsun,birkaç gün daha çikalim
Sevinirsin belki.
Hediye olur ya da bir elma sekeri.
Sen bensiz yapamazsin GÜZELIM.
Seni öptügüm o ilk ani hatirla,
Nasil da çocuklar gibiydin,
Bayilacaksin diye korkmustum GÜZELIM.
Ben senin gibi neler geçirdim elimden,
Bilirim haberim yok sevmeden, sevilmeden.
Sen beni gerçekten sevdin mi GÜZELIM?
Sana bu mektubu meyhaneden yaziyorum,
Biraz önce birkaç çocuk dövdük GÜZELIM,
Onlarin serefine içiyoruz.
Bak GÜZELIM!Ben sana ne demistim hatirlamiyorum
"Üzülme" yazmissin
Sahiden dedim mi?
Içkiliyken herhalde, bilirsin.
"Yiktin" yazmissin
Sahiden yikildin mi?
Umursamazsin sanmistim
Takmazsin diye ummustum,
Ama madem beni umuttun,
Bu sana son sözüm olsun
Ben de seni sevdim haberin olsun GÜZELIM.

KIZIN ARKADASINDAN SERSERIYE
Seni tanimiyorum serseri,
Ama arkadasim seni çok sevdi.
"Son mektup" demisti dogru,
Hem o seni çoktan unuttu.
Seni çok begendim be serseri,
Belki seversin, belki de...
"Güzelim" demissin bizimkine,
Ben de seni zevkli bilirdim.
Ben ondan daha güzelim.
Bak serseri!
Ben seni ondan daha çok severim.
Telefon numarami yaziyorum,arkada,
Onu aradigin gibi beni de ara.
Ayrica senin güzel gariplesti bu ara
"Kalbim agriyor" diyor,
Doktor bir teshis koyamiyor.
Aman canim o da bir baska,
Aglasa da gülüyorum der etrafa
Sakin unutma beni ara.

SERSERIDEN ARKADASA
Bak kizim ben seni sevmedim daha en basta,
Ben güzelimi sevdim herseyden çok.
O bana "serserim" derdi canindan koparcasina,
Sen ise "serseri" diyorsun sokakta kalmisçasina.
Senin gibi arkadas olmaz olsun.
Güzellige gelince,kimse yarisamaz benim GÜZELIMLE.
Simdi birak bunlari "son mektup" derken yalan sanmistim
Daha beter içer oldum,
Her gece sarhosum.
Bir daha ki mektupta güzelimden bahset bana.
Simdi gerçekten mutlu mu?
Yoksa baskasini mi seviyor?
Hasta demistin,kalbinden hasta
Yoksa bu ask hastaligimi?
Benden baskasi ile...
Çabuk yaz arkadas
Herseyi arkadas, herseyi anlat bana.
Anladim ki yasayamam ben onsuz bu dünyada.

ARKADASTAN SERSERIYE
Afedersin serseri yanlis yapmisim ben,
O seni gerçekten çok sevmis.
Son nefesinde bile adini söyledi,
Yüregim parçalandi,anlayamazsin.
éSERSERIM" deyisini duysaydin gözleri kapanirken.
Askin öyle sarmis ki bedenini
Kaybedince, yasayamadi öldü iste.
Son mektunda ne yaptin?
Içip içip agliyor musun?
O simdi mezarinda huzurlu yatarken,
Yilanlara bile seni anlatir süphen olmasin.
Zaten mezar tasinda
"SENI SEVMISTIM SERSERI"
Yazisini görünce anlarsin.
Belki bir umut vardi yasamasinda,
Ama senin de ciddi olmandi.
"Birkaç gün çikalim" demissin ona.
"Elma sakari olur" demissin.
Iste o vurdu senin güzelini,
Indi zavallicigin yüregine.
Simdi mezarinda derin bir uykuda,
Sevgisi de sonsuzlasti onunla.
Aslinda o hiç istemedi öldügünü bilmeni
Ama dayanamadim yazdim iste.
Simdi ne yaparsin,nasil yasarsin?
Içer misin, adam mi döversin?
Sen de onu sevmissin öyle yazmissin,
Öyleyse birak askiniz yasasin.



SERSERININ ODASINDAKI NOT ;


SANA GELIYORUM GÜZELIM,
SENI SEVIYORUM GÜZELIM.

Cemal Safi

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

Her darbene tahammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...

Cemal Safi

Seninle başladım, bitsin seninle...

Ve gün be gün, ben seni düşünürüm.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili.

Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,
Ben hep uzaklara türkü yazarım

Sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın
Kalemim adından başka ad yazmaz
Bu kütükte başka bir ad okunmaz
Narına nuruna kurban olduğum
Seven sevdiğinden asla yakınmaz

Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek bir yerim yok
Yüreğimden başka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yarim yok.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili

Ben rol gereği aşık değilim
Deme bu garibin benimle işi ne...

Aşkım beni teşhir eder, Sesim içime saklanır
Aklanırsa adım, seninle aklanır.

İstersen durmadan adres değiştir,
Gözlerimi bağlasalar da bulurum seni.
Ben, türkülerde tanıdım Fizan'ı, Yemen'i
Anlasam ki sesim sesine değmiştir,
Bütün gemileri yakar gelirim.


Bu bir taahhüttür; sına beni..
En deli rüzgarların önüne sür, bulut-bulut,
Bir yerde yanlış yaparsam adımı unut.
Son kurşunu kendime sıkar gelirim.

Bir et kemik torbası değilim ben
Bir hasar raporu değil yazdığım
Bir aşk mektubudur ey sevgili,
Kızıl-kıyametten önce...

Ve görmek için bakmaya gerek yok
Her dilde güzeldir senin adın

Meydanlar sarsılır sen ortaya çıkınca
Yeter ki görecek göz, göz olsun.

Velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok
Dil hicâbından lâl olmalı seni anarken
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür ben seni bekliyorum

Ninova Diyala

Hayal kırıklığına uğradığımızda keşke suçlayacak birilerini bulabilseydik.
Belki de bu hüzünbaz geceleri suçlamayız.
Keşke bir çok şeyi içimizde yaşayabilseydik.
keşke güz yaprakları gibi dökülmese umutlar ellerimize
keşke hiç olmasaydı hayatımızda keşke
çiçek misali yüzümüzü dönsek güneşe
yinede solar mıydı umutlar, sevgiler ellerimizde
Ah hüzünbaz geceler, ah yağmurlu gecenin
koynunda uçmaya çalışan ıslak kuşlar, ah yaprak misali
Rüzgara kapılmış savrulan umutlar
Ah doğmamış yeni aşklar, solmayan eski sevdalar
Bir yaradır yürekte kaşıdıkça kanar, kanadıkça yanar
Rüzgar misali yüreğimi delip geçen sevdalar
şimşek çakmış misali beynimi işlevsizleştiren sevdalar
Bir elektro şoktur belki de hayata bağlayan
belki de bir ölüm öpücüğüdür sona yaklaştıran
Ah yüreğimi söküp parçalayan sevdalar
Ah baş ağrılarım, ah yürek yaralarım
Ah hayat denen silahtan fırlayıp yüreğime
saplanan kurşun gözlü sevdalar
Sonu gelmeyecek mi bu baş ağrılarının
gelmeyecek mi sonu bu hayat denen yuvarlak masanın
Durmayacak mı bu rüzgar
durmayacak mı bu beynimde ki fırtınalar
Durmayacak mı bu kanadıkça kanayan yara
Durmayacak mı dağlarımızı süsleyen
ağaçları çiçekleri sulayan kanlar
Ben duruldum, ben yoruldum, ben tükendim
Artık bilmelisin bilmelisin
Ben bir suçluyum bunlar da yollara dökülmüş suçlarım
bilmelisin ben bir yolcuyum bunlar da yolluğum

Ninova Diyala

Gül yaprağı...Gülden Kale Düştü

Gül yaprağı...

         Gülden Kale Düştü adlı kitabında, Ahmet Karcılılar bir hikaye anlatıyor.
Hikaye şu: “Eski Çin’de, neredeyse hiç konuşmadan iletişim kuran rahiplerin yaşadığı manastırlar varmış; empati duyguları o kadar gelişmiş ki çoğunlukla diğerinin bir şey söylemesine gerek kalmadan ne istediğini ya da ne düşündüğünü bilirlermiş. Bu manastırlarda eğitim görmeye hak kazanan öğrenciler, gerekli her şeyi öğrenseler bile empati yeteneklerini geliştirmeden rahip olamazlarmış.
         Bu manastırlara girmek oldukça zormuş. Her yıl pirinç hasadından sonra öğrenci adayları manastıra girebilmek için günlerce kapıda beklermiş, ama kapı bir türlü açılmazmış. Bir süre sonra beklemekten bıkan kimileri vazgeçip köyüne dönermiş. Kalıp manastıra girmeyi başaranları başka zorluklar beklermiş; rahipler ve eski öğrenciler manastırın bütün işlerini yeni gelenlere yaptırırlar, hem de çok kötü muamele ederlermiş.
          İç savaşlar sırasında ve Japonya Çin’i işgal ettiğinde, bütün liderler ve kahramanlar manastırlarda eğitim gören savaşçılar ya da rahiplerden çıktı. Sanırım rahipler aynı zamanda zarar görmeden yerel derebeylerine karşı çıkabiliyorlardı, yani statü sahibiydiler. Bu yüzden, bu kadar zorluğa rağmen oldukça fazla sayıda kalan oluyormuş. Onları da zorlu bir eğitim süreci beklermiş.
         Manastıra girmeyi çok isteyen bir çocuk giriş zamanını kaçırdığından kapıda kalmış, ama yine de umutla kapıda bekliyormuş. Rahipler çocuğun beklediğini görüyor, fakat girişle ilgili katı kurallar olduğundan kapıyı açmıyorlarmış. Bir ay sonra beklemekten vazgeçmeyeceğini anlamışlar, ona acıyıp manastıra girmesinin olanaksız olduğunu bir şekilde göstermeleri gerektiğini düşünmüşler. Bir rahip kapıya çıkmış, elinde ağzına dek su dolu bir tas varmış. Çocuk bir süre rahibe baktıktan sonra yerdeki bir gül yaprağını alıp suyun üstüne koymuş. Rahip saygıyla eğilerek geri çekilmiş ve bütün kuralları çiğneyerek çocuğun manastıra girmesine izin vermiş.”
         Aslında kendimizle o kadar doluyuz ki, hayatlarımıza giren herkesin bizleri taşırmayacak bir gül yaprağı olması gerekiyor. Kendilerini gonca gül zannedip, gül yaprağı olamayacak olanlarla yollarımız ayrılıyor. Evlilikler, birliktelikler, sevgililer de böylece uçup gidiyor.
         Gelenler gidenleri, gidenler yeni gelenleri aratıyor, aramalar sürekli bir hal alıyor ve üvertür ilişkiler arasında boğuşmalar sürgit devam ediyor. Oysa hayatlarımızda hep ve daima as ilişkiler ve başyapıtlar vardır. Ama öyle bir yere gelinmiştir ki, kimsenin bir diğerinin gonca gülü olma hakkına sahipliği kalmamıştır.
         Yeni hayatlara ve gül yapraklarına merhaba...             
 

26 Ağustos 2012 Pazar

09Şubat.2008 MEVZU BAHİS Sözlerimi Geri Alamam klibi Ayhan Taş - Fatih Pestil - Fatih Günay - GoGoBaBa Mevzu Bahis

09Şubat.2008 MEVZU BAHİS Sözlerimi Geri Alamam klibi Ayhan Taş - Fatih Pestil - Fatih Günay - GoGoBaBa Mevzu Bahis Provolar sırasında bazende eğleniyoruz, çoşşuyoruz, stres atıyoruz. 9 Şubat 2008'de Bulutsuzluk Özleminin SÖZLERİMİ GERİ ALAMAM parcası ile HayalHane'de provo arasında dinlenirken bile çalışmalara devam. Provoları görüntülerken bende birden kendimi sahnede buldum. Şarkıyı söyler gibi yaptım aramızda kalsın :)

Burada Laf Çok - Burak Satıbol - 06/Ağustos/2012

Burada Laf Çok - Burak Satıbol - 06/Ağustos/2012 Mahşer-i Cümbüş (ANINDA GÖRÜNTÜ SHOW) Günleri Mahşer-i Cümbüş Genel Sanat Yönetmeni BURAK SATIBOL programda TiVi kanallarıyla görüşmeler devam ediyor, doğaçlama bir program ile yeniden ekrana döneceğiz sinyalleri verdi. Mesut Yar ile "Burada Laf Çok" programının 06.08.2012 tarihli bölümünde Murat Cemcir, Ahmet Kural, Sadi Celil Cengiz, Yeliz Şar ve Burak Satıbol konuk oldu.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Doğum günleri önemlidir çünkü...

Doğum günleri önemlidir çünkü insan ne kadar sevildiğini hatırlar, görür, bi kez daha emin olur.
Kutlayacak kişi için de önemlidir, bir kaç cümleye tüm sevgisini, iyi dileklerini sığdırmaya çalışır, sığmaz..

Mutlu ol her gününde
Hayatın her yerinde
Mutlu ol doğum günüde
Sevinçlerin senin elinde
Dilek tut hislerinle
Kabul olur doğum gününde…

Zaman akıp gider
Bir bir gözlerin önünden
Bir öpücük gönderir düşlerinden
Dünya senle güzel
Bu kalp sana özel
Bekler durur seni
Sen gel de yeter

Mutlu ol her gününde
Hayatın her yerinde
Mutlu ol doğum günüde
Sevinçlerin senin elinde
Dilek tut hislerinle
Kabul olur doğum gününde…


20 Ağustos 2012 Pazartesi

sen gittin , ben bittim , masal bitti.

Sen gittin evimin adresi, kapımın zili gitti
Sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime /ıssızlaştı şehir
sokaklara hüzün yağdı/ gözlerime yağmur

kapandı üstümekapılar, ben kapandım içime
günlerce haftalarca ağladım
kırık bir ağaç dalında
öksüz bir kuş gibi kaldım

Sen gittin
yaprağa duran ağaçlarımı götürdün
umutlarımı götürdün,baharlarımı
dudağımda şarkılarımı,gökyüzünde kuşlarımı
tutam tutam saçlarımı götürdün
yaslandıgım duvarlarım yıkıldı,güvendiğim dağlarım
üstüme kapandı kapılar, açılmadı bir daha
bir daha güldüğümü gören olmadı
zehir-zıkkım oldu yaşamak
küstüm bütün dünyaya

Sen gittin
kapımın zili
kuşumun dili
sazımın teli gitti
yüreğimde kanayan siirler
masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öyle kimsesiz öyle tesellisiz
birde yıkıntım

Sen gittin
Şiirlerim öksüz kaldı
kalemlerim defterlerim
ellerim gözlerim kirpiklerim
yüreğimde kalkıp giden gemilerim
dillerim öksüz kaldı

Sen gittin
kemanım yayım
güneşim ayım
mutluluk payım gitti
kara bulutlar çöktü üzerime
bir ben kaldım böyle boynu bükük ortalarda
bir de yastiğımda yağmur hıçkırıkları


Sen gittin
kalbimin bülbülü sustu
bahçemin gülü soldu
yoldu bağrımı yokluğun
çöl oldu gülistanım

Sen gittin
evimin adresi gitti,zilimin sesi
ağzımın tadı
mutluluğumun adı gitti

Sen gitin
hayalim düşüm
sevincim gülüşüm
servetim işim gitti

Sen gittin
özlemin yüreğimde
yokluğun kirpiğimde çoğaldı
sen gittin umudum gitti
gururum gitti
her gece ağladım
ıslandı/ ekmeğime karıştı korkunç acı

Sen gittin
Kavruldu bahçelerim
çiçeklerim soldu
gelmedin
acılarım içimde fışkıran kan oldu

Sen gittin
çakıl taşlarım
yürekvuruşlarım
sevgikuşlarım gitti
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım
her yerde izimi arıyor avcılar

sen gittin
ben bittim
masal bitti............

Şiir: Nuri CAN


 

SeRSeRiM

serserim...
SERSERİME

Elime son kez aldim kagit kalemi,
Bu sana son mektubum.
Postaci son bir kez haber getirecek
Benden sana.
Canim bilirim aldirmazsin hiçbirseye,
Ne sevgiye ne de hislere.
Simdi elimde bir sigara var,
Bugün çok içtim.
Bilirim kizacaksin, "Içme demistim" diyeceksin,
Ama ben yine ayni cevabi verecegim: Dertliyim.
Son kez bu kalp derdinle dolu.
Bu mektubumda
Seni ne kadar sevdigimi
Özledigimi yazmayacagim.
Artik degistim ben.
Senin umursamaz tavirlarindan biktim SERSERIM.
Takmiyorum artik ben de seni.
Hani bende bir resmin varya,
Arkadasima verdim SERSERIM.
Çok begenmis seni,
"Al senin olsun" dedim
Ama dikkat etmesini de söyledim,
Olur ya çikarsaniz "Boynuzlamasin seni" dedim.
Yüzünün seklini görmeni isterdim SERSERIM.
Bu mektup digerine benzemiyr degil mi?
Dün gece yiktin, öldürdün beni SERSERIM.
Dilindeki hece bir kursun gibi saplandi yüregime.
Tüm gece kanadi durmadan,
Gözlerim doldu aglayamadim.
Yataklara düstüm ne zamandir.
Ama iyi oldu aslinda
Seni umursamiyorum artik,
Sen ne demistin SERSERIM.
"Üzülme!"
Üzülmüyorum zaten gülüyorum,
Bu acilarin getirdigi mutsuzlugu seviyorum.
Lanet olsun sana SERSERIM.
Bu kadar degersiz miydi sevgim?
Biliyorsun ben seni çok sevdim.
Bu sana son mektubum SERSERIM.
Yak istersen,istersen baskalarina okut.
Ya da evet
Içip içip agla,
Ama sunu bil ki bu sana son mektubum.
Bundan sonra hain yazar mezar tasinda
Bir ölüsün artik sen hatiralarimda....

SERSERIDEN CEVAP
Bugün hiç beklemedigim bir anda,
Mektubunu aldim GÜZELIM.
Son mektubum demissin, inanmam
Sen dayanamazsin bensizlige,
Erirsin,bitersin günden güne.
Bak ne diyorum GÜZELIM
Gönlün olsun,birkaç gün daha çikalim
Sevinirsin belki.
Hediye olur ya da bir elma sekeri.
Sen bensiz yapamazsin GÜZELIM.
Seni öptügüm o ilk ani hatirla,
Nasil da çocuklar gibiydin,
Bayilacaksin diye korkmustum GÜZELIM.
Ben senin gibi neler geçirdim elimden,
Bilirim haberim yok sevmeden, sevilmeden.
Sen beni gerçekten sevdin mi GÜZELIM?
Sana bu mektubu meyhaneden yaziyorum,
Biraz önce birkaç çocuk dövdük GÜZELIM,
Onlarin serefine içiyoruz.
Bak GÜZELIM!Ben sana ne demistim hatirlamiyorum
"Üzülme" yazmissin
Sahiden dedim mi?
Içkiliyken herhalde, bilirsin.
"Yiktin" yazmissin
Sahiden yikildin mi?
Umursamazsin sanmistim
Takmazsin diye ummustum,
Ama madem beni umuttun,
Bu sana son sözüm olsun
Ben de seni sevdim haberin olsun GÜZELIM.

KIZIN ARKADASINDAN SERSERIYE
Seni tanimiyorum serseri,
Ama arkadasim seni çok sevdi.
"Son mektup" demisti dogru,
Hem o seni çoktan unuttu.
Seni çok begendim be serseri,
Belki seversin, belki de...
"Güzelim" demissin bizimkine,
Ben de seni zevkli bilirdim.
Ben ondan daha güzelim.
Bak serseri!
Ben seni ondan daha çok severim.
Telefon numarami yaziyorum,arkada,
Onu aradigin gibi beni de ara.
Ayrica senin güzel gariplesti bu ara
"Kalbim agriyor" diyor,
Doktor bir teshis koyamiyor.
Aman canim o da bir baska,
Aglasa da gülüyorum der etrafa
Sakin unutma beni ara.

SERSERIDEN ARKADASA
Bak kizim ben seni sevmedim daha en basta,
Ben güzelimi sevdim herseyden çok.
O bana "serserim" derdi canindan koparcasina,
Sen ise "serseri" diyorsun sokakta kalmisçasina.
Senin gibi arkadas olmaz olsun.
Güzellige gelince,kimse yarisamaz benim GÜZELIMLE.
Simdi birak bunlari "son mektup" derken yalan sanmistim
Daha beter içer oldum,
Her gece sarhosum.
Bir daha ki mektupta güzelimden bahset bana.
Simdi gerçekten mutlu mu?
Yoksa baskasini mi seviyor?
Hasta demistin,kalbinden hasta
Yoksa bu ask hastaligimi?
Benden baskasi ile...
Çabuk yaz arkadas
Herseyi arkadas, herseyi anlat bana.
Anladim ki yasayamam ben onsuz bu dünyada.

ARKADASTAN SERSERIYE
Afedersin serseri yanlis yapmisim ben,
O seni gerçekten çok sevmis.
Son nefesinde bile adini söyledi,
Yüregim parçalandi,anlayamazsin.
éSERSERIM" deyisini duysaydin gözleri kapanirken.
Askin öyle sarmis ki bedenini
Kaybedince, yasayamadi öldü iste.
Son mektunda ne yaptin?
Içip içip agliyor musun?
O simdi mezarinda huzurlu yatarken,
Yilanlara bile seni anlatir süphen olmasin.
Zaten mezar tasinda
"SENI SEVMISTIM SERSERI"
Yazisini görünce anlarsin.
Belki bir umut vardi yasamasinda,
Ama senin de ciddi olmandi.
"Birkaç gün çikalim" demissin ona.
"Elma sakari olur" demissin.
Iste o vurdu senin güzelini,
Indi zavallicigin yüregine.
Simdi mezarinda derin bir uykuda,
Sevgisi de sonsuzlasti onunla.
Aslinda o hiç istemedi öldügünü bilmeni
Ama dayanamadim yazdim iste.
Simdi ne yaparsin,nasil yasarsin?
Içer misin, adam mi döversin?
Sen de onu sevmissin öyle yazmissin,
Öyleyse birak askiniz yasasin.



SERSERININ ODASINDAKI NOT ;


SANA GELIYORUM GÜZELIM,
SENI SEVIYORUM GÜZELIM.

Cemal Safi

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

Her darbene tahammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...

Cemal Safi

Seninle başladım, bitsin seninle...

Ve gün be gün, ben seni düşünürüm.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili.

Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,
Ben hep uzaklara türkü yazarım

Sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın
Kalemim adından başka ad yazmaz
Bu kütükte başka bir ad okunmaz
Narına nuruna kurban olduğum
Seven sevdiğinden asla yakınmaz

Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek bir yerim yok
Yüreğimden başka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yarim yok.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili

Ben rol gereği aşık değilim
Deme bu garibin benimle işi ne...

Aşkım beni teşhir eder, Sesim içime saklanır
Aklanırsa adım, seninle aklanır.

İstersen durmadan adres değiştir,
Gözlerimi bağlasalar da bulurum seni.
Ben, türkülerde tanıdım Fizan'ı, Yemen'i
Anlasam ki sesim sesine değmiştir,
Bütün gemileri yakar gelirim.


Bu bir taahhüttür; sına beni..
En deli rüzgarların önüne sür, bulut-bulut,
Bir yerde yanlış yaparsam adımı unut.
Son kurşunu kendime sıkar gelirim.

Bir et kemik torbası değilim ben
Bir hasar raporu değil yazdığım
Bir aşk mektubudur ey sevgili,
Kızıl-kıyametten önce...

Ve görmek için bakmaya gerek yok
Her dilde güzeldir senin adın

Meydanlar sarsılır sen ortaya çıkınca
Yeter ki görecek göz, göz olsun.

Velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok
Dil hicâbından lâl olmalı seni anarken
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür ben seni bekliyorum

Ninova Diyala

Hayal kırıklığına uğradığımızda keşke suçlayacak birilerini bulabilseydik.
Belki de bu hüzünbaz geceleri suçlamayız.
Keşke bir çok şeyi içimizde yaşayabilseydik.
keşke güz yaprakları gibi dökülmese umutlar ellerimize
keşke hiç olmasaydı hayatımızda keşke
çiçek misali yüzümüzü dönsek güneşe
yinede solar mıydı umutlar, sevgiler ellerimizde
Ah hüzünbaz geceler, ah yağmurlu gecenin
koynunda uçmaya çalışan ıslak kuşlar, ah yaprak misali
Rüzgara kapılmış savrulan umutlar
Ah doğmamış yeni aşklar, solmayan eski sevdalar
Bir yaradır yürekte kaşıdıkça kanar, kanadıkça yanar
Rüzgar misali yüreğimi delip geçen sevdalar
şimşek çakmış misali beynimi işlevsizleştiren sevdalar
Bir elektro şoktur belki de hayata bağlayan
belki de bir ölüm öpücüğüdür sona yaklaştıran
Ah yüreğimi söküp parçalayan sevdalar
Ah baş ağrılarım, ah yürek yaralarım
Ah hayat denen silahtan fırlayıp yüreğime
saplanan kurşun gözlü sevdalar
Sonu gelmeyecek mi bu baş ağrılarının
gelmeyecek mi sonu bu hayat denen yuvarlak masanın
Durmayacak mı bu rüzgar
durmayacak mı bu beynimde ki fırtınalar
Durmayacak mı bu kanadıkça kanayan yara
Durmayacak mı dağlarımızı süsleyen
ağaçları çiçekleri sulayan kanlar
Ben duruldum, ben yoruldum, ben tükendim
Artık bilmelisin bilmelisin
Ben bir suçluyum bunlar da yollara dökülmüş suçlarım
bilmelisin ben bir yolcuyum bunlar da yolluğum

Ninova Diyala

Gül yaprağı...Gülden Kale Düştü

Gül yaprağı...

         Gülden Kale Düştü adlı kitabında, Ahmet Karcılılar bir hikaye anlatıyor.
Hikaye şu: “Eski Çin’de, neredeyse hiç konuşmadan iletişim kuran rahiplerin yaşadığı manastırlar varmış; empati duyguları o kadar gelişmiş ki çoğunlukla diğerinin bir şey söylemesine gerek kalmadan ne istediğini ya da ne düşündüğünü bilirlermiş. Bu manastırlarda eğitim görmeye hak kazanan öğrenciler, gerekli her şeyi öğrenseler bile empati yeteneklerini geliştirmeden rahip olamazlarmış.
         Bu manastırlara girmek oldukça zormuş. Her yıl pirinç hasadından sonra öğrenci adayları manastıra girebilmek için günlerce kapıda beklermiş, ama kapı bir türlü açılmazmış. Bir süre sonra beklemekten bıkan kimileri vazgeçip köyüne dönermiş. Kalıp manastıra girmeyi başaranları başka zorluklar beklermiş; rahipler ve eski öğrenciler manastırın bütün işlerini yeni gelenlere yaptırırlar, hem de çok kötü muamele ederlermiş.
          İç savaşlar sırasında ve Japonya Çin’i işgal ettiğinde, bütün liderler ve kahramanlar manastırlarda eğitim gören savaşçılar ya da rahiplerden çıktı. Sanırım rahipler aynı zamanda zarar görmeden yerel derebeylerine karşı çıkabiliyorlardı, yani statü sahibiydiler. Bu yüzden, bu kadar zorluğa rağmen oldukça fazla sayıda kalan oluyormuş. Onları da zorlu bir eğitim süreci beklermiş.
         Manastıra girmeyi çok isteyen bir çocuk giriş zamanını kaçırdığından kapıda kalmış, ama yine de umutla kapıda bekliyormuş. Rahipler çocuğun beklediğini görüyor, fakat girişle ilgili katı kurallar olduğundan kapıyı açmıyorlarmış. Bir ay sonra beklemekten vazgeçmeyeceğini anlamışlar, ona acıyıp manastıra girmesinin olanaksız olduğunu bir şekilde göstermeleri gerektiğini düşünmüşler. Bir rahip kapıya çıkmış, elinde ağzına dek su dolu bir tas varmış. Çocuk bir süre rahibe baktıktan sonra yerdeki bir gül yaprağını alıp suyun üstüne koymuş. Rahip saygıyla eğilerek geri çekilmiş ve bütün kuralları çiğneyerek çocuğun manastıra girmesine izin vermiş.”
         Aslında kendimizle o kadar doluyuz ki, hayatlarımıza giren herkesin bizleri taşırmayacak bir gül yaprağı olması gerekiyor. Kendilerini gonca gül zannedip, gül yaprağı olamayacak olanlarla yollarımız ayrılıyor. Evlilikler, birliktelikler, sevgililer de böylece uçup gidiyor.
         Gelenler gidenleri, gidenler yeni gelenleri aratıyor, aramalar sürekli bir hal alıyor ve üvertür ilişkiler arasında boğuşmalar sürgit devam ediyor. Oysa hayatlarımızda hep ve daima as ilişkiler ve başyapıtlar vardır. Ama öyle bir yere gelinmiştir ki, kimsenin bir diğerinin gonca gülü olma hakkına sahipliği kalmamıştır.
         Yeni hayatlara ve gül yapraklarına merhaba...             
 

12 Ağustos 2012 Pazar