16 Ocak 2013 Çarşamba

GoGoBaBaTV - live streaming video powered by Livestream

GoGoBaBaTV - live streaming video powered by Livestream
GoGoBaBa CANLI YAYINDA
Ev kamerası :P

acaba daha neler kaciriyoruz hayatta?


"Adamin biri Washington metro istasyonunda yere comelir ve kemanini calmaya baslar; soguk bir ocak ayi sabahidir. 45 dakika boyuca 6 Bach calar. Cogu insanin ise gitmek icin hareketlendigi bu yogun saat suresince 1100 kisinin istasyonun icinden gectigi hesaplanir.

Uc dakika gecer orta yasli bir adam muzisyenin caldigini farkeder. Yavaslar, bir kac saniyeligine durur ve sonrasinda aceleyle ilerler yapacaklarindan geri kalmasin diye.

Bir dakika sonra kemanci ilk bir dolarlik bahsisinin alir; bir bayan parayi kemancinin onune gecerken atmis ve hic durmadan yoluna devam etmistir.

Bir kac dakika sonra birisi dinlemek icin duvara yaslanir saatine bakar ve tekrar yurumeye baslar. Besbelli adam isine gec kalmistir.

En cok dikkat eden ise uc yasinda bir cocuktur. Annesi alelacele cekistiriken kendisini durup kemanciya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice cekistirir cocugu ve cocuk surekli arkasina bakarak yurumeye baslar.Bu olay diger bir cok cocuk tarafindan tekrarlanir,fakat istisnasiz tum ebeveyinler cocuklarini yurumeye devametmeye zorlar.

Kemancinin 45 dakikalik gosterisi boyunca sadece 6 kisi durup bir sure bekler. 20 kisi kendisine para verir, sonra yine normal bir sekilde yurumeye devam ederler. 32 dolar toplar kemanci. Gosterisi bitipte etrafa sessizlik hakim oldugunda hic kimse farketmez bile.Kimse alkislamaz yada tanimaz.

Kimse az once dunyadaki yazilan eserler arasindaki en essiz parcayi 3.5 milyon dolar degerindeki kemaniyla calan bu kisinin dunyanin en yetenekli muzisyenlerinden Joshua Bell oldugunu farkina varmaz.

Bu olaydan iki gun once biletlerinin ortalama 100 dolar oldugu konserin biletleri yok satmistir.

Bu gercek bir hikayedir. Joshua Bell in bu metro istasyonunda kimligi belirsiz bir sekilde verdigi konser Washinton Post tafafindan algilama,zevk ve inanlarin onceliklerini kapsayan sosyal arastirmanin bir parcasi olarak tertip edilmistir.

Ozet olarak : Ortak bir cevrede, uygunsuz bir zamanda guzelligi algilayabiliyormuyuz? Durupta bunu takdir ediyormuyuz? Bir yetenegi beklenmedik bir icerikte tanimlayabiliyormuyuz?

Bu arastirmadan edinelecek muhtemel sonuclardan biri sudur : Eger dunyanin en unlu muzisyenlerinden birinin dunyada yazilan en iyi eserlerden birini calarken onu durupta dinleyecek bir dakikamiz bile yoksa, acaba daha neler kaciriyoruz hayatta?


Sonuna kadar okuyunuz lütfen.
"Adamin biri Washington metro istasyonunda yere comelir ve kemanini calmaya baslar; soguk bir ocak ayi sabahidir. 45 dakika boyuca 6 Bach calar. Cogu insanin ise gitmek icin hareketlendigi bu yogun saat suresince 1100 kisinin istasyonun icinden gectigi hesaplanir.

Uc dakika gecer orta yasli bir adam muzisyenin caldigini farkeder. Yavaslar, bir kac saniyeligine durur ve sonrasinda aceleyle ilerler yapacaklarindan geri kalmasin diye.

Bir dakika sonra kemanci ilk bir dolarlik bahsisinin alir; bir bayan parayi kemancinin onune gecerken atmis ve hic durmadan yoluna devam etmistir.

Bir kac dakika sonra birisi dinlemek icin duvara yaslanir saatine bakar ve tekrar yurumeye baslar. Besbelli adam isine gec kalmistir.

En cok dikkat eden ise uc yasinda bir cocuktur. Annesi alelacele cekistiriken kendisini durup kemanciya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice cekistirir cocugu ve cocuk surekli arkasina bakarak yurumeye baslar.Bu olay diger bir cok cocuk tarafindan tekrarlanir,fakat istisnasiz tum ebeveyinler cocuklarini yurumeye devametmeye zorlar.

Kemancinin 45 dakikalik gosterisi boyunca sadece 6 kisi durup bir sure bekler. 20 kisi kendisine para verir, sonra yine normal bir sekilde yurumeye devam ederler. 32 dolar toplar kemanci. Gosterisi bitipte etrafa sessizlik hakim oldugunda hic kimse farketmez bile.Kimse alkislamaz yada tanimaz.

Kimse az once dunyadaki yazilan eserler arasindaki en essiz parcayi 3.5 milyon dolar degerindeki kemaniyla calan bu kisinin dunyanin en yetenekli muzisyenlerinden Joshua Bell oldugunu farkina varmaz.

Bu olaydan iki gun once biletlerinin ortalama 100 dolar oldugu konserin biletleri yok satmistir.

Bu gercek bir hikayedir. Joshua Bell in bu metro istasyonunda kimligi belirsiz bir sekilde verdigi konser Washinton Post tafafindan algilama,zevk ve inanlarin onceliklerini kapsayan sosyal arastirmanin bir parcasi olarak tertip edilmistir.

Ozet olarak : Ortak bir cevrede, uygunsuz bir zamanda guzelligi algilayabiliyormuyuz? Durupta bunu takdir ediyormuyuz? Bir yetenegi beklenmedik bir icerikte tanimlayabiliyormuyuz?

Bu arastirmadan edinelecek muhtemel sonuclardan biri sudur : Eger dunyanin en unlu muzisyenlerinden birinin dunyada yazilan en iyi eserlerden birini calarken onu durupta dinleyecek bir dakikamiz bile yoksa, acaba daha neler kaciriyoruz hayatta?

Kaynak: Knowledge of Today
 Kaynak: Knowledge of Today
http://www.facebook.com/ACIBADEMCOM

14 Ocak 2013 Pazartesi

Doğduğunuz yıldaki müzikleri dinleme

Bu kıyağımı unutmayın.








Doğduğunuz yıldaki müzikleri 
dinleme imkanı veren 
ve
60 yılı dile getiren Müzik kutusu 
Her yıl için 20 şarkı...

 







      1940 
      1950                       

1960                 

 1990 

 1941 
 
 1951 
 
 1961 
 
 1971 
 
 1981 
 
 1991 
 
 1942 
 
 1952 
 
 1962 
 
 1972 
 
 1982 
 
 1992 
 
 1943 
 
 1953 
 
 1963 
 
 1973 
 
 1983 
 
 1993 
 
 1944 
 
 1954 
 
 1964 
 
 1974 
 
 1984 
 
 1994 
 
 1945 
 
 1955 
 
 1965 
 
 1975 
 
 1985 
 
 1995 
 
 1946 
 
 1956 
 
 1966 
 
 1976 
 
 1986 
 
 1996 
 
 1947 
 
 1957 
 
 1967 
 
 1977 
 
 1987 
 
 1997 
 
 1948 
 
 1958 
 
 1968 
 
 1978 
 
 1988 
 
 1998 
 

6 Ocak 2013 Pazar

Fikir Atolyesi İtiraf Ediyorum!

Fikir Atolyesi İtiraf Ediyorum!

Fikir Atolyesi Bizim Burada İşler Böyle Yürür!

Fikir Atolyesi Bizim Burada İşler Böyle Yürür!

Fikir Atolyesi Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Fikir Atolyesi Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Değişim, yenilenme, acı yoksa kazanç da yok, fedakarlık, yeniden doğuş, sıfırlamak, vazgeçmek, sil baştan, reset atmak… İşte bu konular gündeme geldiğinde, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada dolaşan bir efsane var. Kartalların hayat sürelerini uzatmak için girdikleri acı dolu dönemi anlatan, ilham veren bir hikaye.
Derler ki:
“Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır.
Kartalın yaşı 40′a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Tüyleri kartlaşır, kalınlaşır ve kanatlarına takılmaya başlar.
Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır.
Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir.
Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır.
Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler.
 Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar.
5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.”
Çok etkileyici değil mi?
Ben de bunu ilk kez TEDxReset‘te, müthiş bir özgeçmişe sahip Dr. Serdar Savaş‘tan duyunca çok etkilendim. Hatta dayanamayıp arada; “Hocam bu kartallar neymiş böyle? Harika bir hikaye…” diye gidip tanıştım. Frekans da tutunca bolca sohbet ettik. Sonunda da şakayla karışık: “Bak hocam, bu hikayeyle ilgili nasıl olur da Discovery gibi kanallarda hiç görsel bir şeyler izlemedik. Araştıracağım ben bu kartal işini!” dedim ve gülerek ayrıldık…
İşin içine biraz dalınca gördüm ki, bu kartal hikayesi meğerse pek bir meşhurmuş. Bazı ünlü konuşmacıların sunumlarında yer verdiği, hatta bırakın onu, bazı din adamlarının insanları etkileme adına bile kullandığı bir malzemeymiş. Mail ve forum ortamlarında da bol bol dönermiş, bize denk gelmemiş sadece. (“kartalın yeniden doğuşu” diye google’da aratınca bile 31.100 sonuç çıkıyor!)
Tabii ki üç beş saatlik araştırma beni kartal uzmanı yapmaz, ancak yine de bir şeyler de öğreniyor insan:
- Hikayenin, en uzun yaşayan kartal türü olan kel kartal (‘bald eagle‘) etrafında döndüğünü varsaysak dahi, bugüne kadar kartallarda bilim adamları tarafından kayda geçirilebilen, ‘doğada’ en uzun yaşam süresi 31 yıl, 4 ay olmuş. Esaret altında olanlarda ise bu 50 yaşa kadar çıkabiliyormuş.
- Kartal pençeleri ve gagası insan tırnaklarına benzer şekilde keratinden oluşuyor. Dolayısıyla esnek bir pençe veya gagaya bugüne kadar rastlanmamış. Gerek pençe, gerekse gaga çıktıkları andan itibaren hep sert, hep kıvrık. Zaten kartal bir (‘raptor‘) yırtıcı ve etçil kuş türü. Bu türdeki kuşların da değişmez iki özelliği; kıvrık pençe ve kavisli gaga yapıları.
- Tüylerin göğüse yapışması (ve kanatları zorlaması) sadece petrol sızıntısına daldıklarında oluyor. Onun dışında kartallar zaten düzenli ve doğal şekilde her yıl eski tüylerini döküp, yeniliyorlar.
- Daha uzun yaşamak isteyen kartalların “karar verip” tek başına bir dağda yeniden doğuş sürecine girdiği görülmemiş, şahit olunmamış. Kartalların verdikleri kararlar hep kuracağı güvenli yuvası ve avlanma üzerine olmuş.
- Önce gagasını taşa vurarak parçalayan, sonra da çıkacak yeni gagayla pençelerini söken bir kartal kan kaybından ölür. Mümkün değil ancak diyelim ölmedi, (vahşi hayat uzmanları tarafından beslenmemeleri halinde) açlıktan ölür. Çünkü gagası ve pençesi olmadan kendi avını yakalaması da, çiğnemesi de mümkün değil.
University of Minnesota bünyesindeki The Raptor Center de bunun hayal ürünü bir efsane olduğunu açıklamış.
Sen birçok ülkenin, şirketin, kulübün amblemine kadar gir, sonra da onlarca söylenceye (‘myth‘) kurban git! Yazık bu kartallara!
Oysa, hayatları boyunca tek eşli yaşayan kartalların; kocaman gözleriyle insanlardan çok daha fazla uzağı görme yetisi, üç yerine beş rengi görebilmeleri, kusursuz vücut uçuş yapısı ve yeteneğiyle, binlerce metre yüksekten saatte 75 mil hızla avına dalabilmesi gibi müthiş özellikler var.
Yırtıcı ve güzel bir kuş o, ancak dilerse kendini yenilemesi, ömrüne bir 20-30 yıl daha katması gerçek değil!
Şimdi yazıyı yayınlamadan önce ‘ahlaklı gazeteci’ edasıyla Serdar hocamı aradım. “Bak doktorum” dedim, “sen beş kişilik bir kariyeri tek bir cv’de toplayacak işler yapmışsın ancak seni dinleyenlere bu anlatıklarının bir efsane olduğunu söylemiyorsun, yakışık alıyor mu bu?” :)
“Tunç, metaforlar konuların iyi anlaşılması içindir. İnsanlar kendilerini bu metaforlardaki kahramanların yerine koyarak farklı düşünceler geliştirir. Bu da onlardan biri. Tabii örnek, Beşiktaş’lı olduğum için kartallardan geldi. Fenerli olsaydım nasıl bir metafor anlatırdım, onu düşünmem lazım!” dedi.
Sahi… Kartal efsanesi gerçek olsa bir an için. Biz de, Serdar Savaş’ın dediği gibi, kendimizi kartalın yerine koysak. Daha uzun yaşamak adına böyle bir acı çekmeye razı olur muyduk? Veya daha uzun olmasa da, daha mutlu olma adına ‘zihni sıfırlamak?’
Takılmadan geçmişe, her ne çıkarsa yola, selam verip yürümek gerek. Tıpkı Şebnem Ferah’ın ‘Sil Baştan’ dizelerinde dediği gibi:
Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?
Yorgun gibi bir halin var,
Duyguların karışık olabilir mi?
Sil baştan başlamak gerek bazen,
Hayatı sıfırlamak…
Sil baştan sevmek gerek bazen,
Her şeyi unutmak.
Sanki bugün son günmüş gibi…
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben,
Her ne çıkarsa yoluma,
Selam verip yürümek istiyorum ben…

16 Ocak 2013 Çarşamba

GoGoBaBaTV - live streaming video powered by Livestream

GoGoBaBaTV - live streaming video powered by Livestream
GoGoBaBa CANLI YAYINDA
Ev kamerası :P

acaba daha neler kaciriyoruz hayatta?


"Adamin biri Washington metro istasyonunda yere comelir ve kemanini calmaya baslar; soguk bir ocak ayi sabahidir. 45 dakika boyuca 6 Bach calar. Cogu insanin ise gitmek icin hareketlendigi bu yogun saat suresince 1100 kisinin istasyonun icinden gectigi hesaplanir.

Uc dakika gecer orta yasli bir adam muzisyenin caldigini farkeder. Yavaslar, bir kac saniyeligine durur ve sonrasinda aceleyle ilerler yapacaklarindan geri kalmasin diye.

Bir dakika sonra kemanci ilk bir dolarlik bahsisinin alir; bir bayan parayi kemancinin onune gecerken atmis ve hic durmadan yoluna devam etmistir.

Bir kac dakika sonra birisi dinlemek icin duvara yaslanir saatine bakar ve tekrar yurumeye baslar. Besbelli adam isine gec kalmistir.

En cok dikkat eden ise uc yasinda bir cocuktur. Annesi alelacele cekistiriken kendisini durup kemanciya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice cekistirir cocugu ve cocuk surekli arkasina bakarak yurumeye baslar.Bu olay diger bir cok cocuk tarafindan tekrarlanir,fakat istisnasiz tum ebeveyinler cocuklarini yurumeye devametmeye zorlar.

Kemancinin 45 dakikalik gosterisi boyunca sadece 6 kisi durup bir sure bekler. 20 kisi kendisine para verir, sonra yine normal bir sekilde yurumeye devam ederler. 32 dolar toplar kemanci. Gosterisi bitipte etrafa sessizlik hakim oldugunda hic kimse farketmez bile.Kimse alkislamaz yada tanimaz.

Kimse az once dunyadaki yazilan eserler arasindaki en essiz parcayi 3.5 milyon dolar degerindeki kemaniyla calan bu kisinin dunyanin en yetenekli muzisyenlerinden Joshua Bell oldugunu farkina varmaz.

Bu olaydan iki gun once biletlerinin ortalama 100 dolar oldugu konserin biletleri yok satmistir.

Bu gercek bir hikayedir. Joshua Bell in bu metro istasyonunda kimligi belirsiz bir sekilde verdigi konser Washinton Post tafafindan algilama,zevk ve inanlarin onceliklerini kapsayan sosyal arastirmanin bir parcasi olarak tertip edilmistir.

Ozet olarak : Ortak bir cevrede, uygunsuz bir zamanda guzelligi algilayabiliyormuyuz? Durupta bunu takdir ediyormuyuz? Bir yetenegi beklenmedik bir icerikte tanimlayabiliyormuyuz?

Bu arastirmadan edinelecek muhtemel sonuclardan biri sudur : Eger dunyanin en unlu muzisyenlerinden birinin dunyada yazilan en iyi eserlerden birini calarken onu durupta dinleyecek bir dakikamiz bile yoksa, acaba daha neler kaciriyoruz hayatta?


Sonuna kadar okuyunuz lütfen.
"Adamin biri Washington metro istasyonunda yere comelir ve kemanini calmaya baslar; soguk bir ocak ayi sabahidir. 45 dakika boyuca 6 Bach calar. Cogu insanin ise gitmek icin hareketlendigi bu yogun saat suresince 1100 kisinin istasyonun icinden gectigi hesaplanir.

Uc dakika gecer orta yasli bir adam muzisyenin caldigini farkeder. Yavaslar, bir kac saniyeligine durur ve sonrasinda aceleyle ilerler yapacaklarindan geri kalmasin diye.

Bir dakika sonra kemanci ilk bir dolarlik bahsisinin alir; bir bayan parayi kemancinin onune gecerken atmis ve hic durmadan yoluna devam etmistir.

Bir kac dakika sonra birisi dinlemek icin duvara yaslanir saatine bakar ve tekrar yurumeye baslar. Besbelli adam isine gec kalmistir.

En cok dikkat eden ise uc yasinda bir cocuktur. Annesi alelacele cekistiriken kendisini durup kemanciya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice cekistirir cocugu ve cocuk surekli arkasina bakarak yurumeye baslar.Bu olay diger bir cok cocuk tarafindan tekrarlanir,fakat istisnasiz tum ebeveyinler cocuklarini yurumeye devametmeye zorlar.

Kemancinin 45 dakikalik gosterisi boyunca sadece 6 kisi durup bir sure bekler. 20 kisi kendisine para verir, sonra yine normal bir sekilde yurumeye devam ederler. 32 dolar toplar kemanci. Gosterisi bitipte etrafa sessizlik hakim oldugunda hic kimse farketmez bile.Kimse alkislamaz yada tanimaz.

Kimse az once dunyadaki yazilan eserler arasindaki en essiz parcayi 3.5 milyon dolar degerindeki kemaniyla calan bu kisinin dunyanin en yetenekli muzisyenlerinden Joshua Bell oldugunu farkina varmaz.

Bu olaydan iki gun once biletlerinin ortalama 100 dolar oldugu konserin biletleri yok satmistir.

Bu gercek bir hikayedir. Joshua Bell in bu metro istasyonunda kimligi belirsiz bir sekilde verdigi konser Washinton Post tafafindan algilama,zevk ve inanlarin onceliklerini kapsayan sosyal arastirmanin bir parcasi olarak tertip edilmistir.

Ozet olarak : Ortak bir cevrede, uygunsuz bir zamanda guzelligi algilayabiliyormuyuz? Durupta bunu takdir ediyormuyuz? Bir yetenegi beklenmedik bir icerikte tanimlayabiliyormuyuz?

Bu arastirmadan edinelecek muhtemel sonuclardan biri sudur : Eger dunyanin en unlu muzisyenlerinden birinin dunyada yazilan en iyi eserlerden birini calarken onu durupta dinleyecek bir dakikamiz bile yoksa, acaba daha neler kaciriyoruz hayatta?

Kaynak: Knowledge of Today
 Kaynak: Knowledge of Today
http://www.facebook.com/ACIBADEMCOM

14 Ocak 2013 Pazartesi

Doğduğunuz yıldaki müzikleri dinleme

Bu kıyağımı unutmayın.








Doğduğunuz yıldaki müzikleri 
dinleme imkanı veren 
ve
60 yılı dile getiren Müzik kutusu 
Her yıl için 20 şarkı...

 







      1940 
      1950                       

1960                 

 1990 

 1941 
 
 1951 
 
 1961 
 
 1971 
 
 1981 
 
 1991 
 
 1942 
 
 1952 
 
 1962 
 
 1972 
 
 1982 
 
 1992 
 
 1943 
 
 1953 
 
 1963 
 
 1973 
 
 1983 
 
 1993 
 
 1944 
 
 1954 
 
 1964 
 
 1974 
 
 1984 
 
 1994 
 
 1945 
 
 1955 
 
 1965 
 
 1975 
 
 1985 
 
 1995 
 
 1946 
 
 1956 
 
 1966 
 
 1976 
 
 1986 
 
 1996 
 
 1947 
 
 1957 
 
 1967 
 
 1977 
 
 1987 
 
 1997 
 
 1948 
 
 1958 
 
 1968 
 
 1978 
 
 1988 
 
 1998 
 

6 Ocak 2013 Pazar

Fikir Atolyesi İtiraf Ediyorum!

Fikir Atolyesi İtiraf Ediyorum!

Fikir Atolyesi Bizim Burada İşler Böyle Yürür!

Fikir Atolyesi Bizim Burada İşler Böyle Yürür!

Fikir Atolyesi Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Fikir Atolyesi Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Değişim, yenilenme, acı yoksa kazanç da yok, fedakarlık, yeniden doğuş, sıfırlamak, vazgeçmek, sil baştan, reset atmak… İşte bu konular gündeme geldiğinde, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada dolaşan bir efsane var. Kartalların hayat sürelerini uzatmak için girdikleri acı dolu dönemi anlatan, ilham veren bir hikaye.
Derler ki:
“Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır.
Kartalın yaşı 40′a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Tüyleri kartlaşır, kalınlaşır ve kanatlarına takılmaya başlar.
Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır.
Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir.
Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır.
Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler.
 Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar.
5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.”
Çok etkileyici değil mi?
Ben de bunu ilk kez TEDxReset‘te, müthiş bir özgeçmişe sahip Dr. Serdar Savaş‘tan duyunca çok etkilendim. Hatta dayanamayıp arada; “Hocam bu kartallar neymiş böyle? Harika bir hikaye…” diye gidip tanıştım. Frekans da tutunca bolca sohbet ettik. Sonunda da şakayla karışık: “Bak hocam, bu hikayeyle ilgili nasıl olur da Discovery gibi kanallarda hiç görsel bir şeyler izlemedik. Araştıracağım ben bu kartal işini!” dedim ve gülerek ayrıldık…
İşin içine biraz dalınca gördüm ki, bu kartal hikayesi meğerse pek bir meşhurmuş. Bazı ünlü konuşmacıların sunumlarında yer verdiği, hatta bırakın onu, bazı din adamlarının insanları etkileme adına bile kullandığı bir malzemeymiş. Mail ve forum ortamlarında da bol bol dönermiş, bize denk gelmemiş sadece. (“kartalın yeniden doğuşu” diye google’da aratınca bile 31.100 sonuç çıkıyor!)
Tabii ki üç beş saatlik araştırma beni kartal uzmanı yapmaz, ancak yine de bir şeyler de öğreniyor insan:
- Hikayenin, en uzun yaşayan kartal türü olan kel kartal (‘bald eagle‘) etrafında döndüğünü varsaysak dahi, bugüne kadar kartallarda bilim adamları tarafından kayda geçirilebilen, ‘doğada’ en uzun yaşam süresi 31 yıl, 4 ay olmuş. Esaret altında olanlarda ise bu 50 yaşa kadar çıkabiliyormuş.
- Kartal pençeleri ve gagası insan tırnaklarına benzer şekilde keratinden oluşuyor. Dolayısıyla esnek bir pençe veya gagaya bugüne kadar rastlanmamış. Gerek pençe, gerekse gaga çıktıkları andan itibaren hep sert, hep kıvrık. Zaten kartal bir (‘raptor‘) yırtıcı ve etçil kuş türü. Bu türdeki kuşların da değişmez iki özelliği; kıvrık pençe ve kavisli gaga yapıları.
- Tüylerin göğüse yapışması (ve kanatları zorlaması) sadece petrol sızıntısına daldıklarında oluyor. Onun dışında kartallar zaten düzenli ve doğal şekilde her yıl eski tüylerini döküp, yeniliyorlar.
- Daha uzun yaşamak isteyen kartalların “karar verip” tek başına bir dağda yeniden doğuş sürecine girdiği görülmemiş, şahit olunmamış. Kartalların verdikleri kararlar hep kuracağı güvenli yuvası ve avlanma üzerine olmuş.
- Önce gagasını taşa vurarak parçalayan, sonra da çıkacak yeni gagayla pençelerini söken bir kartal kan kaybından ölür. Mümkün değil ancak diyelim ölmedi, (vahşi hayat uzmanları tarafından beslenmemeleri halinde) açlıktan ölür. Çünkü gagası ve pençesi olmadan kendi avını yakalaması da, çiğnemesi de mümkün değil.
University of Minnesota bünyesindeki The Raptor Center de bunun hayal ürünü bir efsane olduğunu açıklamış.
Sen birçok ülkenin, şirketin, kulübün amblemine kadar gir, sonra da onlarca söylenceye (‘myth‘) kurban git! Yazık bu kartallara!
Oysa, hayatları boyunca tek eşli yaşayan kartalların; kocaman gözleriyle insanlardan çok daha fazla uzağı görme yetisi, üç yerine beş rengi görebilmeleri, kusursuz vücut uçuş yapısı ve yeteneğiyle, binlerce metre yüksekten saatte 75 mil hızla avına dalabilmesi gibi müthiş özellikler var.
Yırtıcı ve güzel bir kuş o, ancak dilerse kendini yenilemesi, ömrüne bir 20-30 yıl daha katması gerçek değil!
Şimdi yazıyı yayınlamadan önce ‘ahlaklı gazeteci’ edasıyla Serdar hocamı aradım. “Bak doktorum” dedim, “sen beş kişilik bir kariyeri tek bir cv’de toplayacak işler yapmışsın ancak seni dinleyenlere bu anlatıklarının bir efsane olduğunu söylemiyorsun, yakışık alıyor mu bu?” :)
“Tunç, metaforlar konuların iyi anlaşılması içindir. İnsanlar kendilerini bu metaforlardaki kahramanların yerine koyarak farklı düşünceler geliştirir. Bu da onlardan biri. Tabii örnek, Beşiktaş’lı olduğum için kartallardan geldi. Fenerli olsaydım nasıl bir metafor anlatırdım, onu düşünmem lazım!” dedi.
Sahi… Kartal efsanesi gerçek olsa bir an için. Biz de, Serdar Savaş’ın dediği gibi, kendimizi kartalın yerine koysak. Daha uzun yaşamak adına böyle bir acı çekmeye razı olur muyduk? Veya daha uzun olmasa da, daha mutlu olma adına ‘zihni sıfırlamak?’
Takılmadan geçmişe, her ne çıkarsa yola, selam verip yürümek gerek. Tıpkı Şebnem Ferah’ın ‘Sil Baştan’ dizelerinde dediği gibi:
Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?
Yorgun gibi bir halin var,
Duyguların karışık olabilir mi?
Sil baştan başlamak gerek bazen,
Hayatı sıfırlamak…
Sil baştan sevmek gerek bazen,
Her şeyi unutmak.
Sanki bugün son günmüş gibi…
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben,
Her ne çıkarsa yoluma,
Selam verip yürümek istiyorum ben…