http://www.milliyet.com.tr/-66-kilo-verdim-31-yasinda-yeniden-dogdum-/pazar/haberdetay/20.05.2012/1542559/default.htm
FACEBOOK sayfası : https://www.facebook.com/obezitecerrahisi
birde BLOG sayfası var ameliyat olan kızın : http://sensinobez.blogspot.com/
Takiptekiler^^
20 Mayıs 2012 - 02:30
‘66 kilo verdim, 31 yaşında yeniden doğdum’
Geçirdiği mide operasyonu ile bir yılda 66 kilo veren Başak Üstündağ için hayat yeni başlıyor. Üstündağ artık doğum günlerini ameliyat tarihi olan 20 Nisan’da kutluyor
Pelin Çini/pelin.cini @ milliyet.com.tr
Başak Üstündağ’ın yaşam öyküsü “Hadi canım! Bu kadar da olmaz” dedirten cinsten. Zaten o da anlatırken arada “Türk filmi gibi değil mi?” diyor. Siz de dinleyici olarak muhtemelen gözyaşları içinde (En azından benim için öyle oldu) “Bırak filmi milmi, devam
et sen. Eee sonra ne oldu?” diyorsunuz. Ben de 100 küsur kilodan 60’lara düştüğüm için zayıflama hikayeleri daha doğrusu insanların hayatlarını değiştirmeyi becerdikleri ve ‘mutlu son’la biten gerçek öyküleri seviyorum. Başak’ınki de öyle.
“Eski pantolonumun tek bacağı bile bol geliyor”
* 66 kilo verdiniz. Ortalama bir insanın ağırlığı kadar kilo kaybettiniz...
İnanılmaz tabii ki. Kilodan dolayı dört sene bağdaş kurup oturamadığımı hatırlarım. Şimdi eski pantolonlarımın tek bacağına giriyorum ve bol geliyor. Kimse yolda tanımıyor tabii. Ben bile aynada tanımakta zorlanıyorum kendimi. Bir de şu an hedefimi geçmiş durumdayım. Aklımda maksimum 65 kilo vermek vardı ama baktım ki kilolar gitmeye devam ediyor. Doktorum da bunun bir sorun olmadığını söyledi. Şu an 66 kilo ağırlığındayım, 38 beden giyiyorum. 60 olsam yeter.
* Hep kilolu muydunuz? Şişman bir bebek miydiniz?
Hep tombiktim. Toplumumuzda ‘Şişman bebek sağlıklı bebektir’ diye büyük bir yanılgı var. Anne ve babalar çocuklarına zorla yemek yediriyorlar. Oysa bilmiyorlar ki diyabet, kalp ve damar hastalıklarının birçoğunun temeli o yaşlarda atılıyor. Benim hikayem de böyle başladı. Annem ve babam çalıştıkları için beni babaanneme bırakırlardı. Kadın da emanetim diye yediriyor da yediriyor. Hiç unutmam sobada bir tam ekmeği ısıtır, üzerine yağ ve bal sürer zorla yedirirdi. Hâlâ tereyağından baldan nefret ederim. İlkokulda da, ortaokulda da okulun en şişman çocuğuydum, hep “Ergenliğe girince atar” derlerdi. Derken lise başladı, ben kiloları atmadım üzerine kilo eklemeye başladım.
“Kocam beni şişman olarak tanıdı ve her halimle kabul etti.
* Kimileri canı sıkkın olduğunda hiçbir şey yiyemez, kimi insansa her şeye saldırır. Siz ikinci gruptansınız sanırım...
Aynen öyle. Duygusal yiyiciyim. Üzüntü, sıkıntı, hasret herhangi bir duygu beni tetiklerdi ve yerdim. Tatlıya karşı da aşırı düşkünlüğüm vardı. Ne zaman canım yansa, kendimi yalnız, mutsuz hissetsem pastaneye giderdim.
* Peki, ne oldu da canınıza tak etti?
Klasik senaryo yani bir erkeğe âşık olursun o da seni şişmansın diye istemez durumu benim başıma gelmedi. Erkeklerden yana şanslıydım. Ne zaman “Ben bu çocuğu tavlayacağım” dediysem tavladım. İçine kapanık, asosyal şişmanlardan değildim.
Çok arkadaşım vardı, çok dışarı çıkardım. Kilolarımın yaşantımı kısıtlamasına izin vermezdim. Benim canıma tak eden nokta vücudumda ‘necrobiosis lipoidica’ isimli hastalığın belirmesiyle başladı. Bu bir çeşit hücre kanseri, çok yeni bir rahatsızlık ve nedeni de tedavisi de bilinmiyor. Hastalığın birebir kilo ile ilgili yok ancak vücudunda açık yaralar çıkıyor. Suya değmen yasak, hep bandajlı geziyorsun. Ağrı ise felaket. Türkiye’de ne kadar hastane varsa gezdim. Günlerce yattığım oldu, geçmedi. Teşhis konulduktan sonra “Bir çıkış yolu bulmalıyım” dedim. Madem bu hastalık var, belki bu dünyadaki zaman kısıtlı. Bu süreyi zayıf geçirmek istedim.
* Neden herhangi bir diyet programı ve spor değil de ameliyat?
Her şeyi denedim. Akupunkturlar, bitkisel çaylar, zayıflama hapları, tek gıda rejimleri, doktorların özel diyetleri... Hiçbiri işe yaramadı. Maksimum 10 kilo verip geri alıyordum. İçimdeki duygusal açlık zayıflamamı engelliyordu. “Ancak midem küçülürse yapabilirim” dedim. Bu arada yapı itibariyle çok garantici biriyim. Öyle maceraya atılmam. Doktorumu bulmam iki yılımı aldı. Araştırdım. Bu ameliyatı kimler yapıyor? Hangisinin hasta kaybı daha düşük, hangisinin ameliyatlarından sonra hastaları daha hızlı toparlanıyor diye.
* Ne kadar zamanda kaç kilo verdiniz?
İlk ay 22 kilo verdim. Dördüncü ayda 44 kilo gitmişti. Bu arada bir mucize oldu ve yaralarım da iyileşmeye başladı. Bir ay sonra kontrole gittiğimde doktorum bacağımdaki bandajlardan birini açtı. Bir baktım, yara yok. Görüyorum ama inanamıyorum. Üç ay sonra da tüm yaralar kapandı. Son bandajın çıktığı günü unutamam. Tüm gün ağlaya ağlaya banyo yaptım.
* Eşinizle ne zaman tanıştınız? O nasıl girdi bu hikâyeye?
Daha önce kötü bir tecrübe yaşamıştım. Sırf kiloluyum diye birlikte olduğum adamın ailesi evime gelmiş ve bana hakaretler etmişti. O adam da ailesini dinleyip beni ertesi gün terk etmişti. Oysa evlilik tarihi belirleyecektik, her şey hazırdı! Eşimle de tanıştığımda aklımda aşk yoktu. Zaten biz şişmanlar ne kadar kilo versek de duruma alışamayız. Bir adam bizimle flört edince “Aman canım, bana mı bakacak?” deriz. Yine öyle oldu ama bu defa karşımdaki kişi kararlı ve dürüst çıktı. Hani “Beni her halimle kabul etsin” deriz ya. Erdem işte o adam. Onu karşıma alıp
“Bak ben kilo veriyorum. Bu bir süreç. Sonunda güzelleşsem de kollarım, bacaklarım sarkacak. Sonra bir de bacaklarımda eski yara izlerim var. Bunları sorun yapacaksan hemen şimdi git” dedim. Yaralarımı görmek istedi ve sonra eğilip bacağımdakini öptü.
“İlk ay 22, dördüncü ayda 44 kilo verdim. Bir yılda 66 kilo zayıfladım.”
“Risk, kalp ameliyatlarından çok daha düşük”
Üstündağ’ın doktoru Halil Coşkun Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde genel cerrahi ana bilim dalında öğretim üyesi. Coşkun “Başak daha önce tüm diyet programlarını denediği için bu, onun için ideal yöntemdi” diyor
* Başak hanımın ameliyatının ismi laparoskopik mini gastrik baypas ameliyatı. Bu yöntem ile kilo verme mekanizması iki şekilde işler. Oluşturulan yani küçültülen mide ile fazla gıda alımı engellenerek yemek yeme miktarı azaltılıyor ve bu yeni mide ile ince bağırsak arasında yapılan özel bağlantı sayesinde alınan gıdalar direkt olarak ince bağırsağa geçiyor. Bu da emilim oranını düşürüyor.
* Obezite cerrahisinde sadece bu ameliyat yok, en az onun kadar sık uygulanan mide bandı (kelepçe) ve tüp mide operasyonları da bulunmakta. Ayrıca bir de ameliyatsız bir yöntem olan mide balonu uygulaması var. Hepsini gerçekleştiriyorum. Uygulamalarım haftada 12-15 vaka arasında değişmekte, şu ana kadar 750’den fazla ameliyat gerçekleştirdim. Hastaların yüzde 90’ı memnun.
* Hasta seçerken American Society for Metabolic and Bariatric Surgery’nin kriterlerine uyulmakta. Bunları kısaca sayayım: Hastanın vücut kitle indeksinin 35-40 arasında olması, en az üç yıldır obez olması, hormonal hiçbir problem
taşımaması ve alkol-ilaç bağımlısı olmaması gerekli.
* Bu ameliyatlardaki ölüm riski yüzde 0,5’in altında. Bu oran kalp ameliyatındaki riskten (yüzde 3,5) düşüktür. Toplumdaki algı bence medyaya yansıyan negatif olgulardan kaynaklanıyor, oysa genele bakmak gerek. Ameliyat sayısı tüm dünyada hızla artmakta. 2008 yılında tüm dünyada 350 bin operasyon yapıldı.
* Başak hanımı ilk gördüğümde ileri derecede obezdi, ayrıca Tip 2 diyabeti vardı. İnsülin kullanımı çok yüksek
ve hayat kalitesi son derece düşüktü. Bu ameliyatın aynı zamanda anti-diyabetik etkisi de var. Nitekim ameliyattan 24 saat sonra Başak hanımın kan şekeri de normale döndü ve insülinden kurtulmuş oldu. Kilo kaybının getirdiği etki ile ayaklarındaki yaralar düzeldi. Riskli bir karardı ama bunu birlikte verdik.
* Ameliyat sonrasında beslenme çok önemli. İlk iki hafta sıvı diyet, sonraki iki hafta püreli diyet ve sonrasında dengeli bir şekilde normal gıdalara geçiş sağlıyoruz. Beslenme şekli genel hatlarıyla düşük kalorili gıdalardan oluşmalı, bununla birlikte yüksek protein oranına sahip olmalıdır. Ayrıca en önemli şeylerden biri de vitamin ve mineral takviyelerinin düzenli olarak alınması.
* Gastrik baypas ameliyatı son derece etkili bir operasyon, 18 aylık bir dönem içerisinde fazla kilonuzun yüzde 80’ini kaybedebilirsiniz. Dördüncü yıldan sonra beslenme alışkanlıklarınız değişmemiş ise bir kısım hastada da görüldüğü gibi yüzde 25‘lik oran geri alınabilir.
Prof. Dr. Murat Tuzcu’nun ameliyatla ilgili görüşleri:
“Hasta, sorununun ameliyatla tamamen ortadan kalkmayacağını anlamalı”
Tıbbi adı bariyatrik cerrahi olan kilo verdirme ameliyatları çok fazla kilosu olup sağlığı bozulmuş ya da bozulma riski olanların seçmesi gereken bir yöntem. Ayrıca hastanın bu tedaviye karar vermeden önce ameliyatın nedeniyle oluşabilecek zararları iyice anlaması gerekiyor. Ayrıca sorununun ameliyatla tümüyle ortadan kalkmayacağını, sonrasında mutlaka uyması gereken kurallar olduğunun ona anlatılması da şart. Genel olarak bu yöntemlerin fazla kiloları verdirmede çok başarılı olduğunda tüm uzmanlar hemfikir. Zayıflamanın derecesi de cerrahinin çeşidine göre değişiyor.
Tabii bir de yan etkilerinden bahsetmek lazım: Zayıflama için yapılan ameliyatlarda kanama, mikrop kapma, bağırsağın yırtılıp delinmesi ya da tıkanması gibi komplikasyonlar olabilir. Ameliyat yerinde fıtık oluşması ender değildir. Ortaya çıkan problemleri çözmek için her 10 hastadan bir veya ikisinde tekrar ameliyat gerekebilir. Cerrahi müdahaleden sonraki gün ve haftalar içinde ortaya çıkabilecek olan bu sorunların yanı sıra uzun vadede görülen ciddi yan etkileri de unutmamak gerek. Bu tür ameliyat geçirenlerde safra kesesinde taş oluşması kolaylaşır. Bağırsakların bir kısmının devre dışı bırakılması durumunda da eğer gerekli vitamin ve mineral desteği alınmazsa her üç kişiden birinde kansızlık, kemik erimesi, safra taşı gibi ciddi sorunları görülebilir.
Tüp Mide Ameliyatı Üzerine Güncelleştirilmiş Durum Bildirimi: 3. Rapor (2011)
Amerikan
Metabolizma ve Obezite Cerrahisi Derneği Tüp Mide ameliyatının (TM) bir
obezite cerrahisi prosedürü olarak kullanılmasıyla üzerine daha önce 2
durum bildirisi yayınlamıştı. Bu durum bildirimleri hastalar, doktorlar,
hastaneler, sağlık sigortası muhatapları, medya ve diğerleri tarafından
uzmanlık alanımızda yakından inceleme ve kanıta dayalı tetkik
gerektiren yeni prosedürler ve konularla ilgili olarak yapılan
başvurulara bir yanıt olarak geliştirilmişti. Obezite cerrahisinin
gelişmekte olan alanında artan ya da değişen kanıtlara dayalı olarak
güncellenmiş durum bildirimlerinin periyodik olarak sunulması bir
zorunluluktur.
ABD’de
Klinik Meseleler Komitesi ve Yürütme Kurulu, 2009 yılında TM konusunda
durum bildirimi yayınlandığından bu yana literatürde TM ile ilgili
önemli değişiklikler olduğunu ve yayınların sayısıyla niteliklerinin,
güncellenmiş bir durum bildirimi yayınlanmasını gerektirdiğini
belirlemiştir. 2009 yılındaki durum bildiriminden bu yana özellikle TM
den sonra eşlik eden hastalıklarda iyileşme bildiren çok sayıda çalışma,
kabul gören diğer obezite cerrahisi prosedürleri ile karşılaştırmalı
çalışmalar ve uzun dönem sonuçları ortaya çıkmıştır. Öneriler
yayınlanmış, meslektaş incelemesinden geçmiş bilimsel kanıtlara ve uzman
görüşlerine dayalı olarak yapılmaktadır.
Bu
durum bildirisi herhangi bir obezite cerrahisi prosedürü için yerel,
bölgesel ya da ulusal bazda standart belirtme ya da belirleme amaçlı
olmayıp, bu şekilde yorumlanmamalıdır.
Veriler
Tüp
Mide (TM), genel olarak hacim kısıtlayıcı bir prosedür şeklinde
düşünülmekle birlikte TM’den sonraki kilo kaybı mekanizmaları ve eşlik
eden hastalıklarda görülen iyileşmeler, aynı zamanda mide rezeksiyonu ya
da ince barsağa hızlandırılmış gıda geçişiyle ilgili nöro-humoral
değişimlerle de ilişkili olabilir. TM’nin etkisinin metabolik
mekanizmaları, aktif bir araştırma alanı olmaya devam etmektedir.
TM’nin
bir obezite cerrahisi prosedürü olarak kullanılmasıyla ilgili 2009
yılındaki durum bildiriminde yer alan öneriler o zaman için tamamlanmış
bulunan ve iki randomize kontrollü çalışma, bir non-randomize
eşleştirilmiş kohort analizi ve 33 kontrolsüz olgu serisinden oluşan
sistematik bir literatür incelemesine dayanmakta idi. O zaman için
bildirilen TM’den sonraki genel ortalama fazla kilo kaybı yüzdesi (%EWL)
%55 (ortalama 3 yıldan kısa izlem) idi ve büyük tek merkezli
serilerdeki (n>100) komplikasyon oranları %15’e kadar yükselmekteydi.
Sistematik incelemede (yüksek riskli hastaları da içeren) bildirilen
kaçak, kanama ve daralma oranları sırasıyla %2.2, %1.2 ve %0.63 olup,
ameliyat sonrası 30 günlük ölüm oranı ise yayınlanmış prosedürde %0.29
idi.
Şimdiki
güncellenmiş bildirim (2011) için aynı araştırma stratejisi
kullanılarak gerçekleştirilen güncellenmiş bir literatür araştırması
yapıldı. Bu güncellenmiş araştırma, o zamanki önerileri desteklemek
amacıyla ilgili sonuçların verilerini sunan son durum bildiriminden bu
yana 69 adet çalışmanın yayınlanmış olduğunu ortaya çıkardı. Bu yeni
literatür, genellikle Laparoskopik TM’nin kısa ve orta vadeli izlem
sonuçlarıyla birlikte hali hazırda kabul edilmiş olan diğer prosedürlere
(Gastric Bypass-GB ve Mide Bandı-MB) denk ya da üstün olduğunu gösteren
çeşitli randomize kontrollü çalışmayı içermektedir. Listelenen
randomize kontrollü çalışmalara ek olarak, TM’yi takiben GB ve MB’ye
denk ya da daha üstün kilo kaybı sonuçları, diyabet gerileme oranları ve
inflamatuvar belirteçlerle kardiyovasküler riskteki iyileşmelerle
obeziteyle ilgili çeşitli eşlik eden hastalıklardaki iyileşmeleri
gösteren çeşitli eşleştirilmiş kohort, prospektif ve olgu kontrol
çalışmaları da yer almaktadır. TM’den sonra Tip 2 diyabetteki gerileme
oranları tipik olarak, hasta popülasyonu ile izlem süresinin uzunluğuna
bağlı olarak %60 ile %80 arasında bildirilmektedir. TM’den sonra
diyabetin gerileme oranları üzerine yapılan sistematik bir inceleme 27
çalışma ile 673 hastayı içermiştir. Ortalama 13 aylık bir izlem süresi
sonunda diyabet, hastaların %66’sında ortadan kalkmış, %27’sinde ise
iyileşme göstermiştir. Kan şekerinde ortalama 88mg/DL, HbA1c ise
ortalama %1.7’lik bir azalma söz konusudur.
Çeşitli
çalışmalar, TM’den sonra çok sayıda klinik parametreye ek olarak yaşam
kalitesinde de gerçekleşen önemli iyileşmeleri göstermiştir. GB’nin
kilo kaybı, eşlik eden hastalıklarda azalma ya da diyabette gerileme
açısından TM’den üstün olduğunu gösteren çeşitli olgu kontrolü ve
retrospektif çalışmalar bulunmakla birlikte randomize kontrollü
çalışmalar ise kilo kaybı (EWL %48’e karşı %66), eşlik eden
hastalıklarda azalma ya da diyabette gerileme açısından TM’nin GB’ye
denkliğini ya da üstünlüğünü ve TM’nin MB’ye üstünlüğünü göstermiştir.
TM’den
sonraki komplikasyonlar üzerine yayınlanmış olan incelemeler, majör
komplikasyon oranlarının 2009 yılında yayınlanan bildirimde yer alanlara
eşit ya da daha az olduğunu ve yeni güvenlik endişelerinin ortaya
çıkmadığını göstermektedir. TM’den sonra zımba hattı kaçakları ile
kanama halen en ciddi komplikasyonlar olup, yayınlanmış büyük
serilerdeki hastaların %1-3’ünde oluşmaktadır.
TM’den
sonra gastroözofageal reflü (GERD) gelişimi çeşitli yayınlarda
bildirilmiş olmakla birlikte TM’nin GERD üzerine etkisini değerlendiren
yeni bir sistematik incelemede tutarsız sonuçlar bildirilmiştir. Daha
kesin sonuçlar elde edilmesi amacıyla TM’nin GERD semptomları üzerine
uzun vadeli etkileri ve hiatal herni bulunan hastalarda TM’nin rolü
konusunda daha fazla çalışmaya gereksinim vardır. Ayrıca TM’nin, GB den
sonra bildirilenden daha az beslenme eksikliğine neden olduğunu bildiren
çalışmalar da vardır, ancak kesin bir sonuç çıkarmaya yetecek bulgular
mevcut değildir ve TM’nin vitamin, mineral ve beslenme yetersizlikleri
üzerine etkileriyle ilgili daha fazla bulgu gereklidir.
Bir
takım büyük ölçekli kayıtlar da TM’den sonraki kilo kaybı ve
komplikasyonları bildirmiştir. Amerikan Cerrahlar Birliği, Obezite
Cerrahisi Merkezi Ağı, yakın zamanlarda TM, MB ve GB’nin morbidite ve
mortalite ile yeniden hastaneye yatışın yanı sıra VKİ azalma ve kiloya
bağlı eşlik eden hastalıkları da içeren 30 günlük, 6 aylık ve 1 yıllık
boylamsal (n=28.616) bir veritabanı raporlanmıştır. Bu çalışmada TM’de
riske göre düzeltilmiş morbidite, yeniden hastaneye yatış ve tekrar
operasyon/müdahale oranlarının MB’ye göre daha yüksek olduğu, ancak
tekrar operasyon/müdahale oranlarının MB ve GB’dekinden daha düşük
olduğu bildirilmiştir. Mortalite açısından gruplar arasında farklılık
söz konusu değildir. Bununla birlikte TM hastalarının VKİ ve risk
profilleri MB hastalarınınkinden daha yüksektir. TM’den
sonra kiloya bağlı eşlik eden hastalıklardaki azalma MB ve GB’nin
arasında yer almaktadır. Michigan Obezite Cerrahisi İşbirliği, 25
hastanedeki 62 obezite cerrahı için 30 günlük komplikasyon oranlarını
değerlendirmiş ve MB’den sonra %0.9, GB’den sonra ise %3.6 olan ciddi
komplikasyon riskinin TM’den sonra %2.2 olduğunu bildirmiştir. Bir başka
yayınında obezite cerrahisinden sonrası için bir risk tahmini modeli
geliştirmek amacıyla 25.469 obezite cerrahisi hastasının kayıtları
kullanılmış, TM’nin riskinin MB ile GB’nin riskleri arasında olduğu
saptanmıştır. İspanya’dan büyük ölçekli bir ulusal prospektif kayıtta 17
merkezden 540 TM hastasının sonuçları raporlanmıştır. Morbidite oranı
%5.2 olup, mortalite oranı ise %0.26’dır. Komplikasyonlar süper-obez
hastalarda, erkeklerde ve 55 yaşından büyük olanlarda daha fazladır.
Yirmi dört ayda kaybedilen fazla kilo kaybı yüzde ortalaması %72.4
+/- 31 dir. Bu hasta popülasyonunda hastaların %81’inde diyabet
gerilemiş, %63.2’sinde de hipertansiyon iyileşmiştir. Onsekiz hastada
ikinci aşama ameliyatı yapılmıştır.
Üçüncü Uluslararası Tüp Mide Zirvesi’nin, (3rd
International Summit for Sleeve Gastrectomy) 19.605 TM operasyonu
gerçekleştiren 88 cerrahtan gelen anket sonuçlarını da içeren verileri
yayınlanmıştır. Bu hasta grubunda hastaların %2.2’sinde bir ikinci aşama
operasyonu gerekli olmuştur. Cerrahlar tarafından 1,2,3,4 ve 5. yıllar
için bildirilen kilo kaybı ortalama yüzdeleri sırasıyla %62.7, %64.7,
%64.0, %57.3 ve %60.0 şeklindedir. Olguların %1.3’ünde (%0-10) proksimal
zımba hattı kaçağı ve %0.5’inde de distal zımba hattı kaçağı
oluşmuştur. Intraluminal kanama olguların %2.0’sinde oluşmuş olup,
mortalite oranı %1 +/- %0.3’tür.
Son
5 yıl boyunca TM’nin dayanıklılığı önemli bir mesele olmuştur. Şu anki
durumda TM’den sonraki uzun dönem (≥ 5 yıl) kilo kaybını raporlayan 5
çalışma ile rezeksiyonel olmayan düşey sleeve’in (non-resectional
vertical sleeve) (Magenstrasse ve Mill prosedürü) uzun dönem sonuçlarını
bildiren bir makale mevcuttur.
Sarela
ve ark., bir ilk prosedür olarak TM geçiren 20 hastalarıyla uzun vadeli
deneyimlerini yayınlamıştır. Bu grup için genel fazla kilo kaybı (EWL)
yüzdesi ≥ 8 yıl için %68 olmuştur. İzlem periyodu boyunca, iki yıl sonra
hastaların üçü takip dışı kalmış, dört hasta ise yetersiz kilo kaybı
nedeniyle bir revizyon prosedürü (üç RYGB ve bir doedonal switch)
geçirmiştir. Yalnızca TM yaptırmış olan ve uzun dönemli izlemi bulunan
13 hastanın ortalama EWL’si %68 iken, 13 hastanın 11’inde >%50’lik
bir EWL oluşmuştur.
Bohdjalian ve ark., TM’yi ilk prosedür olarak yaptıran 26 hastalarının
5 yıllık izlem sonuçlarını bildirmiştir. Beş yılda ortalama EWL %55
şeklinde gerçekleşmiştir (dönüşüm yaptırmayan, n=21). Bu seride 26
hastanın 5’inde (%19.2) 10 kg’dan fazla yeniden kilo alımı olmuş, dört
hasta ise (%15.4) ağır reflü (n=1) ve kilo verememe (n=1) nedeniyle
GB’ye dönüşüm yaptırmıştır. Buna ek olarak Bohdjalian ve ark. yine bu
hastaların bir alt kümesinde Ghrelin’in uzun vadede bastırıldığını
göstermiştir. Himpens ve ark. ilk prosedür olarak TM geçiren 41
hastalarıyla uzun vadeli deneyimlerini raporlamıştır. Altı yıllık izlem
döneminde 11 hasta duodenal switch’e dönüşüm yaptırmış olup, bu grupta 6
yıl sonundaki EWL %71 olmuştur (üçüncü yıldaki %60’lık EWL’den daha
büyük bir oran). Yalnız TM geçiren 30 hastada ise EWL üçüncü yılda %77
ve altıncı yılda ise %53 şeklinde gerçekleşmiştir. Bu grupta bir miktar
kilo artışına rağmen hastaların TM’yi kabullenme oranı yüksek olarak
devam etmiştir. Bu ve diğer çalışmalar, muhtemelen GB’ye benzer şekilde
TM’den sonra bir miktar kilo alma eğilimi bulunduğunu göstermektedir.
Özet ve Öneriler
Meslektaş
incelemeli literatürde TM’den sonra kalıcı kilo kaybı, eşlik eden
hastalıklarda iyileşme, uzun dönemli hasta memnuniyeti ve yaşam
kalitesindeki iyileşmeyi gösteren önemli miktarda karşılaştırmalı ve
uzun vadeli veriler artık yayınlanmaya başlanmıştır.
Bu
nedenle de Amerikan Obezite ve Metabolizma Cerrahi Derneği, TM’yi ilk
obezite cerrahisi prosedürü olarak kabul edilebilir bir seçenek ve
planlanan aşamalı yaklaşımın bir parçası olarak yüksek riskli hastalarda
bir ilk basamak tedavisi olarak onaylamaktadır.
Mevcut durumda yayınlanmış literatüre dayalı olarak TM’nin MB ile GB arasında yer alan bir risk/fayda profili bulunmaktadır.
Herhangi
bir obezite cerrahisi prosedüründe olduğu gibi uzun vadede geri kilo
alımı mümkün olup, TM durumunda bu durum yeniden müdahale ile etkili bir
şekilde yönetilebilir. TM’nin ilk uygulanan bir prosedür olmasıyla
alakalı bilgilendirilmiş onam formları diğer obezite cerrahisi
prosedürlerinde sunulanlarla tutarlı olmalı ve uzun vadede yeniden kilo
alımı riskini içermelidir.
TM
prosedürü uygulayan cerrahların, meslektaş incelemeli literatürde
prospektif olarak sonuç verilerini toplamaları ve raporlamaları teşvik
edilmektedir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
Çarşamba, Ocak 25, 2012
Obezite Kaderiniz Değil! Kilo Vermenin Ötesinde, Kaliteli Bir Yaşam İçin Obezite Cerrahisi
Doç. Dr. Halil Coşkun tarafından büyük bir titizlikle hazırlanan bu kitap da son yıllarda en etkili tedavi alternatiflerinden
biri olarak kabul edilen Obezite Cerrahi Yöntemleri ve bu konuda
bilinmesi gereken tüm detaylar yalın bir dille anlatılmaktadır
OBEZİTE KADERİNİZ DEĞİL!
Kilo Vermenin Ötesinde, Kaliteli Bir Yaşam İçin Obezite Cerrahisi
Değişen
yaşam koşulları ve sağlıksız beslenme sonucunda giderek yaygınlaşan
obezite, sadece yaşam kalitenizi düşürmez, birçok hastalığa da davetiye
çıkarır. Bütün bunlarla baş etmek ve sağlıklı kilonuza kavuşmak artık
elinizde.
Obezite Cerrahisi, obezite ve eşlik eden hastalıklarla mücade
lede
en etkin ve kalıcı yöntemdir. İyileşmek için yıllarca beklemeniz
gerekmiyor. İyileşme süreciniz, kararlılığınız ve yardım gerektiğini
fark etmenizle başlar.
Unutmayın, obezite ile mücadelede yalnız değilsiniz!
Doç. Dr. Halil Coşkun
İnternet Satış:
Pazartesi, Ağustos 23, 2010
Kilo Kaybı Ameliyatından Sonra Yeniden Kilo Almanın Tedavisi
Ameliyat,
önemli ölçüde kilo vermek için güçlü bir “araç” sağlar, ancak uygun bir
bakım olmazsa bu “araç” etkinliğini kaybederek yeniden kilo almaya yol
açabilir.
Kilo Almayı Önlemenin Temelleri
Yeniden kilo almayı önlemenin temeli eğitim ve düzenli takipdir.
Hem ameliyattan önce, hem de ameliyattan sonra hastalara, başarılarını
optimize etmek için ameliyatlarını nasıl kullanacaklarının öğretilmesi
gerekir. Optimum eğitim; ameliyat sonrası diyette danışma, davranışsal
değişim ve ekzersiz konularını içermelidir.
Yeniden kilo alan bir hastayla görüştüğümde öncelikle, beni görmeye gelme cesaretine sahip olduğundan dolayı kendisini kutlarım.
Vizit sırasında başlıca odaklandığım şey, yeniden kilo almanın;
anatomik bir problemden mi (ameliyatta yanlış giden bir şeyler), medikal
bir problemden mi yoksa davranışsal bir problemden mi (eski
alışkanlıklara dönüş) kaynaklandığının anlaşılmasıdır.
Yeniden kilo alma konusunu çözerken aşağıdaki soruları sormak oldukça yardımcı olmaktadır;
1. Günde kaç kere yemek yiyorsunuz?
2. Günde kaç kere acıkıyorsunuz?
3. Hiç doyduğunuzu hissediyor musunuz, hissediyorsanız ne kadar sürüyor?
4. Bir oturuşta ne kadar yemek yiyebilirsiniz?
5. Mide ekşimesi ya da reflü yaşıyor musunuz?
6. Herhangi bir yeni ilaca başladınız mı?
7. Enerji düzeyiniz nasıl?
8. Yaşantınızda yeni ya da devam eden stres faktörü var mı?
9. Yeniden kilo almanızın nedeni hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğer
bir hasta aniden daha büyük öğünler tolere edebilmeye başlamışsa, artan
sıklıkta açlık hissi yaşıyorsa ya da yeni veya tekrarlayan reflüsü
varsa o zaman, daha çok bir anatomik problemle (ameliyatta kötü giden
birşeyler) karşı karşıya olunduğundan şüphe edilmelidir. Anatomik
problemlerin tanısı en iyi şekilde, üst gastrointestinal endoskopi ile
konur.
Aşağıda yeniden kilo almanın bazı anatomik nedenleri yer almaktadır;
Anatomik
- Poş genişlemesi (Mide Bandı için)
- Mide bandı problemleri (balon kaçağı, tüpte delik, port bağlantısının kesilmesi, band ta kayma, band migrasyonu vb)
- Anastomotik genişleme (Gastric Bypass için)
- Mide hacim genişlemesi (Tüp Mide için)
Yeniden
kilo almaya yol açabilen bazı medikal durumlar da vardır. En yaygın
olanlarını aşağıda listeledim. Bunların çoğunun tanısı, iyi bir medikal
öykü ve kan testleri ile konulacaktır.
Medikal
Medikal
- Gebelik
- Tiroid hastalıkları
- Adrenal hastalıkları
- Yeni ilaçlar
- Böbrek ve/veya kalp problemleri
Deneyimlerime
göre kilo kaybı ameliyatından sonra yeniden kilo almanın anatomik ve
medikal nedenleri oldukça nadirdir, ancak mutlaka göz önünde
bulundurulmalıdır. Hastaların büyük çoğunluğunda yeniden kilo alma hastanın eski, sağlıksız alışkanlıklarına tekrar geri dönmesinin sonucudur.
İyi haber, erken müdahale ve hastayla özel konuları ele almakla, sıklıkla hastanın yeniden kilo almasının önlenebildiğidir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
Obezite Ameliyatlarından Sonra Gebelik
İstatistiklere
göre hamileliklerin %40-50’si planlanmadan olmaktadır, bu nedenle obez
genç kadınları gebeliklerini kilo verdikten sonraya ertelemeleri
konusunda uyarmak zordur.
Obezitenin Cerrahi Tedavisi Tabloya Nasıl Uymaktadır? Ya da Uymakta mıdır?
Obez
gebeliklerin tehlikelerini bilmemek, problemin yalnızca bir parçasıdır.
Diğer parçası ise kilo almaya yatkın olanlarda kilo vermeyi başarma,
hatta kararlı bir kiloyu sürdürme için etkili yollara erişme
eksikliğidir. Kilo kaybı ameliyatı neden(ler)ine bakılmaksızın gerçek
şudur ki, hızla artan sayıda daha genç yaşlardaki kadınlar kilo kaybı
operasyonu yaptırmaktadır. Çoğunluğunun hamile kalması beklenmektedir.
Aslında obezite, kısırlığın yaygın bir nedenidir ve ameliyatla veya
diğer yollarla kilo kaybı, sıklıkla bu tür kısırlığı tedavi etmektedir.
Ameliyat
olmayı düşünen ya da ameliyat yaptırmış olan kadınlar, gebelik
sonuçları üzerindeki etkileri hakkında neler bilmelidirler?
Öncelikle iki önemli operasyon arasındaki farkları bilmek önemlidir.
Operasyonun bir türü (Mide Bandı),
midenin üst kısmına ayarlanabilir bir band yerleştirilerek küçük bir
mide poşunun oluşturulduğu “mide hacmini kısıtlayıcı” ameliyattır.
Şişirilen band, gıdaların bandın altındaki büyük mideye geçmeleri için
çok küçük bir açıklık bırakır. Bu, küçük miktarlardaki katı gıdaların
mide poşu duvarını gererek bir tokluk hissi oluşturmasının yanında aynı
zamanda katı gıdaların küçük poştan boşalmasının yavaşlamasına da neden
olur. Katı gıdalar açıklığı tıkamadığı sürece sıvılar ve eriyen gıdalar
(çikolata, kurabiye, cips) doğrudan geçerler.
Diğer operasyon türü ise (Gastric Bypass)
hem mide hacminde kısıtlama hemde alınan gıdaların emiliminde azalma
sağlamaktadır. Şüphesiz operasyonların kısıtlayıcı eylemleri, özellikle
de hasta eğer hızlı yiyorsa ve çiğnemesi yetersiz ise kusmaya neden
olabilir. Yeterince büyük iseler haplar ve kapsüller de benzer şekilde
kusmaya neden olabilirler.
Gebelik Sonuçları Üzerindeki Etkiler
Her zaman için, kilo kaybı ameliyatı geçiren ve gebe kalma kapasiteleri bulunan genç kadınların, hızlı kilo kaybı evresi boyunca ve ameliyatlarından en az 18-24 ay sonrasına kadar gebeliği önleyici önlemleri almaları önerilmektedir.
Kilo kaybı ameliyatlarının tümünden sonraki gebelik sonuçları genel
olarak, obez gebeliğin sonuçlarından daha iyidir. Hatta anneler
ameliyatlarından sonra yine de obez olsalar bile sonuçlar, hiç ameliyat
olmamalarından daha iyidir.
Bununla
birlikte unutmamak gerekir ki; anne eğer kusmaya, ishale ve güçsüzlük
hissine karşı önerilen tavsiyeleri izlemekte başarısız olursa, kilo
kaybı operasyonlarının neden olduğu risklere karşı farkında olması
önemlidir. Doğum öncesi bakımın bir parçası olarak hastalar, önerilen
takviyeleri almalı ve kritik besinlerin kan düzeyleri izlenmelidir.
Obezite ameliyatı geçiren tüm hastalar için söz konusu olduğundan, yeme
ve kusma ile ilgili kurallar izlenmelidir.
Obezite
ameliyatından sonraki sonuçlar için en son bilgiler, “Sağlıklı kilo
alma” ilkelerinin gözden geçirilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Institute of Medicine of the National Academy of Sciences’e (Ulusal Bilim Akademisi Tıp Enstitüsü) göre genellikle 20-26 kg/m2
arasında bir VKİ’leri olan normal kilolu kadınların 10-15 kg almaları
önerilirken “yüksek aralık”ta bulunanların (VKİ 26-29 kg/m2) ise “önerilen kilo alma hedeflerinin en fazla 7 kg” olması önerilmektedir.
Çarpıcı bir şekilde artan obez kadın sayısı, şiddetli obez kadınlarda (VKİ 35 kg/m2
den büyük) gebelik kilosu değişimi üzerine daha fazla istatistik
sağlayarak yeni yönergelerin geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Obez
kadınlar sıklıkla gebelik esnasında kilo verirler ve kilo kaybı
ameliyatından sonraki sonuçlar, hatta önerilmeyen hızlı kilo kaybı
evresindekiler bile herhangi bir kilo alımı olmamasına karşılık
sağlıklıdır. Yine de ameliyatın öncesinde ve sonrasında gebelik
sonuçlarını optimize etmek üzere gerekli olan vitaminler, mineraller ve
diğer besinlerin izlenmesi ve takviye edilmesi asla unutulmamalıdır.
Çocuklar Üzerindeki Etkiler
Obez
anneler, zayıf annelerden daha sık olarak yaşına göre küçük ya da aşırı
zayıf bebekler doğururlar. Ancak son zamanlarda, ufak bebeklerin
“sağlıklı” oldukları fark edilmiştir. Gerçekte ufak (ve hatta prematüre)
bebekler için hızlı kilo almak, tehlikelidir. Hızlı kilo, sıklıkla
çocukluk obezitesine yol açmaktadır. Obez gebeliklerin ve erken büyüme
uygulamalarının pek çok probleme neden olacağını kavramak önemlidir.
Eski deyimler artık kabul edilebilir değildir: “şirin, tombul bebek”,
yuvarlak tombul yanaklar “sağlıklı bebek”in belirtileri değildir.
Obez
kadınlar, obez olmayan kadınlar kadar yaygın bir şekilde emzirme ile
beslemezler. Obez kadınlar emzirdiklerinde de bunu, çok daha kısa bir
dönem için yaparlar. Daha kısa emzirme uygulamaları, daha fazla doğum
öncesi kilo ve çocukta artan obezlikle ilişkilidir. Emzirme ile
beslemeyi teşvik etmek için herşey yapılmalıdır. Çok sağlıklı ve
karşılığı görülen bir uygulama olup, anne ve çocukta obeziteyi önleyici
bir rolü vardır.
Sonuçlar
Obez
gebelikler tehlikeli gebeliklerdir. Kilo kaybı ameliyatını takiben
gebelikler anne ve çocuk için obez gebeliklerden daha güvenlidir. Kiloya bakılmaksızın kilo kaybı ameliyatı sonrası gebelikler;
a.) Ameliyattan sonraki ilk 18 ay boyunca önlenmelidir.
b.) Takviye alımını yönlendirmek üzere besin yetersizlikleri için izlenmelidir.
Kilo Kaybı Ameliyatı Geçiren Gebe Kadınlar İçin Öneriler
Yemek yeme davranışı. Kusma riskini azaltmak için:
- Minimum stres ve dikkat dağılması ile yavaşça yiyin
- Diyetinizi sıvılardan yarı katı gıdalara, sonra da katı gıdalara ilerletin
- Küçük porsiyonlar yiyin
- Yutmadan önce iyi çiğneyin
- Doygunluk hissederseniz, yemeyi bırakın
- Yemeğinizle birlikte bir şey içmeyin – yemekten sonra en az bir saat bekleyin
Kusmaya karşılık verme. Kusarsanız ya da geri çıkarırsanız:
- Nedenlerini bulmaya çalışın
- Dört saatliğine bir şey içmeyin
- Diyetinizi yavaş bir şekilde ilerleterek sıvılarla başlayın.
- İlerleme esnasında bulantı ya da kusma oluşursa 12 saat için ağızdan bir şey almayın
- Yukarıdaki önlemlere rağmen kusmaya devam ederseniz cerrahınızla temasa geçin
Doç. Dr. Halil Coşkun
Salı, Haziran 29, 2010
Hangi Obezite Cerrahi Prosedürü Benim için En “Doğru” Seçimdir?
Kilo kaybı ameliyatının, önemli miktarda ve sürekli kilo kaybı sağlamada etkili olduğu artık tüm bilimsel yayınlarda gösterilmiştir. Günümüzde arzu edilen bu sonuca ulaştıran çeşitli farklı kilo kaybı ameliyatları mevcuttur. Bu nedenle kilo kaybı ameliyatı düşünen hastalardan en sık aldığım sorulardan bir taneside; “Hangi prosedürün benim için uygun olduğuna nasıl karar vereceğim?” sorusudur.
Kilo Kaybı Cerrahi Ameliyatlarının Etkinliği
Benim görüşüm, bugün en yaygın olarak yapılan kilo kaybı ameliyatlarının (mide bandı, gastric bypass, tüp mide ve mide balonu) HER BİRİNİN, aşağıdaki şartlar gerçekleştirildiğinde etkin olduğudur; * Yetkin bir cerrah tarafından yapıldıklarında * En önemlisi de bu ameliyatların, işbirliği yapmayı dileyen bir hasta üzerinde uygulandıklarında
Hasta
hangi prosedürü seçerse seçsin kilo kaybının temeli hastanın, kilo
kaybı operasyonunu yaşam tarzı değişikliği uygulamada kullanmasını
sağlamaktır. Mevcut ameliyatlardan her biri gerçekten de açlığı ve
porsiyon büyüklüğünü kontrol etmeye yardımcı olan bir “araç”tır, ancak
hepsi budur! Gerisi hastaya kalmıştır.
Bununla
birlikte mevcut “araç”lar arasında bazı farklılıklar vardır. Aşağıda
bir hastanın, hangi ameliyatın uygun olduğuna karar verirken göz önüne
alması gereken bazı hususlar yer almaktadır.
Ameliyat Türünü Seçerken Dikkate Alınacak Hususlar
* Beklenen Kilo Kaybı:
Genel olarak Gastric Bypass ameliyatı hastaları fazla kilolarının
yaklaşık %70’ini, Tüp Mide hastaları yaklaşık %40-60’ını ve Mide Bandı
(Kelepçe) hastaları da yaklaşık %50-60’ını verirler. Ancak tüm bunlar;
hastanın ne kadar iyi takip edildiğine ve hastanın, uzun vadede başarıyı
sağlamak üzere yapılması gerekli olan tüm yaşam tarzı değişikliklerine
ağırlık verip vermemesine bağlıdır.
* Kilo Kaybının Güvenilirliği:
Gastric Bypass ve Tüp Mide hastaları, hemen her zaman yukarıda söz
edilen beklenen kilo kaybına ulaşırlar. Bu hastaların kilo
kaybetmelerinden değil; zamanla yeniden kilo almalarından endişe
ediyorum. Bu durum, kilo kaybı operasyonlarından sonraki ilk bir yıl
içerisinde gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapmadıklarında
oluşmaktadır. Mide
Bandı ile kilo kaybı ise çok daha değişkendir. Bazı hastalar fazla
kilolarının %70-90’nını (beklenenin %50-60 olduğunu hatırlayın)
kaybederken, bazıları ise çok daha az kaybedebilirler. Görüyorsunuz ki
bir band ile birlikte hastalar takip edilmezse ve yaşam tarzı
değişikliği üzerinde HEMEN çalışmazsa, kilo kaybını etkileyeceğidir. İyi
haber ise, bir Mide Bandı hastası kilo kaybettiğinde, hemen her zaman
kilo almaktan uzak durmasıdır, çünkü kilodan uzak durmak için yaşam
tarzı değişiklikleri yapmaları zorunludur ve bu durum, HERHANGİ BİR kilo
kaybı operasyonu için de kilodan uzak tutmaktadır.
* Hızlı ya da Yavaş:
Gastric Bypass ve Tüp Mide hastaları tipik olarak başlangıçta haftada
2,5-3 kg verecek ve operasyondan 12-15 ay sonra da beklenen kilo kaybına
ulaşacaklardır. Diğer
taraftan Mide Bandı hastaları ise daha yavaş ve istikrarlı bir kilo
kaybı (haftada 0,5-1 kg kilo verme) görme eğilimindedirler ancak
ameliyattan yaklaşık iki yıl sonrasında beklenen kilo kayıplarına
ulaşıncaya kadar bu şekilde devam ederler.
* Bilinmeyenin Korkusu: Gastrik
Bypass ile Mide Bandı uzun vadeli etkilerini araştıran güvenilir
çalışmalar vardır. Her iki operasyonunda güvenli oldukları, önemli
miktarda kilo kaybı ile kiloya bağlı tıbbi problemlerde iyileşmeye yol
açtıkları ve en önemlisi de kilo kaybını sürdürdükleri görünmektedir. Bu
noktada Tüp Mide için aynı şey söylenemez. Kuşkusuz halihazırda mevcut
çalışmalar bu operasyonun güvenli ve etkili olduğunu göstermektedir,
ancak operasyonun yeni olması nedeniyle bu operasyondan 5 ya da 10 yıl
sonra hastalara ne olacağını henüz bilmemekteyiz. Yeniden kilo alacaklar
mı? Bu kadar çok midenin kaldırılmasından dolayı problem yaşanacak mı?
Henüz bu soruların cevapları tam olarak bilinmemektedir.
* Takip Edilebilirlik: Mide
Bandının etkili olmasını sağlamak için bandın ayarlanması GEREKİR.
Ameliyattan sonraki ilk yıl içinde Mide Bandı hastaları tipik olarak
Gastric Bypass ya da Tüp Mide hastalarından daha sık kontrole
gelmektedirler, böylelikle bir Mide Bandı hastasının maksimum kilo
kaybına ulaşmak için bu takip randevularını gerçekleştirebilmesi
önemlidir.
* Cezalandırma Faktörü: Gastric
bypass hastaları, şeker içeren besinler aldıkları takdirde çok büyük
bir olasılıkla “Damping Sendromu” yaşayacaklardır. Şekerli bir gıda
aldıktan sonra kalpleri hızlanmaya ve terlemeye başlarlar, şiddetli
karın ağrısı ile baş dönmesi çekerler ve çoğu kez ishal olurlar. Bu
durum, geçmişte problem yaşamalarına neden olabilen bu besinlerden uzak
durmalarına gerçekten de yardımcı olacaktır. Bazı
hastalar, ameliyatlarından sonra “hile” yaparlarsa, ameliyatlarının
kendilerini cezalandıracağını bilme fikrini sevmektedir. Mide Bandı ve
Tüp Mide hastaları için ise Damping Sendromu yoktur, bu yüzden de
tatlılar söz konusu olduğunda, gıda seçimlerinde daha disiplinli
olmaları gerekir.
* Yabancı Cisim Korkusu: Mide
Bandı hastalarının, yaşamlarının geri kalanında içlerinde bulunan bir
bandla birlikte ÇOK rahat olmaları gerekmektedir. Hastalar sağlıklı bir
kiloya kavuştuğunda band çıkartılıp alınmamaktadır. Lütfen yeterli kilo
kaybı elde ettikten sonra bandın çıkartılmasını talep etmeyiniz, aksi
taktirde tekrar geri kilo almanız mümkün olabilir.
* Tersine Çevrilebilme: Bazı
hastalar band taktırmayı seçerler, çünkü obezite için “tedavi”
bulunduğunda ya da diğer bazı “problem”leri yaşadıklarında bandın
çıkarılabileceğine inanmaktadırlar. Bandın çıkarılmasının oldukça basit
olduğu doğru olmakla birlikte cerrahın bandı çıkartması için birkaç
neden vardır. Ayrıca duymuş olabileceğiniz negatif bilgilere rağmen
Gastric Bypass ameliyatıda aynı şekilde geri çevrilebilmektedir.
Kuşkusuz bir bypassı tersine çevirmek bir bandı çıkartmaktan daha
uğraştırıcı ve zordur, ancak yine de yapılabilir. Ne var ki Tüp Mide
ameliyatı geri çevrilemez.
* Korku Faktörü: Pek
çok hasta Gastric Bypass ya da Tüp Mide den korkar, çünkü “daha
invazif” ve bu nedenle de daha tehlikeli olduğu hissine kapılırlar.
Gastric Bypass ile Tüp Midenin daha büyük operasyonlar olduğu doğru
olmasına rağmen komplikasyon oranları Mide Bandın dan çokda yüksek
değildir.
* Sonuç: Cerrahınızın,
sizin için “en iyi” operasyonun hangisi olduğunu söyleyebilmesini
sağlayacak bir bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Ameliyat için iyi bir
adaysanız HERHANGİ BİR kilo kaybı operasyonu büyük bir olasılıkla iyi
gelecektir.
Sonuçta
siz kendinizi bilirsiniz ve hastaların, hangi operasyonun kendileri
için uygun olduğuna en iyi kendilerinin karar vereceğine inanıyorum.
SİZİN için uygun olduğunu hissettiğiniz operasyon, büyük bir olasılıkla sizin için doğru olanıdır!
Doç. Dr. Halil Coşkun
Obezite Cerrahisi Sonrasında Hangi Vitaminlere Gerçekten İhtiyacım Var?
Kilo kaybı ameliyatlarından sonra çoğu insanın benimsemek zorunda olduğu yeni alışkanlık, her gün vitamin almaktır. “Gerçekte ne almam gerekir?” sorusunu cevaplarken ilk ve en önemli cevap şudur: “Doktorunuz ne öneriyorsa onu alın”...
Sürecin
bir yerinde doktorunuz muhtemelen size prosedürünüze dayalı olarak
ameliyattan sonra almanız gereken vitaminlerin bir listesini vermiştir.
Ayrıca doktorunuz laboratuar sonuçlarınıza baktığında sadece sizin için
çok özel önerilerde bulunabilir.
Genel olarak söylemek gerekirse ameliyattan sonra takviye almanın üç nedeni vardır;
1- Daha az gıda alsanız bile yeterli vitamin ve mineral aldığınızdan emin olmak için 2- Prosedürünüzden dolayı daha büyük bir riski bulunan yetersizlikleri önlemeye yardımcı olmak için 3- Bazı durumlarda beslenme yetersizliğinin tedavisi için
Ameliyattan sonra alınan takviyelerin en yaygın türleri multivitaminler, kalsiyum, B12 vitamini ve demirdir.
Multivitaminler
Bir
obezite ameliyatı geçirdiğinizde, hangi prosedür uygulanmış olursa
olsun kilo vermenizin temel bir nedeni daha az yemenizdir. Kişiler daha
az yediklerinde, her gün gerekli olan vitamin ve minarellerin herbirini
elde etmeleri güçtür – gerçek şudur ki insanların çoğu, istedikleri
kadar yemek yeseler bile bunu yapamazlar.
2008
yılında, 210 ameliyat geçirmiş hastayı iki yıl izleyerek yedikleri
besinleri Dietary Referance Intake (DRI) (Önerilen diyet miktarı) ile
karşılaştıran bir çalışma yapılmıştır. Ameliyattan
sonra daha iyi yeme eğiliminde olan hastaların bile A vitamini, C
vitamini, kalsiyum, demir, B1, B3, B6, folat, biotin ya da pantotenik
asitin (B5) minimum miktarını bile alamadığı ortaya çıkarılmıştır.
Almanız
gereken multivitamin türü geçirdiğiniz ameliyat tipine göre farklılık
gösterebilir ve çoğu hastadan tüm vitaminlerin günlük değerlerinin yüzde
100’ü ile ufak miktarlarda mineralleri içeren birşeyler almaları
istenir. Bir multivitaminin kalsiyum, magnezyum ve potasyum gibi
minerallerin günlük değerlerini içerme olasılığı çok düşüktür.
Kendilerini “komple” olarak niteleyen ürünler, aslında tüm vitamin ve
mineralleri sağlamayabilir, bu nedenle etiketleri dikkatlice okumak
gerekmektedir.
Kalsiyum
Mayo
Klinik’ten doktorlar, yakın zamanlarda geçmiş 20 yılda obezite ameliyat
yaptırmış olan 97 hastayı incelemişlerdir. Bu hastaların 21’inde,
toplam olarak 31 adet kırık olgusu bulmuşlardır – bu, genel popülasyonun
kırık riskinin iki katından fazladır. Kırıkların çoğu ameliyattan sonra
ortalama yedi yılda, öncelikli lokasyon olarak el ve ayaklarda
oluşmuştur. Diğer kırık bölgeleri kalça, omurga ve üst koldur.
Kemik
kaybı tüm obezite ameliyat türlerinden sonra mevcut bir risk olup,
yeterli miktarda kalsiyum almak kemik kaybının önlenmesinin önemli bir
parçasıdır.
American Society for Metabolic and Bariatric Surgery’nin obezite
ameliyatlarından sonra önerdiği kalsiyum alımı aşağıdaki gibidir:
· Ayarlanabilir Mide Bandı (Kelepçe): 1.500 mg kalsiyum
· Gastrik Bypass: 1.500 - 1.800 mg kalsiyum sitrat
· Duodenal Switch: 1.800 - 2.400 mg kalsiyum sitrat
B12 Vitamini
B12’nin
emilimi için mide çok önemlidir. Bunun nedeni, mide asitinin kandan B12
salınmasına yardımcı olması ve mide tarafından üretilen bir diğer madde
olan intrinsek faktörün B12 emilimi için gerekli olmasıdır.
Gastric
Bypass ve Tüp Mide gibi obezite cerrahi prosedürleri, B12 emilimini
daha zor hale getirmektedir. Sıklıkla, bu prosedürleri yaptıran
kişilerin enjeksiyon, burun spreyi ya da dil altı tablet olarak ilave
B12 alması gerekmektedir.
Demir
Düşük
demir ya da demir yetmezliği anemisi, bir obezite cerrahisi
komplikasyonu olabilir, ancak özellikle gastric bypass’tan sonra
yaygındır.
Gastrik
bypass’tan sonra demir düzeylerini sürdürmek daha zordur, çünkü demirin
emildiği başlıca bölge olan oniki parmak barsağı bypass edilmiştir. Pek
çok doktor hastaların, yetmezlik gelişmesine karşı korunmak üzere
önleyici olarak demir almalarını önermektedir.
Diğer Besinler
Beslenme
ile ilgili laboratuar sonuçlarınıza ve programlarınızın özgün
konularına bağlı olarak diğer besinleri almanız istenebilir. Bazı yaygın
besinler D vitamini, Tiamin (B1) ve protein takviyelerini içerir ancak
başkaları da söz konusu olabilir. Burada doktorunuzun tavsiyesi dikkate
alınmalıdır.
Sonuç
Son
bir öneri: vitaminlerinizi almazsanız işe yaramazlar. Birçok kişi ne
almaları gerektiği ile aşırı ilgilenir, ancak gerekli besinleri günlük
bazda almakta iyi bir iş çıkarmazlar. Ayrıca ameliyattan bir ya da iki
yıl sonrasına kadar vitaminlerini almak, pek de yaygın olmayan bir şey
değildir ancak, zamanla bırakabilmektedirler.
Beslenme
yetersizliklerinin çoğunu önlemek, tedavi etmekten daha kolaydır ve bir
kez ameliyat oldunuz mu bir problem oluşma riski hiçbir zaman
kaybolmaz.
Temel beslenme programınıza bağlı kalmak, hem sağlığınızı hem de başarınızı sağlamaya yardımcı olacaktır.
Doç. Dr. Halil Coşkun
Doç. Dr. Halil Coşkun
Mide Bandı Ameliyatının Uzun Dönem Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Obezite
tedavisinde bugün için en fazla tercih edilen yöntemlerden birisi
(avrupa, avusturalya ve amerika) Laparoskopik Mide Bandı ameliyatıdır.
Şuana kadar tüm dünyada yaklaşık 500.000’nin üzerinde hastaya uygulama
yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu ameliyatın uzun dönem sonuçları
aşağıda detaylıca sunulmaktadır;
Favretti ve ark. tarafından (Laparoscopic adjustable gastric banding in 1,791 consecutive obese patients: 12-year results. Favretti F, Segato G, Ashton D et al. Obes Surg. 2007)1993
ve 2005 yılları arasında 1791 hastaya laparoskopik mide bandı ameliyatı
uygulanmıştır. Hastaların %75.1’i kadın, %24.9’u erkek; ortlama yaş
38.7+10.9 yıl, ortalama ağırlık 127.7+24.3 kg, ortalama VKİ 46.2+7.7
kg/m2 tespitedilmiştir.
Hastaların %91’i 12 yıl sure ile takip edilmiştir. Hastaların 125’ine
öncelikle BioEnterics Intragastrik Balon (Mide Balonu) uygulaması
yapılarak belli oranda kilo kaybı sağlandıktan sonar Mide Bandı
uygulanmıştır. Ameliyata bağlı major komplikasyon oranı % 0.05-5.9,
minor komplikasyon oranı % 0.5-11.2 dir. Hiç bir hastada ameliyata bağlı
mortalite (ölüm) gelişmemiştir. Hastaların 10 yıllık takiplerinde kilo
kaybı 101.4+27.1 kg (ortalama 26.3 kg), VKİ kaybı 37.7+9.1 kg/m2 (ortalama 8.5 kg/m2),
fazla kilo kaybı yüzdesi %38.5+27.9 dir. Tip 2 diyabeti olan hastaların
%36.2’sinde, hipertansiyonu olan hastaların %60.6’sında gerileme ve
tedavi olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada yaşam beklentisi üzerine
yapılan istatistiksal analizde Mide Bandı takılan hastalarda,
takılmayanlara göre daha uzun süreli yaşam tespit edilmiştir.
Mittermair ve ark. (Results and Complications after Swedish Adjustable Gastric Banding-10 Years Experience.Mittermair RP, Obermüller S, Perathoner A et al. Obes Surg. 2009)yapmış
oldukları değerlendirmede ise Laparoskopik Mide Bandı uygulanan 785
hastayı 10 yıl boyunca takip etme imkanı bulmuşlardır. Hastalar ilk 1
yıl içerisinde ortalama 26 kg kayıp gösterirken, 8. yılın sonunda bu
kilo kaybı ortalama 40.5 kg olmuştur. Kaybedilen fazla kilo kaybı
yüzdesi %65.5 olarak tespit edilmiştir. Hiç bir hastada ameliyata bağlı
mortalite (ölüm) gelişmemiştir.
Sonuç
olarak; Laparoskopik Mide Bandı ameliyatı uygulaması kolay, hastanede
yatış süresi kısa ve uzun dönemde kalıcı kilo kaybı sağlayan bir
yöntemdir. Bu uygulamada hasta uyumu son derece önemlidir, band ile
ilgili bir problem gelişmediği taktirde bandın çıkartılması
gerekmemektedir.
Hasta Sayısı
|
İzlem
|
Fazla Kilo Kaybı Yüzdesi
| |
Favretti ve ark.
|
1791
|
12 yıl
|
%38.5+27.9
|
Zehetner J ve ark.
|
190
|
6 yıl
|
%50
|
Toouli J ve ark.
|
481
|
5 yıl
|
%49.8
|
Miller K ve ark.
|
158
|
4 yıl
|
%54.7
|
Zinzindohoue F ve ark.
|
500
|
3 yıl
|
%54.8
|
Mide Balonu Uygulamasında Başarıyı Artırmanın Yolları ve Bilinmesi Gerekenler
Mide
Balonu uygulaması obezite tedavisinde 2000’li yılların başlarından
itibaren başarılı bir şekilde yaygın olarak uygulanmaya başlamış ve
gittikçe popülerlik kazanan endoskopik bir yöntemdir.
Ancak
bu uygulamanın bir cerrahi yöntem olmadığını (mide bandı, gastric
bypass gibi) ve obezitenin geçici tedavisinde kullanıldığını bilmemiz
gerekmektedir.
Peki kimlere uygulamalıyız ve başarıyı artırmak için neler yapmalıyız?
Bilimsel verileri incelediğimizde özellikle 2 temel alanda kullanımı önem kazanmaktadır;
1. Çok yüksek kilolu (süper morbid obez, VKİ>50 kg/m2) kişilerde, cerrahi tedavi öncesi ameliyat ve anestezi riskini düşürmek amacıyla,
2. Diyet,
egzersiz, ilaç gibi tedavilere rağmen kilo kaybedemeyen veya kaybedip
tekrar geri kilo alan ve aynı zamanda cerrahi tedavi sınırları içinde
olmayan (yada cerrahi tedavi düşünmeyen), VKİ 27-35 kg/m2 arasında olan
kişilerde kullanılmaktadır.
Yukarıdaki hasta grubunda uygulama verileri incelendiğinde elde edilen sonuçlar şu şekildedir;
VKİ>50 kg/m2
nin üzerindeki süper morbid obez hastalarda mide balonu uygulaması
sonrasında mutlaka bir cerrahi prosedür ile kombine edilmesi
önerilmektedir (Melissas et al. Obes Surg 2006).
Süper
morbid obez hastalarda cerrahi tedaviye hazırlamak için kullanılan bir
diğer prosedür Tüp Mide (sleeve gastrektomi) dir. Bu prosedür ile mide
balonu uygulaması karşılaştırıldığında 6 ve 12 aylık takiplerde her iki
yöntem arasında kilo kaybettirme de bir fark tespit edilmemiştir. Mide
Balonunun teknik olarak uygulamasının kolay olması, riskinin düşük
olması önemli bir avantaj olarak görülmektedir (Genco et al. Surg. Endosc. 2009).
Süper
morbid obez hastalarda cerrahi tedavi öncesi uygulanan Mide Balonu,
özellikle karaciğer hacminde önemli derecede volü küçülmesine neden
olarak, daha sonra uygulanacak ameliyatın laparoskopik olarak
yapılmasını kolaylaştırmaktadır (Frutos et al. Obes Surg 2007).
Yine bu hasta grubunda özellikle mevcut yandaş hastalıkların (diyabet,
hipertansiyon, uyku apne vd) gerilemesine neden olarak cerrahi tedavinin
daha rahat olmasını sağlamaktadır (Genco et al. Obes Surg 2005).
VKİ<35
style="font: normal normal normal 11px/normal Verdana, sans-serif;
color: rgb(51, 51, 51); font-weight: normal; ">2 olan kişilerde mide
balonu uygulaması sonrasında elde edilen fazla kilo kaybı yüzdesi daha
fazla görülmekte ve kaybedilen kilo daha kalıcı olmakta ve daha fazla
oranda kaybedilen kilolar korunmaktadır(Genco et al. Int J Obes 2006).
Adölesan (yaş<18)> (Sallet et al. Obes Surg 2004).
Mide
balonu uygulaması sonrasında bazı kişilerde istenilen oranda kilo
kaybedilmediği bildirilmektedir. Bunun en önemli nedeni bu uygulamayı
bir cerrahi prosedür gibi düşünüp, balonun tek başına kilo kaybettirmesi
beklenmektedir. Bu uygulamada yüksek kalorili diyet son derece
zararlıdır, mutlaka kalori kısıtlayıcı bir diyet (1000-1200 Kcal/gün)
ile kombine dilmeli, bununla birlikte beslenme alışkanlığının
değiştirilmesi hedeflenmelidir(Mathus-Vligen et al. Gastrointest Endosc 2005).
Doç. Dr. Halil Coşkun
Pazar, Nisan 04, 2010
Mide Bandı Ameliyatlarından Sonra Band Dolumu Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?
Mide bandı ameliyatından sonra en önemli konu bandın dolum yapılmasıdır. Bu süreç önemli bir uyum gerektirmektedir.
Ne Zaman?
Çok
erken dönemde band dolumunun yapılması band ile ilgili bazı
problemlerin (stoma darlığı, bandın kayması, yemek yemede uyumsuzluk)
ortaya çıkmasına neden olabilir.
Çoğu
obezite cerrahı ameliyattan hemen sonra band dolumu yapılmasını
istemez. Başlangıçta bellirli bir sure (2-3 hafta) sıvı diyet,
sonrasında püreli yumşak diyet (2-3 hafta) ile beslenilmesi ve devamında
banda dolum yapılması uygun görülmektedir.
Banda
nekadar dolum yapılacağı cerrahınız tarafından karar verilecektir.
Ancak hiç bir zaman başlangıçta fazla dolum yapılmaması gerekmektedir.
Aksi taktirde bandın sıktığı mide çapı çok fazla daralacağından, yemek
yemede zorluk, uyumsuzluk ve aşırı bulantı ve kusmalar görülebilir.
Bugün
için dünyada farklı firmalara ait mide bandları bulunmaktadır. Bu
bandların tamamının işleyiş mekanizması aynı olmakla birlikte şişirilme
kapasiteleri dizaynlarından dolayı farklılık göstermektedir. Dolayısıyla
dolum yapılırken bu ayrıntı çok iyi bilinmelidir.
Genel
kural olarak başlangıç dolumunda az bir miktar ile kişinin yemek yemesi
kontrol edilir ve daha sonrasında bu miktar bellirli bir zaman dilimi
içierisinde kontrol edilerek dolumda artış yapılır. Burada temel hedef
kişinin ne istediği gibi yemek yemesinin sağlanması nede hiç birşey
yiyip içemeyecek düzeyde kısıtlamaya gidilmesidir. Bu standart dolum
ayarı herkeste farklılık gösterebilir, aynı bandı kullanan iki kişide
dahi aynı dolum miktarlarıyla farklı kısıtlama değerleri elde
edilebilir.
Nasıl Yapılır?
Band
ayarı oldukça kolaydır, burada dikkat edilmesi gereken nokta rezervuar
haznesinin nekadarlık bir derinlikte olduğunun bilinmesidir. Çoğu cerrah
bu rezervuarı karnın sol üst bölgesinde derin yağlı plana koymaktadır.
Bu şekilde yerleştirilmiş rezervuarlarda skopi cihazında görülerek
enjeksiyon yapılmasına gerek yoktur, rahatlıkla iğne rezervuara
yerleştirilerek dolum işlemi istenilen ölçüde tamamlanabilir. Ancak
rezervuar daha derin bir noktaya (fasya üzerine) tespit edilmişse,
ozaman skopi cihazında kontrol edilerek iğnenin yerleştirilmesi daha
doğru bir yaklaşım olacaktır. Özellikle süper morbid obez hastalarda cil
altı yağlı doku çok fazla olduğundan derin yerleşimli rezervuarlarda
ayarlama yapmak zorluk gösterebilir. Bu ayarlama için herhangi bir genel
veya lokal anesteziye gereksinim yoktur.
Nelere Dikkat Edilmeli?
Şu
hiç bir zaman unutulmamalıdır ki; band yemek yemede mekanik bir
kısıtlama sağlar, bandın yüksek değerlerde sıkılması banda ait
komplikasyon riskini artırabilir. Amaç yüsek dolumlarda değil, düşük
dolumlarda efektif kilo kaybı elde etmeye çalışmak olmalıdır. Bu durum
sizin uyumunuzu ve yemek yeme alışkanlığınızı kendi iradenizide işin
içine katarak değiştirdiğini gösterecektir. Doç. Dr. Halil Coşkun
Cumartesi, Mart 20, 2010
Tek Kesili Laparoskopik Cerrahi
Tek Kesili Laparoskopik Cerrahi (TKLC)
Single Incision Laparoscopic Surgery (SILS)
Tek
Kesili Laparoskopik Cerrahi (TKLC) geleneksel laparoskopik cerrahi
karşısında gelişen bir alternatif yöntem olarak durmaktadır. Bir çok
vakada tamamiyle gizlenebilen tek bir cilt kesisi ile yapılan bu işlem
hastaların seçimine sunulmuştur. İyileşmeyi takiben genellikle
görülebilir bir iz kalmamaktadır.
Tek
kesili laparoskopik cerrahiyi tanımlamak üzere bir çok terim mevcuttur.
Bunlar aynı temanın değişik ifadeleridir ve bazıları şunlardır;
TKLC = Tek Kesili Laparoskopik Cerrahi
TPGC = Tek Port Girişli Cerrahi
LETC = LaparoEndoskopik Tek Alanlı Cerrahi
Tam olarak TKLC prosedürü nedir ve nasıl yapılmaktadır?
TKLC
prosedürü safra kesesi ameliyatı, jinekolojik ameliyatlar (histerektomi
gibi) ve diğer birçok tedavinin başarıyla yapıldığı tek insizyon
kullanılarak (göbek deliğinden geçen) yapılan bir laparoskopik cerrahi
prosedürdür.
Sadece
20 mm’lik bir insizyon kullanılarak uygulanan TKLC prosedürü,
geleneksel laparoskopik tekniklerin gerektirdiği genellikle her biri 1
cm veya daha küçük insizyonların açıldığı birçok giriş noktalarının
açılmasının önüne geçmiştir.
Kim TKLC prosedürü için uygun bir adaydır?
Genellikle
laparoskopik cerrahi için aday olan hastalar aynı zamanda TKLC
prosedürü için de birer adaydır. Ancak geçirilmiş cerrahinin olmaması,
vakanın acil bir vaka değil de elektif bir vaka olması temel seçim
kriterleridir.
TKLC’in avantajları varmıdır?
TKLC
karın duvarında yapılan kesinin şekli ve büyüklüğü ile ilişkilidir.
Birçok cerrahi operasyon halen aynı yol ile yapılmaktadır. Bu nedenle
daha iyi bir kozmetik sonuç dışında bu teknik için iyi bilinen bir
avantaj yoktur.
TKLC’in hiç dezavantajı varmıdır?
TKLC halen gelişmekte olan bir tekniktir.
Yapılan tüm cerrahiler gibi riskleri mevcuttur.
Lütfen bu riskleri detaylıca cerrahınızla konuşarak öğreniniz.
TKLC prosedürlerinin diğer laparoskopik cerrahilerden farkı nedir?
Görülebilir
skar oluşumuna yol açabilecek geleneksel laparoskopik cerrahilerin
gerektirdiği dört adet 1 cm’lik veya daha küçük insizyonların aksine
TKLC prosedürü görülebilir skar oluşumuna yol açmayan göbek deliğinden
geçen tek bir 20 mm’lik kesiyle yapılmaktadır.
Bununla
birlikte geleneksel laparoskopik cerrahide birden fazla kesi
neticesinde oluşacak olan ağrıyı, tek insizyon ile minimalize
etmektedir.
TKLC Port
TKLC
Portu tek bir insizyondan girecek birçok enstrumanın geçişine olanak
sağlayan bir yapıya sahiptir. TKLC portu içinden aletlerin geçeceği 3
kanül bulunmaktadır. TKLC Portu’nun başlıca özelliği optimal aletlerin
geçişi için, karın içini hava ile doldururken buna olanak sağlayan valve
sahip olmasıdır. Bu el aletleri için destek ve stabilite sağlamakta,
aletlerin maksimum hareketine olanak tanımaktadır.
TKLC prosedürleri ile ilişkili riskler varmıdır?
Evet, herhangi bir cerrahi prosedür sırasında komplikasyon gelişebilir.
Agency
for Healthcare Research and Quality (AHRQ) kuruluşuna göre yapılan
herhangi bir cerrrahinin problemleri arasında; ağrı, organ hasarı,
kanama, enfeksiyon, fıtık, yapışıklıklar ve skarlar sayılabilir.
Kanıtlar,
yaşam kalitesi açısından genellikle açık cerrahiden ziyade geleneksel
laparoskopik cerrahi prosedürlerin sonuçlarından daha iyi olduğundan
dolayı desteklemektedir.
Doç. Dr. Halil Coşkun www.halilcoskun.com
Pazar, Şubat 14, 2010
Safra Kesesi Cerrahisi (Laparoskopik Kolesistektomi)
Yetişkin
nüfusun yaklaşık %8’nin safra kesesinde taş vardır. Her yıl bu
insanların yaklaşık %1’i safra kesesi cerrahisine gitmektedir.
Safra
taşları (sağdaki resim) temel olarak kolesterolden oluşmuştur. Taşlar
ilk 2-3 yıl büyüme eğilimindedir sonrasında büyüklüğü sabit kalır. Tüm
safra taşlarının %85’i iki cm den küçük taşlardır. Safra taşı olan
insanlarında %80’i yıllar boyu asemptomatik kalır. Ancak
bazı safra taşların sonuçları ciddi olabilir. Kısa süreli bilier kolik
ağrılardan hayatı tehdit edebilecek safra kesesi veya pankreas
enfeksiyonlarına yol açabilir.
1990’lı
yıllara kadar semptomatik safra kesesi taşlarına yönelik ana cerrahi
tedavi bir karın insizyonla safra kesesinin çıkarılmasıydı. Ancak
geniş insizyondan kaynaklanan ağrı nedeniyle hastanede 5-7 günlük
yatışlar yapılmaktaydı. Günümüzde ise semptomatik safra kesesi taşları
için en iyi tedavi şekli laparoskopik kolesistektomi denilen cerrahi tekniktir.
Bu
teknik bir kaç küçük delik (yaklaşık 1 cm) insizyonun karın duvarında
yapılmasını gerektirmektedir. Safra kesesi bu küçük insizyonların
birinden çıkarılmaktadır. Sonrasında laparoskopi aletleri çıkarılmakta
ve insizyonlar 1-2 dikişle kapatılarak küçük pansumanlar yapılmaktadır.
Bu
ameliyat genel anestezi gerektirmektedir. Açık kolesistektomi ile aynı
riskleri ve komplikasyonları içermektedir. Ancak hastalar ameliyat
sonrasında daha az ağrı çekmekte ve 1-2 günlük hastanede kalış ve
sonrasında 1-2 haftalık iyileşme dönemi geçirmektedir. Bu süreler açık
kolesistektomiden çok daha kısadır.
Safra Kesesi Taşlarının Komplikasyonları Nelerdir?
Safra
kesesinde taşı olan hastaların yaklaşık %10’nunda semptomlar görülür.
Gelip geçici bilier kolik olarak bilinen ve yağlı yemeklerden sonra
görülen ağrı semptomu görülebilir. Safra
kesesindeki safra akışını bir taş tıkadığı zaman safra durgun hale
gelir. Bu durgun safra, safra kesesinin enfeksiyon ve inflamasyonuna yol
açar. Hastaların ateşi olabilir, karınlarının sağ üst bölgesinde ciddi ağrı hissedebilir ve kusma görülebilir.
Safra kesesi ana safra yollarına girdikten sonra sarılık, kolanjit ve pankreatit görülebilir.
Sarılık safra akışının duodenuma ulaşmasının engellendiği için olur. Bu durum bilirubinin aşırı emilimine ve deri ve gözlerde sarı renk değişikliğine neden olur. Safra yolunda taşa ek olarak bilier sistemde kolanjit denilen enfeksiyon görülebilir. Bu
durum yine safra akışının duraganlığından kaynaklanır. Bu enfeksiyon
karaciğere ulaşabilir ve tedavi edilmezse karaciğer absesine neden
olabilir.
Pankreatit safra yolundaki taşın safra kanalı boyunca geçip pankreas kanalını tıkaması ile oluşur. Bu durum kendi kendini sınırlayan, ağrı kesicilere ve barsakların dinlendirilmesine yanıt veren bir durumdur. Ancak hastaların bir kısmında bu pankreatik hasar daha kötüleştirici inflamasyonu tetikleyip hastanın genel durumunu bozabilir.
Daha
az sıklıkla görülen diğer bir komplikasyon da safra kesesinin
perforasyonudur (delinmesi). Safra kesesi duvarının erozyonu ile
kolesisto-enteral (safra kesesi ile barsak arasında) fistüller ve safra
taşının barsak içine geçmesi ile ince barsak tıkanıklığı görülebilir.
Safra Kesesinde Taş olan Hastaların Hangileri Tedavi Edilmelidir?
Safra
taşı bir kez oluştu mu tekrar etme eğilimindedir. Semptomatik
hastaların çoğu tedavi edilmelidir. Safra kesesi taşından kaynaklanan
ağrı sıklıkla ciddi, periyodik, 1-5 saat içinde kaybolan, hastayı gece
yatağından uyandıran, epigastrik veya karnın sağ üst bölgesinde olan bir
ağrıdır. Yemek yeme sonrasında alevlenen bir ağrı vardır. Yaklaşık %90 hastada başarılı bir laparoskopik safra kesesi ameliyatı sonrasında sorun ortadan kalkmaktadır.
Safra Kesesinde Taş olan Hastaların Hangileri Laparoskopik Kolesistektomi ile Tedavi Edilmelidir?
1988 yılında laparoskopik
kolesistektomi yapılmaya başlandıktan sonra safra kesesinin çıkarılması
için altın standart olmuştur. Bir çok semptomatik hasta (genel
anesteziyi tolere edebilecek ve ciddi kardiopulmoner hastalığı olmayan
veya ameliyata engel olabilecek ek hastalığı olmayan) laparoskopik
kolesistektomi için aday olmuştur.
Safra
kesesi hastalığından ciddi komplikasyonları olan bazı hastalar
laparoskopik ameliyat için uygun olamayabilir. Ek olarak 3.
trimesterdeki gebe hastalar uterusa zarar verebilme olasılığından dolayı
laparoskopik kolesistektomi için aday değillerdir.
Özet
Safra
kesesinde taşı olan birçok hasta asemptomatik (semptomsuz) kalır.
Asemptomatik hastalar komplikasyon gelişmeden önce semptom geliştirir.
Bir kaç istisna dışında safra kesesinde taşı olan asemptomatik hastalar
tedavi edilmemelidir.
Bir
kez safra taşı semptomları gelişirse, tekrar etme eğilimi gösterir. Bu
hastalar komplikasyon geliştirmeye meyillidir. Tipik bilier semptomlar
geliştiren birçok hasta tedavi edilmelidir.
Çünkü
başka hastalıklar için araştırılan hastalarda safra kesesi taşları
rastlantısal olarak saptanabilir. Atipik ağrısı olan ve dispeptik
yakınmaları olan hastalarda semptomun sebebini ortaya koymak için başka
ileri araştırmalar gerekebilir.
Laparoskopik kolesistektomi semptomatik safra kesesinde taşı olan hastalar için güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir.
Laparoskopik
kolesistektomi açık kolesistektomiye oranla daha faydalı bir tedavi
seçeneğidir. Ameliyat sonrası ağrı ve hasta olma durumunu mortalite ve
morbitiditeyi arttırmadan azaltır.
Laparoskopik kolesistektominin sonuçları ameliyat yapan cerrahın eğitimi, tecrübesi ve yetenekleri ile ilişkilidir.
Doç. Dr. Halil Coşkun www.halilcoskun.com
Çarşamba, Şubat 10, 2010
Safra Kesesi Hastalıkları (Safra Taşı Nedir?)
Safra
taşı, kum parçasından 3-4 cm boyuta kadar değişen boyutlarda olabilen
safra kesesi içinde yerleşen kolesterol ve safra tuzlarından oluşur.
Safra Taşı Tipleri:
. Kolesterol taşları
. Pigment taşları
. Karma taşlar (en sık görülen tip) kolesterol ve tuzdan oluşur.
Kolesterol taşları genellikle sarı-yeşil olup, sertleşmiş kolesterolden oluşmaktadır. Tüm safra taşlarının %80'nini oluşturur. Araştırmacılar, kolesterol taşı oluşma nedenini safranın çok fazla kolesterol veya bilirubin içermesine, yetersiz safra tuzuna veya safra kesesinin yetersiz boşalmasına bağlamaktadır.
Pigment taşları küçük, bilirubinden oluşan karanlık taşlardır. Tam olarak oluşma nedeni belli değildir. Daha çok sirozu olan, safra yolları enfeksiyonu geçiren ya da kalıtsal kan hastalığı olan kişilerde oluşur.
Safra taşlarının diğer nedenleri kolesterolün karaciğer tarafından fazlaca atılmasına bağlı oluşabilir.
Diğer nedenler ise;
Cinsiyet; 20-60 yaş arası kadınlar erkeklerden iki kat fazla safra taşı oluşturur
Obezite; Obezite özellikle kadınlarda safra taşı oluşumunda önemli bir risk faktörüdür
Östrojen; Hamilelik sırasındaki fazla östrojen, hormon takviye tedavisi, doğum kontrol hapları
Kolesterol düşürücü ilaçlar
Diyabet; Diyabeti olan kişilerin trigliserit seviyeleri yüksektir
Ani kilo kaybı; Obezite cerrahisi (mide bandı, gastric bypass, tüp mide) geçiren hastalarda fazla kilo kaybı oluşması sonucu
Semptomlar
Çoğu safra taşı olan kişilerin semptomu yoktur. Bu kişiler çoğu zaman asemptomatik olup bu taşlara sessiz taşlar denmektedir. Safra semptomları daha çok kalp krizi, appandisit, ülser, irrtiabl barsak hastalığı, hiatal herni, pankreatit, ve hepatit semptomlarına benzer. Bu nedenle doğru tanı çok önemlidir. Semptomlar daha çok geceleri ve yağlı yemek sonrası ortaya çıkar.
Bunlar;
. Karın şişliği
. Yağlı gıdalara toleranssızlık
. Üst karında devamlı bir ağrı, özellikle ani olarak artıp 30 dakika ile 1-2 saat içinde sonlanan
. Kürek kemikleri arasında ağrı
. Sağ omuz altında ağrı
. Mide bulantısı, kusma
. Hazımsızlık
Tanı
Ultrasonografi (US), safra taşı tanısında en sensitif ve spesifik testtir.
Diğer tanıda kullanılan testler ise;
. Bilgisayarlı tomografi (BT); Hem safra taşlarını hem de komplikasyonları gösterebilir.
. Endoskopik Retrograd Colanjio Pankreatografi (ERCP); Hastaya felksibl olan ve ucunda bilgisayar ve TV monitörünün bağlı olduğu endoskop yutturulur. Doktor endoskopu mideden oniki parmak barsağına (duedonuma) geçirir ve oradan da safra yollarına ulaşır. Daha sonra özel bir boya gönderilir ve safra sistemi boyanır. ERCP safra taşlarının yerini belirlemede ve çıkarmada kullanılan en etkili yöntemdir.
. Kan testleri; Kan testleri enfeksiyon, obstrüksiyon, pankreatit ve sarılık için yapılabilir
Safra kanalı tıkanıklığı ve enfeksiyonu (kolanjit) hayatı tehdit edici bir boyuta gelebilir. Tanı ve tedavi sonrası iyi bir tedavi ile prognozu iyidir.
Komplikasyonlar
Bilier kolik, safra kesesi iltihabı (kolesistit), siroz, kolanjit,
Tedavi
Cerrahi: En çok yapılan cerrahi laparoskopik kolesistektomi dir (safra kesesinin laparoskopik olarak alınması).
Eğer safra taşları safra yollarını tıkamışsa ERCP kese cerrahisi öncesi taşın yerini belirlemek ve çıkarmak için kullanılabilir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
halilcoskun@hotmail.com
Safra Taşı Tipleri:
. Kolesterol taşları
. Pigment taşları
. Karma taşlar (en sık görülen tip) kolesterol ve tuzdan oluşur.
Kolesterol taşları genellikle sarı-yeşil olup, sertleşmiş kolesterolden oluşmaktadır. Tüm safra taşlarının %80'nini oluşturur. Araştırmacılar, kolesterol taşı oluşma nedenini safranın çok fazla kolesterol veya bilirubin içermesine, yetersiz safra tuzuna veya safra kesesinin yetersiz boşalmasına bağlamaktadır.
Pigment taşları küçük, bilirubinden oluşan karanlık taşlardır. Tam olarak oluşma nedeni belli değildir. Daha çok sirozu olan, safra yolları enfeksiyonu geçiren ya da kalıtsal kan hastalığı olan kişilerde oluşur.
Safra taşlarının diğer nedenleri kolesterolün karaciğer tarafından fazlaca atılmasına bağlı oluşabilir.
Diğer nedenler ise;
Cinsiyet; 20-60 yaş arası kadınlar erkeklerden iki kat fazla safra taşı oluşturur
Obezite; Obezite özellikle kadınlarda safra taşı oluşumunda önemli bir risk faktörüdür
Östrojen; Hamilelik sırasındaki fazla östrojen, hormon takviye tedavisi, doğum kontrol hapları
Kolesterol düşürücü ilaçlar
Diyabet; Diyabeti olan kişilerin trigliserit seviyeleri yüksektir
Ani kilo kaybı; Obezite cerrahisi (mide bandı, gastric bypass, tüp mide) geçiren hastalarda fazla kilo kaybı oluşması sonucu
Semptomlar
Çoğu safra taşı olan kişilerin semptomu yoktur. Bu kişiler çoğu zaman asemptomatik olup bu taşlara sessiz taşlar denmektedir. Safra semptomları daha çok kalp krizi, appandisit, ülser, irrtiabl barsak hastalığı, hiatal herni, pankreatit, ve hepatit semptomlarına benzer. Bu nedenle doğru tanı çok önemlidir. Semptomlar daha çok geceleri ve yağlı yemek sonrası ortaya çıkar.
Bunlar;
. Karın şişliği
. Yağlı gıdalara toleranssızlık
. Üst karında devamlı bir ağrı, özellikle ani olarak artıp 30 dakika ile 1-2 saat içinde sonlanan
. Kürek kemikleri arasında ağrı
. Sağ omuz altında ağrı
. Mide bulantısı, kusma
. Hazımsızlık
Tanı
Ultrasonografi (US), safra taşı tanısında en sensitif ve spesifik testtir.
Diğer tanıda kullanılan testler ise;
. Bilgisayarlı tomografi (BT); Hem safra taşlarını hem de komplikasyonları gösterebilir.
. Endoskopik Retrograd Colanjio Pankreatografi (ERCP); Hastaya felksibl olan ve ucunda bilgisayar ve TV monitörünün bağlı olduğu endoskop yutturulur. Doktor endoskopu mideden oniki parmak barsağına (duedonuma) geçirir ve oradan da safra yollarına ulaşır. Daha sonra özel bir boya gönderilir ve safra sistemi boyanır. ERCP safra taşlarının yerini belirlemede ve çıkarmada kullanılan en etkili yöntemdir.
. Kan testleri; Kan testleri enfeksiyon, obstrüksiyon, pankreatit ve sarılık için yapılabilir
Safra kanalı tıkanıklığı ve enfeksiyonu (kolanjit) hayatı tehdit edici bir boyuta gelebilir. Tanı ve tedavi sonrası iyi bir tedavi ile prognozu iyidir.
Komplikasyonlar
Bilier kolik, safra kesesi iltihabı (kolesistit), siroz, kolanjit,
Tedavi
Cerrahi: En çok yapılan cerrahi laparoskopik kolesistektomi dir (safra kesesinin laparoskopik olarak alınması).
Eğer safra taşları safra yollarını tıkamışsa ERCP kese cerrahisi öncesi taşın yerini belirlemek ve çıkarmak için kullanılabilir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
halilcoskun@hotmail.com
http://sensinobez.blogspot.com/
4 Haziran 2012 Pazartesi
Kilo Kaybı Ameliyatlarından Sonra Katılara Geçiş
Hangi türde ameliyat olduysanız olun, şayet ameliyatlıysanız ve henüz
katılara geçmediyseniz, tahmin ediyorum siz de benim yaşadığım duyguyu
yaşıyorsunuzdur. Katı yemeyi/çiğnemeyi özlemek! Merak etmeyin, ilk katı
lokmanızı aldığınızda muhtemelen bu özleminizden pişman olacak ve
pürelere dönmek isteyeceksiniz. :)
Şu kesindir ki; sıvı ve püre beslenmek çok rahat, geçişleri çok kolay ve
size yük olmayan tarzda beslenme biçimleridir. Katılara geçiş, katıları
hazmetmek vücudunuz için aslında minik bir travmadır. O nedenle
öncelikli tavsiyem, ASLA doktorunuzun size verdiği takvimden şaşmayın.
Söylediği zamandan önce (ki genellikle tüp mide için 1-1,5 ay, gastric
bypass için 1,5-2 ay) kesinlikle katılara geçmeye çalışmayın. Katıyı erken yiyebilmek, sizin için bir zafer değil, vücudunuza gelecek ekstra yüktür. Üstelik zamanından önce midenize yüklenmek ameliyatınıza zararlı olabilir.
Bu noktada benim kullandığım besin takvimi, doktorumun sitesinde yer alan takvimdi.
Doktorunuzun tavsiye ettiği listeler sizin için öncelikli olmalıdır,
yine de çok uzun dönem sıvı beslenmek barsak floranızı bozacağından bunu
kişisel olarak tavsiye etmiyorum. Böyle bir listeniz varsa bir
araştırmanızda fayda var.
Yine katılara geçişte hatırlamanız gereken en önemli şey sıvı ve püre öğününüzden çok daha çabuk doyacağınız ve çok daha az yiyebileceğinizdir. Küçük bir tabak püreyi belki rahatça yiyebilirsiniz ama söz konusu katılar olduğunda tahminen ancak yarısını yiyebileceksiniz. Panik yok, normal bu. Sakiniz. :)
Benim katılara geçişim ekşili köfte yemeği ile oldu. Yanlış hatırlamıyorsam iki minik köfte yiyebilmiştim. Benim tavsiyem katılara geçişinizde çok katılardan başlamamanız ve bu süreci acelesiz, bebek adımlarıyla geçmeniz. Ben öyle yaptım ve son derece rahat bir geçiş dönemi yaşadım. Bebek adımlarından kastım ne peki? Şu: ezilebilecek ve/veya nispeten hazmı kolay şeylerden başlayın.
-Kıymalı kabak yemeği
-Kıymalı ıspanak
-Kıymalı semizotu
-Her nevi sulu köfte
-Balık (ton balığı/ fırında balık/buğulama)
-Rafadan yumurta
-Kabuksuz meyveler (çilek hariç)
Bunun bir ileriki adımında, katıların ilk adımına rahat geçtiyseniz:
-Kıymalı pırasa yemeği (pırasanın hazmı zordur ancak sindiriminiz için fevkalade yararlıdır. yine de ilk tercihiniz olmasın.)
-Kıymalı bamya (yine sindirim için muhteşem bir yemek!)
-Kıymalı karışık sebze
-Kabuğu soyulmuş domates ve biberden yapılmış menemen
-Lor peynirli yumurta
-Kıymalı bezelye
-Kıymalı türlü
-Beyaz peynir çeşitleri
-Zeytin ezmesi/zeytin
-Havuçlu, yoğurtlu meze (pişirerek yapılanı)
-Yoğurtlu semizotu
-Süzme yoğurt
Her yemeği ısrarla kıymalı yazmamın sebebi, et hazmı oldukça zor ve sizi yoracak bir tercihtir. Tamamen katılara sorunsuz geçtiğinizde et denemeleri yapmanızı öneririm. Ayrıca yemeklerinizi et/tavuk suyuna pişirmek protein alımı açısından size oldukça yarar sağlar.
Bir adım sonrasında sizi nispeten daha az yoracak bir iki seçenek eklemelisiniz.
Tavuk (kalça but hazmı en kolay yerdir)
Sebzeli tavuk haşlama
Okyanus balıkları
Midye/kalamar/surumi (yengeç) (muhteşem protein kaynakları)
Benim/annemin pişirme tercihlerim/iz her zaman yağsız ve/veya çok az yağlı oldu. Zira kullandığınız kıyma/tavuk yeterince yağ içermekte. Günde üç tatlı kaşığı yağ bünyenin yağ ihtiyacınız karşılar. Bana kalırsa bunlar zaten tavuk ve kıymada var ama gözünüze az geliyorsa yemeğinize ekleyin.
Kahvaltılarınızda meyve ve/veya rafadan yumurta almayı tercih edin. Meyveyi sabah yemek sinidiriminiz açısından oldukça yararlıdır. Nedense bizim kültürümüzde meyve akşam yemeğinden sonrası ile özdeşleşmiş. Halbuki sabah meyve yemenin sayısız faydası var. Kahvaltı öğününde sade yumurta ya da lor yavan geliyorsa eti form etimek tüketebilirsiniz. Ben hala öyle yapıyorum.
Bypass ya da sleeve (tüp mide) için de bir hatırlatma yapmak isterim. Özellikle yakın katı dönemlerinizde çiğ sebze/baklagilden uzak durun. İlginç bir biçimde insanın canı ısrarla salata yemek istiyor biliyorum ama çiğ sebzenin ve baklagillerin hazmı çok zor olduğu gibi, insanı çok rahatsız ediyor. Bir yemeğe koyarken de sebzelerinizi (özellikle domates gibi ince kabukluları) soyun. Asla zar kabuklu şeylerin kabuğunu yemeyin.
Yine yakın katı döneminizde mısır gevrek ve lapaları midenize oturma hissi yaratır ancak uzak katı döneminde şahane kurtarıcılardır. Restoranlarda soğuk meze olarak geçen şeyleri rahat yediğinizi göreceksiniz. Bunlar da dışarı yemeğe çıkıldığında çorba seçeneğiniz yoksa şahane kurtarıcılar oluyor.
Ekmek mümkün olduğunca uzak durmanız gereken bir besin. Ne kadar geç başlarsanız o kadar iyi. Lakin bazı besinler var ki ekmeksiz yenemiyor. Burada benim kullandığım taktik, bu tarz besinleri (yumurta gibi) form etimekle yemek. Kabul edin, ekmek olmazsa olmazlarınızdan değil ve olmamalı.
Makarna, pilav, hamurişi, karbonhidrat ağırlıklı besinler diyetinizde 6 aydan önce olmamalı. Siz bunları okuduğunuzda benim 13.ayım dolmuş olacak ve ben hala bunlardan uzak duruyorum. Özellikle pilav toplamda 3 kere ancak yemişimdir, o da mecburi ortamlarda. Eksikliğini de hissetmiyorum.
Peki katı döneminin kaçamakları nelerdir?
İşte size dev hizmet. Hem yemesi kolay, hem kalorisi az, benim sıklıkla başvurduğum kaçamaklar. ;)
-Çubuk kraker (hala çantamda taşırım, kurtarıcıların en büyüğü)
-Patlamış mısır (yağsız, tuzsuz, 1 bardak)
-Ceviz, badem, yabanmersini, leblebi
-Şayet şekeriniz düşüyorsa akide şekeri (tarçınlıyı tercih edin.)
-Nesquik
(Muayyen dönemlerinde tatlı aşerenler için not: Bu dönemlerde hafif ve ufak bir porsiyon sütlü tatlı tercih edebilirsiniz (sütlaç hariç) ancak dumping seçeneğini unutmayın. Limonata ve sahlep'in bile zaman zaman dumping yapabildiğini düşünürsek dikkatli olmanızda fayda var.)
Yukarıdaki satırlarda da belirttiğim gibi benim katılara geçişim çok rahat oldu. Umarım bu bilgiler size katılara geçişte bir nebze yardımcı olur. Unutmayın, geçişlerin hepsini bebek adımlarıyla yaparsanız kilo verişiniz uzun atlama adımlarıyla olur. Haydin kolay gelsin! :)
26 Şubat 2012 Pazar
Kilo Kaybı Ameliyatları Sonrası Erken Dönem Beslenme
Merhaba çorbalarla kanka olacağımız dönem, merhaba!
Kilo kaybı ameliyatlarından sonra iç dikişleriniz iyileşmesi ve sağlıklı
bir beslenme sistemine geçebilmeniz için zamana ve hafif beslenmeye
ihtiyacınız vardır. Ameliyatınızdan sonra geçirmeniz gereken diyet
süreci şöyledir.
-Berrak Sıvı
-Sıvı/Yoğun sıvı/Taneli sıvı
-Cıvık püre/Püre
-Katı
Doktorunuz size bu beslenme sistemini açıklayacak ve beslenme listesi
verecektir olasılıkla. Ben size çoğunlukla yaşayarak öğrendiğim beslenme
sistemini aktaracağım.
Öncelikle bilmeniz gereken aynı ameliyatı, aynı gün, aynı kiloyla olmuş
olsa bile her insanın metabolizmasının farklı olduğudur. Benim çok rahat
içebildiğim çorba, sizde bulantı yapabilir. Siz meyveli yoğurt yerken
ben bundan tiksinebilirim. Bu gayet normaldir. Bayıldığınız bir çok
yiyecekten tiksinebilir, yanından bile geçmek istemeyebilirisiniz.
Unutmayın ki yeni beslenme sisteminizi oturtmak zaman ve çaba isteyecek.
Ameliyat sihirli bir değnek değil ve sizin üstünüzden bütün yükü
almasını beklemeyin.
Berrak sıvı diyetiniz olasılıkla hastanede, kaçak testiniz bittikten
sonra başlayacak ve siz eve çıkana kadar devam edecektir. Eve
çıktığınızda ise genellikle sıvılara geçmeniz istenir. "Ohooo sıvı o
kadar çok şey var ki yenecek!" diye düşünseniz bile, inanın insan ne
yesem diye çatlayabiliyor, seçenekler tükenebiliyor zaman zaman.
Ben sizinle bana iyi gelen, bir nevi kurtarıcı besinleri paylaşacağım
elimden geldiğince. Beslenme sisteminde protein ve kalsiyumun öneminden
geçen yazıda bahsetmiştim. Sıvı diyetinizde bunların ağırlıklı olmasına
gayret gösterin. Çorbalarınızı muhakkak gerçek et/tavuk suyuna yapın.
Ben eve çıkar çıkmaz annem kasaptan etli kemikler alıp kaynatmış, suyunu
çıkarmıştı. Tahmin edin ne oldu? Ağzıma süremedim! Et suyu bana çok
ağır geldi, beni bu dönemde kurataran şey tavuk suyu oldu. Neredeyse her
çorbayı tavuk suyuna yaptık. Eğer tiksiniyorsanız kendinizi zorlamayın
ancak muhakkak proteininizi alın.
Benim bu dönemde hayatımı kurtaran besinlere gelirsek:
* Terbiyeli tavuk suyu çorbası (şehriyesiz) (erken dönemde şehriye
tıkanma hissi verebilir. Taneli döneme geçene kadar bir süre dokunmadım
ben)
*Tavuk suyuna sebze çorbası (sebzeleri tavuk suyuna atıp haşlayın, sonra geri çıkarın)
* %100 Meyve suları (Ben evde sıkmanızı ve sulandırmanızı tavsiye
ederim. Hazır alacaksanız %100 olmasına, nektar vs. olmamasına dikkat
edin. Hazırlardan bilhassa elma suyunu suyla karıştırıp içtim ben.)
Şayet tiksinmiyorsanız bunları et suyuna yapmanız çok daha faydalıdır.
Doktorunuz izin verdiyse bu dönemde süt ve ayran içmeniz fevkalade
yararlıdır. Gaz sorunu olan bir hastaysanız doktorunuz erken dönemde
bunlara müsaade etmeyebilir. Ben 10.günüm bittiğinde içebildim ancak.
*Süt (Yağsız ve aromasız (muzlu, çilekli vs) olanları tercih edin.
*Ayran (Abartı gibi gelebilir ama ayran uzun süre bana yağlı geldi ve
midemi bulandırdı lakin ne kadar faydalı olduğu aşikar. Light ayranlar
bir çok markette var. Ancak light ayran tüketebildim, o da çok fazla
olmamak kaydıyla. Hala da çok içebildiğimi söyleyemem.)
Yoğun sıvılara ne zaman geçmelisiniz? Bunu ancak doktorunuz ve siz
bilebilirsiniz. Bazen doktorunuzun listesinde yoğun sıvıya geçebilirsin
yazan dönemde bile geçilemediği ve bünyenin kaldırmadığı olabiliyor. Diyetinizde
değişiklik yaparken kendinizi dinleyin. Ağır geliyorsa geçmeyin.
Unutmayın mideniz bir bebek midesi gibi. Hiç aceleniz yok, olmasın.
Yoğun sıvılar döneminde yine çorbalarınızı et ve tavuk suyuna yapmaya
özen gösterin. Benim bu dönemde en sık tükettiğim yiyecekler şunlardı:
*Sebze çorbası (Üstteki tarifteki gibi sebzeleri tavuk suyunda haşlayıp
çıkarın. Bir tek kabak kalsın. Kalan çorbayı rondodan geçirin.)
Çorbanızın kıvamının püreye yakın olmamasına dikkat edin. Çorba formunu
koruyun. Bu çorba aynı zamanda sindirim/boşaltım sorunlarına birebirdir.
(Saklamayın, kabızsınız biliyorum! Hangimiz değildi ki!)
*Tarhana çorbası (Öncelikle ev tarhanası kullanın eğer imkanınız varsa.
Acı olmamasına dikkat edin. Bu dönemde muhtemelen baharatlarla aranız
iyi olmayacak.) Mümkün mertebe koyu kıvamlı olmamasına gayret edin.
*Yoğurt çorbası/Yayla çorbası (Nanesiz ve yağsız pişirin)
*Tavuk suyuna tebiyeli rondo şehriye (Az şehriye katılmış tavuk suyunu rondodan geçirin. Çorba kıvamını kaybetmesin.)
Bu dönemde çok çok rafadan (tamamen cıvık olması kaydıyla)
yiyebilirsiniz. Ben bir kere yedim ve sanıyorum 3.ayıma kadar bir daha
yiyemedim. Eğer yiyebiliyorsanız günde bir "rafadan ötesi yumurta" size
iyi bir protein kaynağı olacaktır.
*Süt (Sütü buz gibi içmek yerine ılıtmanızı tavsiye ederim. Bu dönemde hep ılık süt içtim.)
*%100 Meyve suları (Bu dönemde de sulandırmanızı tavsiye ederim.)
*Evde yapılmış hoşaflar (Tanelerini çıkarıp, sulandırıp içebilirsiniz.)
Özellikle kayısı hoşafı sindirim/boşaltım için süperdir!
Taneli sıvılara geçmek aslında bir nevi katılara da rahat geçirp
geçmeyeceğinizin testi gibidir. Ben tüm bu değişim dönemlerini çok rahat
geçtim ve katılara da geçişim sorunsuz oldu. Ben bu konuda şanslıydım
ancak doktorumun zamanlama ve yiyecek listesinin bir adım bile dışına
çıkmadım diyebilirim rahat rahat.
Tanelilere hazır olup olmadığınızı ölçmelisiniz. Elbette ilk lokmanızda
biraz rahatsız hissedeceksiniz ancak zamanla geçecek. Yine de çok
rahatsız olduysanız kendinizi asla zorlamayın ve erteleyin.
Bunun yanında bazı doktorlarımızın hastalarına kalabildiğin kadar sıvıda
kal dediğini ve 8-9 ay sıvıda kalan hastalar olduğunu biliyorum. Ben
buna kesinlikle karşıyım. Sürekli sıvı beslenmek barsak floranızı bozacağı gibi sizi amacınızdan da saptıracaktır. Amacınız yeni bir beslenme sistemi yaratmak. Bunu da ancak sağlıklı, katı gıdalarla yapabilirsiniz. Sıvılar dönemi bir geçiş dönemidir ve öyle kalmalıdır bence.
Taneli döneme geçtiğinizde aklınıza gelebilecek her şeyi çorbanızın
içine katıp rondolayabilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken şey
çorbanın püre kıvamına gelmeyecek kadar cıvık olması ve kattığınız
besinlerin gaz yapmamasıdır. Yani fasulye, nohut vs. gibi şeylerden
kaçınmalısınız.
Bu dönemde en sık tükettiklerim:
*Tavuk suyuna terbiyeli rondo şehriye (Biraz daha koyu kıvamlı olanı ama püre kadar değil.)
*Kabak çorbası (Tavuk suyunda kabakları haşlayıp rondolayın.)
*Tarhana çorbası (Acısız, baharatsız, ev tarhanası)
*Yayla/Yoğurt çorbası (Pirinçsiz ama kıvamlı)
* Süt
*Kayısı hoşafı
Bir hasta olarak benim dezavantajım çoğu ameliyatlı arkadaşlarımın
yediklerini yiyememek, yedikleri kadar yiyememek ve bir çok besinden
tiksinmek oldu. Şayet böyle bir şey yaşamıyorsanız çorbalarınızda yeni
tatlar deneyin. Benim midem yeni tatlar için fazlasıyla sinameki idi.
Hala da öyle. Olabildiğince soğan, sarımsak, yoğun aromalar, soslar ve
baharattan ilk dönemlerinizde uzak durun. Bırakın damak tadınızdan önce
beslenmeniz gelsin.
İçtiğiniz çorba bile olsa yavaş, dura dura ve yudum yudum için. Asla yemeği aceleye getirmeyin ve gün boyunca 1,5-2 lt. su içtiğinize emin olun. Yemeklerle sıvı almayın, yemeğin yanında asla su/çay vs içmeyin. Araya en az yarım saat koyun ki tıkanmayasınız.
Cıvık püre/Püre dönemi çorbalardan sonra size adeta ilaç gibi gelecek,
seçeneklerinizin çok fazla olacağı bir dönem. Ben şahsen bu döneme
bayılmıştım. Üstelik çok lezzetli şeyler yapabilirsiniz!
Öncelikle püre deyince aklınıza gelen patates püresi imajını kafanızdan
silin. Aklınıza gelebilecek hemen her şeyin püresini yapabilirsiniz.
Sebzeleri yine muhakkak et ya da tavuk suyuna püre yapmanızı ve
kabak/patates vbg. yiyeceklerin içine de püre yaparken yağsız peynir
katmanızı(lor) tavsiye ederim.
Bu dönemde en büyük kurtarıcılarım:
*Kabak püresi (Yağsız lor peyniri ile)
*Ton balığı püresi (Sıfır yağlı olanlardan alıp rondoladım bol bol)
*Ispanak püresi (Pirinçsiz ıspanak yemeği yapar gibi yapıp rondolayın)
*Semizotu püresi (Pirinçsiz semizotu yemeği yapar gibi yapıp rondolayın)
*Karışık sebze püresi (kabak-havuç-vs. aklınıza ne gelirse ekleyebilirsiniz.)
*Rafadan ötesi yumurta
*Peynirli patates püresi
*Tavuk püresi (Kalça but etinden rondo)
*Pırasa püresi (Zeytinyağlı pırasayı pirinçsiz pişirip rondolayın)(Bu ayrıca kabızlık için şahanedir.)
*Pırasa püresi (Zeytinyağlı pırasayı pirinçsiz pişirip rondolayın)(Bu ayrıca kabızlık için şahanedir.)
*Elma püresi
*Markette bebekler için üretilen hazır püre mamalar /dışarı çıktığınız zaman yahut çalışırken kurtarıcı oluyorlar.
*Muz püresi
*Kayısı püresi
*Her nevi yağsız yoğurt (normal yağlı olanlar mide bulandırabilir.)
*Süt
Meyve pürelerinizi yaparken:
Öncelikle her nevi meyvenin püresini yapabilirsiniz. Ben ananas, muz,
şeftali ve elmayı çok tüketmiştim. Şayet yeterince protein alamadığınızı
düşünüyorsanız, doktorunuza danışarak protein tozu (aromasız, şekersiz)
kullanabilir, püre yerine kıvamlı meyveli yoğurt hazırlayabilirsiniz.
Hazır meyveli yoğurtlar şeker içerdiği için ben almadım ve
kullanmadım.Özellikle kahvaltı öğününde ben meyve püresi, akşam öğününde
ise ton balığı püresi tüketmeye çalıştım. Kan değerlerime de sonucunun
olumlu yansıdığını gördüm.
Püreleri rahat rahat tükettikten sonra katılara geçebilirsiniz. Kişisel
tavsiyem katılara geçişinizde itidalli olmanızdır. Örneğin direk parça
et yerine köftelerden ve sulu yemeklerden başlayın. Benim ilk aldığım
katı ekşili köfte yemeği idi. Unutmayın aceleniz yok, bebek
adımlarıyla yürüyün bu yolu. Kendinizi ve yeni midenizi tanıyın ve ona
zaman ayırın. Doktorunuzun sözlerine kulak verin ve vitaminlerinizi asla
ihmal etmeyin.
Özellikle baharatlar ve aromalı besinler/soğan sarımsak/çiğ sebzeler,
meyveler konusunda acele etmeyin. Siz bu yazıları okuduğunuzda ben 10.
ayımı dolduruyorum ve hala karabiber, kimyon/salata vs. bana çok
dokunuyor. Ancak acı konusunda sorunsuzum. Her bünye başka şeylerden
etkileniyor. Dolayısıyla biraz da deneme yanılma yapacaksınız.
Eski hayatınızda olmayan, beklenmeyen tepkilerde ne yapacaksınız?
Bulantı: Bazı besinler ya da kokular midenizi bulandırabilir. Bu
çok normaldir. "Ay bana ne oluyor?" diye doktorunuza koşmanıza gerek
yoktur. Bu gibi durumlarda şekersiz nane şekeri (rocco/olips vs.) gibi
bir şeker emebilirsiniz. İyi gelecektir.
Kusma: (Nadir de olsa) Her kusma dumping demek değildir. Paniğe
kapılmayın. Normalde biraz daha hızlı yediyseniz, yağlı yediyseniz,
şekerli yediyseniz, dumping olmasa dahi kusabilirsiniz. Artık yeni
mideniz yutağınıza daha yakın olduğu için kusmak çok daha kolaydır.
Kusmalarınız rutine binmediği sürece korkmanıza gerek yoktur. Sadece
beslenme sisteminizi gözden geçirin.
Yanma/Reflü: Özellikle yatmadan hemen önce yediyseniz yahut size
mide koruyucu bir ilaç verildi ve aksattıysanız bu şikayetleriniz
artabilir. Yatmadan iki saat evvel (minimum) yemeği kesin. İşe
yarayacaktır.
Gaz sancısı: Yine gaz yapmayan besinler ve içeceklerle bu sorunun
üstesinden gelebilirsiniz ancak gaza meyilli bir bünyeniz varsa yapacak
bir şey yok. Ben en çok gaz sancısı çektim mesela beslenmeme dikkat
ettiğim halde.
Kabızlık: Korkmayın, bu hepimizin başına gelen bir şey. Koca koca
adamlar, kadınlar olarak neler çektik bir bilseniz! Öncelikle kayısı
hoşafı, püresi, suyu size bu konuda çok yardımcı olacaktır. Bunun yanı
sıra kabak içeren her şey yine bu konuda yardımcınızdır. Kabızlık için
prebiyotik yoğurt vs. gibi şeyleri ne ben, ne doktorlar tavsiye ediyor
ancak 4 günü geçtiyseniz laksatifler için yine doktorunuza danışmakta
fayda var.
Size erken dönem beslenmesiyle ilgili verebileceğim en güzel tüyo ise
tabaklarınızı ve kaşıklarınızı "bebek tabağı/kaşığı" ile değiştirin.
Mümkünse koyu renkli olsun. (Koyu renk iştahı kapatır). Şekerli
besinlerden hem dumping yaşamamak, hem de kalori almamak için kaçının.
Her öğününüze 45 dk-1 saat ayırın. Acelesiz, keyfini çıkara çıkara yemek
yiyin. Her ne kadar garnitür vs. gibi şeyler yiyemiyor olsanız da
tabağınızın kenarını süsleyebilirsiniz. Hem moralinize, hem gözünüze
hitap eden bir tabak, neden olmasın!
İçecekler
İçecek konusu; ameliyattan önce günde 6-7 bardak nescafe içip,
litrelerce kola tüketen benim için en zor konuydu. Sizi bilemiyorum ama
ben rutin olarak her sabah gözünü açar açmaz kahve içen bir insandım.
Tabii ki yeni beslenme sisteminizde ne nescafe'nin, ne kola'nın yeri
yok. Öncelikle telvesiz tüm kahveler yapaydır ve mideyi genişletir.
Erken dönemde size kahveyi tavsiye edemiyorum ancak ikinci ayım
bittiğinde türk kahvesine başladım ben.
Açık çay en ideal içecek bu dönemlerde. Ancak içtiğiniz demir hapı ile
çayınız arasına iki saat koyun. Çayın içindeki maddeler demirin etkisini
nötrler.
Meyve sularını evde sıkın ya da %100 alın. Muhakkak sulandırarak için. Ben hala öyle içiyorum.
Kola'nın yakınından bile geçmeyin. Milyar kalori olmasının yanında gazlı
olduğu için tehlikelidir. Keza soda ve diğer gazlı içecekler.
Süt artık en yakın arkadaşınız olsun. Bu alışkanlığı kendinizde
oturtmaya çabalayın. Sade süt konusunda sıkıntı yaşıyorsanız kaşığın
ucuyla kakao katabilirsiniz.
Nesquik benim sıklıkla tükettiğim (günde 1 bardak süte bir çay kaşığı)
ve vitamin değerimi toparlamam yardımcı, harika bir tattı. Şimdi
tüketmiyorum fazla. (10 günde bir) ama o dönemler çok işe yaramıştı.
Sebze suyu ben kullanmadım ama kullanabilirsiniz, bence bunu da sulandırmakta fayda var.
Son olarak; unutmayın bu önemli bir dönem. Gereken besin ve vitamini
almanız çok önemli. Bu yüzden lütfen kendinize beslenme temeli
oluştururken zaman ayırın. Yeni beslenme sisteminizi sevin ya da buna
çabalayın. Göreceksiniz, her şey çok güzel olacak! :)
29 Aralık 2011 Perşembe
Bariatrik Cerrahi Sonrası Beslenme Kısırdöngünüzü Değiştirmek
Size kilo kaybı ameliyatları (her türü) için bir sır vereyim. Evlilik ve
çocuk kararınız da dahil olmak üzere bu ameliyat; hayatınızda
verdiğiniz -net- en önemli karar olacak. Hayatınızda vereceğiniz diğer
önemli kararlar size eklenecek ya da sizden bir şeyler alacak şeyler
iken, bu ameliyat sizi ruhsal ve bedensel olarak kökten değiştirecek
yegane şey çünkü.
Madem bu adımı attınız, zor olanı başarıp ameliyatınızı oldunuz (ya da
planlıyorsunuz) ameliyattan sağlıklı çıkmanın bu işin sadece yüzde %60'ı
olduğunuzu bilmelisiniz. Şahane bir doktor ya da muhteşem bir ameliyat, sizin beslenme sisteminiz kötü ve sağlıksız oldukça size yardım edemez. Uzun vadede tekrar aynı sorunları yaşamanız kaçınılmaz. Bir daha asla eskisi gibi olmam diye düşünürseniz yanılırsınız. Ne yazık ki; kilo kaybı ameliyatları mucize değil, sadece obezitede kullanılan en güzel silahlardır. Silahınızı doğru kullanmayı öğrenmek ise beslenme sisteminize hakim olmak ve sağlıklı bir beslenme sistemi oturtmaktır.
Bu noktada en büyük yardımcınız -kendinizi hissetmeye başlamak- olacak. Eskiden hissetmediğiniz -doyma- hatta hatta - bir lokma daha yersem herhalde çatlayacağım- hissi geri gelecek. Bu en büyük avantajınız. Sizlere tavsiyem hiç bu hissi duyana kadar yemeyin e mi. :)
Gastric bypass ameliyatından çıktığımda, sıvı berrak beslenme listem
bittiğinde manyakçasına kalori saymaya başladım. Çorbaların, tavuk suyu
tabletlerin, aklınıza gelmeyecek en abuk şeylerin bile kalorisini
sayıyordum. Bu, önlenemediği takdirde saplantıya dönüşebilir. Bir
biçimde önledim bunu, itiraf ediyorum çok zor oldu. Buna kapılmayın.
Söylemesi kolay gibi geliyor biliyorum. Pişirirken ya da dışarda
yediğinizde bunu bir süre sonra otomatikman yapmaya başlıyorsunuz zaten
ama benim gibi listeleri ezbere bilmeniz size bir şey kazandırmayacak,
emin olun.
Kalori sayma paniğim geçtiğinde ve bunu durdurmayı başarabildiğimde asıl
önemli olanın kalori olmadığını, denge olduğunu farkettim. Yıllar önce
bir belgesel izlemiştim. Bir tıp doktoru hayattan el etek çekip Nepal'e
yerleşiyor ve alternatif tıp ile kafayı kırıyor. Adam -bence- çok mühim
bir şey söylemişti. Dünyadaki tüm hastalıkların nedeni -aşırılık-tır.
Kökende düşünürseniz adam çok haklı. Sadece obezite için konuşmuyorum,
genelde hastalıkların nedeni bu gerçekten!
Ameliyatınızın üzerinden bir zaman geçtikten sonra (evet hemen değil)
aldığınız kalori miktarından daha çok yediklerinizin içeriğine dikkat
edeceksiniz. Daha doğrusu etmelisiniz. Şunu açıklığa
kavuşturalım.Geçmişe oranla da, normal sindirim sistemi olan biriyle
kıyaslandığında da, çok az miktarda besleniyor olacaksınız ve ağzınıza
atabildiğiniz her lokmanın sizin gerçekten ihtiyacınız olan şeyler
olması şart.
Bu nedenle öğün denegelerinizde protein > kalsiyum > vitamin > karbonhidrat > yağ dengesine bir süre sonra her şeyden daha fazla önem vermeye başlamalısınız.
Günlük ihtiyacınız olan enerjiyi ancak bu şekilde sağlayabilir ve
dengeli beslenmeye başlayabilirsiniz. Kilo kaybı ameliyatlarının çoğunda
ameliyat sonrası vitamin takviyesi kullaılır. Şimdi şunu sorduğunuzu
duyar gibiyim. "Madem vitamin kullanıyorum, neden bu kadar dengeli
beslenmeme gerek olsun?" Bu ameliyat sonrasında yapılan başlıca
hatalardan biri aslında. Sadece vitaminlere güvenmek!
Dışarıdan aldığımız multivitamin veya diğerleri emin olun ne kadar fazla
içersek içelim, besinden aldıklarımızla aynı olmayacak ve vücudun
bunları işleyiş mekanizması aynı yürümeyecektir. Besinleriniz konusunda
doktorlarınızın önemle durması da bu yüzdendir.İhtiyacınız olmayan
şeyleri yemek sizin için sadece ve sadece bir yüktür. Unutmayın, yolun
başında yüklerinizden kurtulmak için bu kararı verdiniz. :)
Böyle konuştuğum zaman adeta bir besin Hitler'i gibi durduğumun
farkındayım ancak size bir itirafta bulunayım ki; hayatta en istemediğim
şey verdiğim kiloları geri almak. Bunun için çok çaba sarfettim.
Kendimi çok eğittim ve devam ediyorum. Dolayısıyla kendinize bir "dur"
mekanizması edinmezseniz, bu besin Hitler'i olmayı gerektirse de,
gerçekten kilo almak, lanet olsun ki çok kolay.
Henüz Türkiye'de yok ancak Youtube'da gastric bypass vloglarını
incelerseniz uzun dönemde kilo almanın -nispeten- ne kadar
kolaylaştığından yakınanları göreceksiniz. Bu yüzden yeni beslenme
stilinizi sağlıklı oluşturmanız üzerinde bu kadar duruyorum.
Dönelim dengeli öğünlere.
Vücudunuzun temel olarak gereksinim duyduğu başlıca besin kalemi
proteinlerdir. Yağ veya karbonhidrat olmadan hayatınızı (en azından
belli bir süre) sürdürebilirsiniz ancak protein yoksunluğu vücudunuz
için tam bir yıkım olacaktır. Özellikle yoğun stress ve travma
dönemlerinde vücudun protein ihtiyacı önemli bir biçimde artar. Ameliyat
da major bir müdahale olduğu için ameliyat sonrası daha çok proteine
ihtiyaç duyacaksınız. Sıvı ve püre beslenmesinde proteine kavuşmak bir
nebze daha zordur. Bu nedenle bu dönemlerde özellikle buna dikkat
etmelisiniz.
Nedir başlıca proteinler? Proteinler hayvansal ve bitkisel olarak ikiye
ayrılsa da (veganlar için kötü haber) başlıca ve en iyi işlenebilir
protein kaynağı hayvansal olanlardır. Yine de bitkisel kaynaklıları da
es geçmemek gerekir diye listeye alacağım.
Hayvansal Proteinler
-Yumurta
-Et
-Tavuk
-Balık
-Süt
-Peynir
Bitkisel Proteinler
-Mercimek
-Kuru fasulye
-Nohut
-Fındık
-Bulgur
-Tam buğday ekmeği
[Daha sonra ameliyat sonrası için
tarifler ve listelerde konuya gireceğim ancak ameliyatınızın erken
dönemlerinde protein alacağım diye sakın ha mercimek yemeği, kuru
fasulye, nohut, bulgur gibi ağır şeyler yemeyin. Bunu yapmayacağınızı
tahmin ediyorum ancak yine de uyarmak istedim. Bunlar hem gaz yapıcılar,
hem de erken dönem ameliyatlılar için tehlikeli besinlerdir.]
Günde aldığınız besinin yüksek miktarı protein ağırlıklı olmalıdır. Bunu aklınızdan lütfen çıkarmayın. Gelelim kalsiyum'a. Uzun
dönemde yapılmış araştırmalar kilo kaybı ameliyatı olan kadınların -ne
yazık ki- daha çok kemik erimesi riskinde olduğunu söylüyor.
Kalsiyum zaten almamız gereken bir kalemken böylece önemi tavan yapıyor.
Kadınlar için daha önemli olsa da erkekler için de bu önemin
azımsanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Başlıca Kalsiyum Kaynakları
-Süt
-Yoğurt
-Peynir
-Badem
-Pekmez
-Lahana
-Kuru Fasulye
-Susam
-Yumurta
-Zeytin
Yine
burada önemli olduğunu düşündüğüm bir not düşmek zorundayım ki;
ameliyatınızın özellikle erken dönemlerinde kalsiyum alacağım diye
pekmez ya da susam yemeyin, pekmez dumping yapabilir(kalorisine girmedim
bile farkettiyseniz), susam çok kalorilidir. (Emin olun bilmek bile
istemezsiniz, o derece). Lahana ve Fasulye ameliyatınızdan çok sonraları
(mesela 1 yıl) yiyebileceğiniz, belki de o zaman bile rahatsızlık
verebilecek potansiyelde besinlerdir. Uzak durmanızı öneririm.
Katı
beslenmeye geçtiğinizde tabağınızda(öğününüzde) protein kaleminden sonra
olması gereken şey kalsiyumdur. Kalsiyumdan sonra belki öğün içinde
(sebzeler) ya da dışında (meyveler gibi) alabileceğiniz vitamin
kaynakları sizin için önemlidir.
Vitaminler
Günlük hayatta yemeklerimizde kullandığımız ya da soframıza getirdiğimiz çoğu sebze ve meyve
vitamin doludur. Dolayısıyla vitamin içeren besinleri listelemek
gerekmez. Aslında doğadan gelen ve yenebilir şeylerin hiçbiri insan
vücuduna yararsız değildir. Önemli olan hangilerinin bize maksimum
yararı vereceğini seçmek ve doğru kullanmaktır. Öncelikle meyve ve
sebzenizi kesinlikle taze tüketmelisiniz. Kabuğu soyulmuş ve 1 saat
bekletilen bir portakalın vitamininin yüzde yirmisinin yok olduğunuzu
düşünürsek sebze ve meyvelerimizi taze tüketmeli, stoklu almamalı,
bittikçe az miktarlarda evimize sokmalıyız.
Ameliyattan
sonra ben meyve yemekte oldukça zorlandım. (Şu an 8.ayımı bitirmiş
olarak yazıyorum ki; hala zorlanıyorum.) O yüzden tavsiyem asla
sevmediğiniz, ağır gelen, sizi rahatsız eden bir şeyi yemeyin.
Alternatifini bulmaya çalışın. Meyve yerine ben vitaminimi sebzelerden
almaya gayret ettim hep. "Peki vücudum için gereken şekeri fruktoz
olarak almayacaksam (meyvelerden almayacaksam) nereden alacağım?"
derseniz, patates, havuç, bezelye gibi sebzelerde zannettiğinizden çok
daha yüksek miktarlarda şeker vardır ve gereken şekeri buralardan
alabilirsiniz. Ben öyle yaptım. :)
Ameliyat
sonrası (bu birçok hastanın ortak görüşüdür) katılara geçme sürecinde
en rahat yenen şey kabak'tır. Şişirmez, gaz yapmaz, püresi yapılır,
yoğurda bulanır, kıymalı yenebilir. Ameliyat sonrası için en hafif ve
güzel alternatiflerden biridir. Daha sonra vereceğim listelerde adını
sıkça göreceksiniz.
Karbonhidratlar
Bir
diyet için ne kadar lüzumsuz görünürse görünsün, uzun vadede
karbonhidrat almak insan vücudu için son derece önemlidir. Bizim sıkça
düştüğümüz yanlış ise karbonhidrat miktarıdır.
Günde
275-300 gr. karbonhidrat yetişkin bir insanın ihtiyacını karşılarken
ameliyattan (bypass) sonraki dönemde bizim için bu 2 yıl içinde
gerçekleşebilecek bir süreçtir. Sonuçta diyet sürecinde günlük aldığımız
miktar 60-100 gr'ı geçmemelidir. Zaten ameliyat sonrası 1. yılınıza
kadar ekmek, makarna vs türevlerini muhtemelen yiyemeyeceğiniz için
erken dönemde (6 ay) patates vbg. başka karbonhidrat kaynaklarına
yönelip açığınızı kapatabilirsiniz. 100 gr. 'ın tamamını almaya ise en
iyi ihtimalle 8 ay - 1 yıl sonra başlayabilirsiniz diye düşünüyorum.
Başlıca karbonhidratlar ise şöyledir:
-Buğday
-Mısır
-Bal
-Pekmez
-Patates
-Pirinç
-Muz
-Yer fıstığı
-Kuru üzüm
-Havuç
-Yulaf
-Bezelye
-Arpa
-Çilek
-Muz
-Şalgam
-Karnıbahar
Yağlar
Duyduğumda
çok şaşırdığım bir şeyi paylaşmak isterim sizinle. Yetişkin bir insanın
günlük yağ ihtiyacı yaklaşık altı tatlı kaşığı kadar! Bu kadar az
olduğunu duyduğumda gerçekten çok şaşırmıştım. Ameliyat sonrası süreçte
tereyağı vs. gibi hayvansal yağlar yerine beslenme sisteminizi
zeytinyağı ile oluşturmanız çok yararınıza olacak. Günde 6 tatlı kaşığı
yağı şayet benim gibi -gerçek- et ve tavuk suyunu kullanıyorsanız zaten
rahatlıkla alıyorsunuzdur. Almadığınızı düşünüyorsanız sebze
yemeklerinizi pişirirken bir-iki tatlı kaşığı z.yağı/ayçiçek yağı
eklemenizde bir sakınca yok.
Ben
zeytinyağı kokusundan ve tadından oldum olası tiksinirim o nedenle
yemeklerimi maksimum yağsız, tercihen et ve tavuk suyuyla yağa gerek
olmadan pişiriyorum. (Çorba dahil.) O yüzden ayçiçek yağını da gönül
rahatlığı ile tavsiye edebilirim.
Bunun dışında kahvaltılık margarinler, katı yağlar lügatinize bile girmesin. Tavsiyem o yönde.
Unutmayın.
Midenize inecek her lokma yararınıza olsun. Siz bu dünyaya yük taşımak
için gelmediniz. Yüklerinizden kurtulmak çok zor ve bu yola
girdiniz/gireceksiniz. Bir anlık heves, nefis, lokma...Kastettiğim
bunlar değil. Bunlar herkesin hayatında zaman zaman olabiliyor. Ancak
alışkanlık haline getirmeyin. Evet, nefis sahibi ve zafiyeti olan
insanlarız ama bu nefsin de sahibi sizsiniz. Siz; ne yiyeceğinizi
seçmeye muktedirsiniz!
21 Ekim 2011 Cuma
İnin o tartının üstünden :) [Gastric Bypass sonrası 1.ay]
Hayatımı
kökten değiştirecek, güzelleştirecek ve iyileştirecek adımı attıktan
sonraki en zor 7 gün geride kalmıştı. Ameliyat olup bitmişti,
sapasağlam, komplikasyonsuz, mutlu mesut evimizin yolunu tutmuştuk. Her
ne kadar kaldığımız hastane gerek hijyen, gerekse insanların tavrı
olarak gayet güzel olsa da insan elbette evini, düzenini, hatta zaman
zaman düzensizliğini bile arıyor. Hangimiz bir kez olsun dışarıdan eve
girince "İnsanın evi gibisi yok." dememişizdir ki? :)
Ameliyattan sonra evime geldip her zamanki koltuğuma yerleştiğimde ilk düşündüğüm şey, hayatımda ne kadar büyük bir devri kapatıp, ne kadar büyük bir devri açtığım oldu. Kendi çapımda, kendi hayatım için bir devrim yapmış, bir başkasına katlanılamaz yahut olağanüstü gelebilecek riskleri almış ve yeni bir yaşam biçimine kucak açmıştım. İyileşecektim, iyileşeceğimi biliyordum ve arkamdaki defterleri ne pahasına olursa olursa olsun kapatacaktım.
Eve geldiğim gün doktorumun öğüdünü tutup biraz dinlendikten sonra hemen yürüyüşe çıktık. Bir kolumda annem ve bir kolumda Kadriye ablam, evin yakınlarındaki markete kadar gidip geldik. Çok yavaş adımlarla ve arada uzun molalar vererek de olsa yürüdüm.( Aşağı yukarı 250 mtr.) Bu tip ameliyatlardan sonra belki de en önemli şeylerden biri hareket etmek, yürüyüş vs.
Bu konuda özellikle ameliyatınız erken dönemlerinde doktorunuzun ağzına bakmanızı ve HER DEDİĞİNİ uygulamanızı tavsiye ederim. Bugün sıfır komplikasyonla ayaktaysam bunu gerçekten de doktorumun dediklerini harfiyen yapmama borçlu olduğumu düşünüyorum. Unutmayın ki doktorunuz ne kadar iyi, güvenilir ve ehil olursa olsun eğer siz hasta olarak istekli, bilinçli ve yardımcı olmazsanız sonuç almanız o kadar gecikir ve sorun yaşarsınız.
Bu dönemdeki önceliklerinizden birisi ise doğru beslenme. Ben doktorumun internet sitesindeki beslenme planını adım adım takip ettim. İlk bir haftamı sadece sıvı beslenerek geçirdim. Neydi bu sıvılar?
*Su
*Açık çay
*Suyla karıştılmış (yoğunluğu azaltılmış) GERÇEK meyve suları
*Terbiyeli tavuk suyu (Şehriyeli tavuk suyuna çorbanın şehriyesiz halini düşünün)
(Korkmayın bu sadece ilk bir hafta-on gün yiyecek planı. Bir haftanız dolduğunda genellikle daha ehven şeylere geçiyorsunuz. Kıvamı koyu olmayan, gaz yapmayan ve tanesiz çorbalar baştacınız oluyor.)
Normalde bu dönemde yağsız süt ve ayran içebilmeniz gerekiyor ama doktorum ilk 10 gün bunları içmememi söylemişti zira gaz sancılarım oluyordu ve malumunuz süt de ayran da gaz yapar. Şayet ameliyatınızdan sonra gaz probleminiz oluyorsa süt ve ayran konusunda temkinli olmanızı öneririm.
İlk bir hafta-on gün sonrası dönem:
Aşağıda vereceğim linkte doktorum Doç.Dr.Halil Coşkun'un gastric bypass sonrası için hazırladığı beslenme planını göreceksiniz. İncelemenizi tavsiye ederim.
http://www.obezitecerrahisi.com/story/gastric_bypass_ameliyati_sonrasi_beslenme_plani
Şunu çok net söyleyebilirim ki ameliyattan sonraki dönemler içerisinde en çok sıkılacağınız dönem budur. Yeme - içmenin hayatınızdan ne kadar çok zaman çaldığını anlayacaksınız. Resmen bomboş kalacaksınız. Paniklemeyin! Hepimizin başına geliyor :)
İkinci sıkıntınız da (bünyeye göre değişmekle birlikte) gaz sıkıntısı olacak. Bu yüzden misafir kabul etmemenizi yahut çok kısa yanlarında kalmanızı önereceğim. Geğirme bu bir ay içerisinde adeta bir yaşam biçimi olacak sizin için. Keza gaz çıkarmak da öyle. ASLA ve ASLA bunları tutmayın. Şayet ev doluysa kaçın, yatak odasına, balkona kaçın ve işinizi görün. Sağlığınız için bunları yapabilmeniz çok önemli. Şayet tutarsanız ya da tutmaya çalışırsanız "çıkmayan gaz sancısı" ile kıvranabilirsiniz ve inanın bana bunu yaşamak istemezsiniz. Bir gaz sancısı gecesi kalp krizi geçiriyorum sanıp az kala acilde alıyordum soluğu. Yapmayın, etmeyin.
Günlük yürüyüşlerinizi ihmal etmeyin. Kısa mesafelerle başlayıp, her gün biraz arttırarak yürüyüşe devam edin. Zamanla yürüyüşünüzün, nefesinizin açıldığını ve daha iyi yürüyebildiğinizi göreceksiniz. Bu hem dolaşım sisteminiz açısından, hem de ameliyat sonrası egzersizi olarak muhteşemdir. (Açık ameliyat olanların bir süre daha istirahat etmesi gerekibilir, doktorunuza danışın bu mevzuyu. Ben laparoskopik ameliyat için yazıyorum elbette:)
ASLA kaçamak yapmaya çalışmayın. Zaten teknik olarak yiyemezsiniz ama "taneli şeylerden yiyeyim, bir şey olmaz." demeyin. Ameliyatınızın hemen sonrasında mideniz hem küçük, hem de ödemden şiş olacağı için taneli yiyecekler tıkanmanıza sebebiyet verebilir.
İnin o tartının üstünden!
Biliyorum çok zor zira unutmayın ki bunları yaşayıp yazıyorum, demek ki ben de bir çoğunu yaptım :) İnin o tartıdan. Kaç gram verdiğiniz sizde saplatı olmasın. Tartınızı eskitmenin bir anlamı yok. Mümkün mertebe odağınızı değiştirmeye çalışın. Her sabah kahvaltıdan önce ve tuvalete gittikten sonra alacağınız sonuç, en kesin sonuçtur. ASLA geceleri tartılmayın. Kıyafetle tartılmayın, durduk yere asabınız bozulur. Bunları okuyup "hee, hee yaparı" deyip tartıya koşmayın, bak ne diyorum, yapmayın :) (Biliyorum, yapacaksınız :)
Kendinizi başka ameliyatlılarla kıyaslamayın!
Gerek hastanede tanışacağınız, gerek internette rastladığınız ameliyatlı arkadaşlarınızla (ameliyatınız aynı gün olmuşsa ve aynı kilodaysanız dahi) kendinizi, yedikleriniz, yiyemediklerinizi kıyaslayıp bunlaıma girmeyin. Unutmayın ki herkesin metabolizması farklı. Kimi hızlı, kimi yavaş kilo veriyor. "Şu kadar ay oldu, o x kilo vermiş, ben y diye kendinize hayatı zehir etmeyin."
İlk bir hafta-on gününüz geçince yüksek ihtimalle ilk kontrolünüz için doktorunuza görünecek ve yeni beslenme listenizi alacaksınız. Artık yavaş yavaş akıcılığı arttırılmış (cıvık) püreleri ve koyu kıvamlı çorbaları içebilirsiniz. Yine de net yiyecek, içecek listeniz için doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.
Bu dönemde tavuk suyu, içebiliyorsanız et suyu'na (yağı alınmış da olsa et suyu içemedim ben mesela) yapılmış orta kıvamlı çorbalar hayatınızı kurtaracaktır. Protein açısından zengin oldukları için doğru beslenmenizi sağlarlar. Unutmamanız gereken şey gaz yapıcı her nevi gıdadan uzak durmaktır. (Mercimek, ezogelin vs. gibi)
Kalsiyum değerleriniz açısından muhakkak süt içmelisiniz. Seçtiğiniz süt diyet (yağı alınmış ) olsun. Gaz yapmaması için bu dönemde ılık ya da sıcak içmenizi tavsiye ederim. Şayet içemiyorsanız mesela domates çorbanıza bir miktar lor peyniri koyup rondoda çekip için. Kalsiyum eksiğinizi tamamlayın.
Taburcu olduunuz zaman size bir kısım vitamin yazılacaktır. (Yazılması gereklidir) Bunlardan başlıcası demir, b12 enjeksiyonu, multivitamin ve kalsiyum'dur. Doktorunuz gerekli görürse bunları azaltıp çoğaltabilir. Doktorunuzun verdiği kadar vitamini HER GÜN aldığınıza emin olun. Vitamin eksikliği uzun dönemde vücut için tehlikeli ve yıpratıcıdır.
Şehir efsanelerinden ve yalanlardan uzak durun!
Sosyal medyayı takip eden biriyseniz ameliyatlı kişilerden bazılarından "Bir çorbayı dört saatte içiyorum." vs. gibi şeyleri sıkça duyacak ve bunalıma gireceksinizdir. Ben girmiştim. Bir çorbayı dört saatte içmiyorsunuz, korkmayın. Evet başlarda bir öğününüz (yaklaşık bir küçük çay bardağı kadar) 25 dk ila 45 dakika arası sürebiliyor ama saatler sürmüyor. Her duyduğunuza itibar etmeyin lütfen.
ASLA eski yeme-içme siteminizdeymiş gibi davranmayın. Aceleniz yok. Suyunuzu kafanıza dikmeyin. (tıkanırsınız) İçeceklerinizi küçük yudumlarla ve yavaş yavaş için. Yiyeceklerinizi küçük yudumlarla alın.
Ve tebrikler! Birinci aynınız bitti! En sıkıntılı dönemi göz açıp kapayıncaya kadar atlattınız, süpersiniz, kutlayın kendinizi ve inin o tartının üstünden! Hooop kime diyorum! :)))
[Aşağıdaki fotoğraf birinci ay kontrolüm sırasında, hastane bahçesinde çekildi. Yaklaşık (inanın tam hatırlamıyorum 15 kilo kadar vermiştim. 130 kiloyla başlayınca farkedilmiyor bile 15 kilo, devede kulak kalıyor ancak veri olsun, merakınızı gidersin diye koyuyorum]
[Ameliyatla ilgili aklınıza takılan sorular için bana her türlü mecradan ulaşabilir, yazabilirsiniz. ]
Ameliyattan sonra evime geldip her zamanki koltuğuma yerleştiğimde ilk düşündüğüm şey, hayatımda ne kadar büyük bir devri kapatıp, ne kadar büyük bir devri açtığım oldu. Kendi çapımda, kendi hayatım için bir devrim yapmış, bir başkasına katlanılamaz yahut olağanüstü gelebilecek riskleri almış ve yeni bir yaşam biçimine kucak açmıştım. İyileşecektim, iyileşeceğimi biliyordum ve arkamdaki defterleri ne pahasına olursa olursa olsun kapatacaktım.
Eve geldiğim gün doktorumun öğüdünü tutup biraz dinlendikten sonra hemen yürüyüşe çıktık. Bir kolumda annem ve bir kolumda Kadriye ablam, evin yakınlarındaki markete kadar gidip geldik. Çok yavaş adımlarla ve arada uzun molalar vererek de olsa yürüdüm.( Aşağı yukarı 250 mtr.) Bu tip ameliyatlardan sonra belki de en önemli şeylerden biri hareket etmek, yürüyüş vs.
Bu konuda özellikle ameliyatınız erken dönemlerinde doktorunuzun ağzına bakmanızı ve HER DEDİĞİNİ uygulamanızı tavsiye ederim. Bugün sıfır komplikasyonla ayaktaysam bunu gerçekten de doktorumun dediklerini harfiyen yapmama borçlu olduğumu düşünüyorum. Unutmayın ki doktorunuz ne kadar iyi, güvenilir ve ehil olursa olsun eğer siz hasta olarak istekli, bilinçli ve yardımcı olmazsanız sonuç almanız o kadar gecikir ve sorun yaşarsınız.
Bu dönemdeki önceliklerinizden birisi ise doğru beslenme. Ben doktorumun internet sitesindeki beslenme planını adım adım takip ettim. İlk bir haftamı sadece sıvı beslenerek geçirdim. Neydi bu sıvılar?
*Su
*Açık çay
*Suyla karıştılmış (yoğunluğu azaltılmış) GERÇEK meyve suları
*Terbiyeli tavuk suyu (Şehriyeli tavuk suyuna çorbanın şehriyesiz halini düşünün)
(Korkmayın bu sadece ilk bir hafta-on gün yiyecek planı. Bir haftanız dolduğunda genellikle daha ehven şeylere geçiyorsunuz. Kıvamı koyu olmayan, gaz yapmayan ve tanesiz çorbalar baştacınız oluyor.)
Normalde bu dönemde yağsız süt ve ayran içebilmeniz gerekiyor ama doktorum ilk 10 gün bunları içmememi söylemişti zira gaz sancılarım oluyordu ve malumunuz süt de ayran da gaz yapar. Şayet ameliyatınızdan sonra gaz probleminiz oluyorsa süt ve ayran konusunda temkinli olmanızı öneririm.
İlk bir hafta-on gün sonrası dönem:
Aşağıda vereceğim linkte doktorum Doç.Dr.Halil Coşkun'un gastric bypass sonrası için hazırladığı beslenme planını göreceksiniz. İncelemenizi tavsiye ederim.
http://www.obezitecerrahisi.com/story/gastric_bypass_ameliyati_sonrasi_beslenme_plani
Şunu çok net söyleyebilirim ki ameliyattan sonraki dönemler içerisinde en çok sıkılacağınız dönem budur. Yeme - içmenin hayatınızdan ne kadar çok zaman çaldığını anlayacaksınız. Resmen bomboş kalacaksınız. Paniklemeyin! Hepimizin başına geliyor :)
İkinci sıkıntınız da (bünyeye göre değişmekle birlikte) gaz sıkıntısı olacak. Bu yüzden misafir kabul etmemenizi yahut çok kısa yanlarında kalmanızı önereceğim. Geğirme bu bir ay içerisinde adeta bir yaşam biçimi olacak sizin için. Keza gaz çıkarmak da öyle. ASLA ve ASLA bunları tutmayın. Şayet ev doluysa kaçın, yatak odasına, balkona kaçın ve işinizi görün. Sağlığınız için bunları yapabilmeniz çok önemli. Şayet tutarsanız ya da tutmaya çalışırsanız "çıkmayan gaz sancısı" ile kıvranabilirsiniz ve inanın bana bunu yaşamak istemezsiniz. Bir gaz sancısı gecesi kalp krizi geçiriyorum sanıp az kala acilde alıyordum soluğu. Yapmayın, etmeyin.
Günlük yürüyüşlerinizi ihmal etmeyin. Kısa mesafelerle başlayıp, her gün biraz arttırarak yürüyüşe devam edin. Zamanla yürüyüşünüzün, nefesinizin açıldığını ve daha iyi yürüyebildiğinizi göreceksiniz. Bu hem dolaşım sisteminiz açısından, hem de ameliyat sonrası egzersizi olarak muhteşemdir. (Açık ameliyat olanların bir süre daha istirahat etmesi gerekibilir, doktorunuza danışın bu mevzuyu. Ben laparoskopik ameliyat için yazıyorum elbette:)
ASLA kaçamak yapmaya çalışmayın. Zaten teknik olarak yiyemezsiniz ama "taneli şeylerden yiyeyim, bir şey olmaz." demeyin. Ameliyatınızın hemen sonrasında mideniz hem küçük, hem de ödemden şiş olacağı için taneli yiyecekler tıkanmanıza sebebiyet verebilir.
İnin o tartının üstünden!
Biliyorum çok zor zira unutmayın ki bunları yaşayıp yazıyorum, demek ki ben de bir çoğunu yaptım :) İnin o tartıdan. Kaç gram verdiğiniz sizde saplatı olmasın. Tartınızı eskitmenin bir anlamı yok. Mümkün mertebe odağınızı değiştirmeye çalışın. Her sabah kahvaltıdan önce ve tuvalete gittikten sonra alacağınız sonuç, en kesin sonuçtur. ASLA geceleri tartılmayın. Kıyafetle tartılmayın, durduk yere asabınız bozulur. Bunları okuyup "hee, hee yaparı" deyip tartıya koşmayın, bak ne diyorum, yapmayın :) (Biliyorum, yapacaksınız :)
Kendinizi başka ameliyatlılarla kıyaslamayın!
Gerek hastanede tanışacağınız, gerek internette rastladığınız ameliyatlı arkadaşlarınızla (ameliyatınız aynı gün olmuşsa ve aynı kilodaysanız dahi) kendinizi, yedikleriniz, yiyemediklerinizi kıyaslayıp bunlaıma girmeyin. Unutmayın ki herkesin metabolizması farklı. Kimi hızlı, kimi yavaş kilo veriyor. "Şu kadar ay oldu, o x kilo vermiş, ben y diye kendinize hayatı zehir etmeyin."
İlk bir hafta-on gününüz geçince yüksek ihtimalle ilk kontrolünüz için doktorunuza görünecek ve yeni beslenme listenizi alacaksınız. Artık yavaş yavaş akıcılığı arttırılmış (cıvık) püreleri ve koyu kıvamlı çorbaları içebilirsiniz. Yine de net yiyecek, içecek listeniz için doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.
Bu dönemde tavuk suyu, içebiliyorsanız et suyu'na (yağı alınmış da olsa et suyu içemedim ben mesela) yapılmış orta kıvamlı çorbalar hayatınızı kurtaracaktır. Protein açısından zengin oldukları için doğru beslenmenizi sağlarlar. Unutmamanız gereken şey gaz yapıcı her nevi gıdadan uzak durmaktır. (Mercimek, ezogelin vs. gibi)
Kalsiyum değerleriniz açısından muhakkak süt içmelisiniz. Seçtiğiniz süt diyet (yağı alınmış ) olsun. Gaz yapmaması için bu dönemde ılık ya da sıcak içmenizi tavsiye ederim. Şayet içemiyorsanız mesela domates çorbanıza bir miktar lor peyniri koyup rondoda çekip için. Kalsiyum eksiğinizi tamamlayın.
Taburcu olduunuz zaman size bir kısım vitamin yazılacaktır. (Yazılması gereklidir) Bunlardan başlıcası demir, b12 enjeksiyonu, multivitamin ve kalsiyum'dur. Doktorunuz gerekli görürse bunları azaltıp çoğaltabilir. Doktorunuzun verdiği kadar vitamini HER GÜN aldığınıza emin olun. Vitamin eksikliği uzun dönemde vücut için tehlikeli ve yıpratıcıdır.
Şehir efsanelerinden ve yalanlardan uzak durun!
Sosyal medyayı takip eden biriyseniz ameliyatlı kişilerden bazılarından "Bir çorbayı dört saatte içiyorum." vs. gibi şeyleri sıkça duyacak ve bunalıma gireceksinizdir. Ben girmiştim. Bir çorbayı dört saatte içmiyorsunuz, korkmayın. Evet başlarda bir öğününüz (yaklaşık bir küçük çay bardağı kadar) 25 dk ila 45 dakika arası sürebiliyor ama saatler sürmüyor. Her duyduğunuza itibar etmeyin lütfen.
ASLA eski yeme-içme siteminizdeymiş gibi davranmayın. Aceleniz yok. Suyunuzu kafanıza dikmeyin. (tıkanırsınız) İçeceklerinizi küçük yudumlarla ve yavaş yavaş için. Yiyeceklerinizi küçük yudumlarla alın.
Ve tebrikler! Birinci aynınız bitti! En sıkıntılı dönemi göz açıp kapayıncaya kadar atlattınız, süpersiniz, kutlayın kendinizi ve inin o tartının üstünden! Hooop kime diyorum! :)))
[Aşağıdaki fotoğraf birinci ay kontrolüm sırasında, hastane bahçesinde çekildi. Yaklaşık (inanın tam hatırlamıyorum 15 kilo kadar vermiştim. 130 kiloyla başlayınca farkedilmiyor bile 15 kilo, devede kulak kalıyor ancak veri olsun, merakınızı gidersin diye koyuyorum]
[Ameliyatla ilgili aklınıza takılan sorular için bana her türlü mecradan ulaşabilir, yazabilirsiniz. ]
16 Ağustos 2011 Salı
İşte karşınızda büyük gün! [20.04.2011 Mgb Doç.Dr.Halil Coşkun]
Belki
birçoklarına garip gelecektir ama hayatımda hemen hemen hiç ölüm
korkusu yaşamadım ben. Belki hayatımın major hastalıklar ve ölüme çok
paralel gitmesinden, belki acıya alışmaktan, belki de yetiştiriliş
tarzından, bilemiyorum.
17 Nisan 2011 gecesi
ameliyattan önceki son canlı yayınımı yaptım. Yayının sonuna kadar
gayet sağlam, heyecansız ve itidalli olan ben, dinleyicilerimden
helallik istediğim anda dayanamadım ve ağladım. Bu yaşadığım ölüm
korkusu değil, bu kadar sevilmenin verdiği mutluluktu belki. Yazdığım
her platformda, tüm sosyal medya araçlarında ameliyatımdan bahsettim ve
helallik istedim. [Hak helal etmek benim için hep önemli bir mevzuydu,
hala da öyle.] Pazar gecesi yatağıma yattığımda arkamda yüzlerce hatta
binlerce insanın duası olduğunu biliyordum.
Hayatta bazı şeyleri
bilirsiniz, hissedersiniz ama ispat edemezsiniz. Doktoruma olan
güvenimin yanısıra ameliyattan sağ ve sağlıklı çıkacağıma adımın Başak
olduğuna emin olduğum kadar emindim. Bunu o kadar kuvvetli hissediyordum
ki...Bu ameliyat benim ikinci doğumum olacaktı. Buna kalben emindim ama
ispatım elbette yoktu.
18.04.2011 Pazartesi
sabahı erkenden hastanedeydik.[Bezmialem Vakıf Gureba] 1.71 boy-130
kiloyla, yandaş onlarca hastalıkla beri yandan onlarca tonluk umutla
hastaneye yatmıştım. Bir yandan evrak işini hallederken bir yandan da
son morbid obez kahvaltımı ediyordum. İki adet poğaça. İtiraf etmeliyim
ki normalde rahatlıkla en az 3-4 poğaça yerdim ama sanıyorum heyecandan
yiyememiştim.
Normal insanlar gibi
bir çanta ile bir yere gitme huyum olmadığından sanki hastaneye değil
de Antalya'ya tatile gitmişim gibi yerleşiyorduk odaya. İtiraf ediyorum
biz ailece çok abartmıştık! Allahtan hastanelerde "özel oda" kavramı
vardı da başka insanları rahatsız etmeden yerleşebildik.
Ameliyat öncesi rutin testler yapılıyordu bir yandan. Her şey yolunda gözüküyordu. Oldukça meşgul olmasına rağmen sevgili doktorum Halil bey bu süreçte beni hiç yalnız bırakmadı diyebilirim. Ne zaman biraz gerginleşsem artık hissediyor muydu yoksa tesadüf müydü bilemiyorum ama şak diye odanın kapısında o muhteşem güleryüzüyle beliriyordu. Pazartesi günü bana tembihlenen en önemli şey artık şu saatten sonra katı bir yiyecek yememem gerektiği idi. [ Buna ameliyattan önce benden başka uyan yokmuş, ben uymuştum ve içim gayet rahattı. Lütfen size söylenen zamandan itibaren ASLA katı bir şey yiyip içmeyin. Ufak bir kaçamak dahi ameliyatınız ve daha önemlisi hayatınızı tehlikeye atabilir zira mide-bağırsak ameliyatı oluyorsunuz. Çıldırmayın :)] Dolayısıyla aralarda sürekli çorba ve ayran içiyordum.
Pazartesinden Salı
gecesine kadar zaman geçmek bilmedi. Ailemle her yapılan son testte
dokuz doğurduk. Ameliyat sabahına kadar hep ayaklarım sorun çıkaracak
diye korktum ne yalan söyleyeyim. Nihayet Salı günü olduğunda doktorum
bu işi de ele almış ve ayaklarıma ultrason çektirmişti. O an stressle
dolup taşsam da çıkan sonuç -ameliyata engel değildir- olunca ailecek gözyaşları içinde sarıldık birbirimize. Benimle birlikte her adımda onlar da rahatladı, derin bir oh çekti.
Nihayet Salı akşamı
olmuştu. Ameliyat için gerekli olan emboli çoraplarımı giymiş, triflomu
başucuma koymuş sanki hiç heyecanlanmıyormuş gibi yapmaya çalışıyordum.
Sayfalarca kağıt imzalamış, yüzlerce kişiyle konuşmuş, artık zamanın
geçmesini bekliyordum. Tam bu sırada -yine adeta hissetmiş gibi- sevgili
doktorum geldi odaya ve sanıyorum ameliyattan önce son konuşmamızı
yaptık. O'nun pırıl pırıl pozitif enerjisinden sonra zaten kötü şeyler
düşünmem olanaksızdı ve düşünmedim de.
Ameliyat Sabahı
Ameliyat sabahı sabah
06:00'da yatakta dikilmiştim. Heyecan değil ama garip bir boşluk
hissediyordum. Aşağı inip hava almak istedim. Annem kalktığımı hissetti
sanırım, şak diye gözlerini açtı hemen. Aşağıya indik annemle. Gün yavaş
yavaş doğuyordu. Son -hasta- nefeslerimi alıyordum. Sürekli aklımda şu
vardı : Bana bir şey olursa - ki olmayacağını hissediyordum kimse
kendini sorumlu ya da suçlu hissetmesin.. Bunu ameliyat sabahı anneme ya
da doktoruma söylemem pratikte can acıtırdı ama anneme söyledim. Ne
doktorumu ne de annemi gereksiz ruhsal bir yükle ardımda bırakmak
niyetinde değildim.
Yukarı çıktık ve ameliyat
saatini beklemeye başladık. Saat 8:00 diye planlanmıştı ameliyatım. Saat
7:30 sularında ameliyat için giyeceğim önlük ve bone geldi. Beni
taşıyacak sedye de kapıya parketti. Havada oluşan melankoli
zerreciklerini neredeyse görebiliyordum. Biri duygusal bir konuşma yapsa
hepimiz hüngür hüngür ağlayacaktık. Saat gelene kadar uyumaya karar
verdim. Aslında sadece gözlerimi kapatmış hayatımı düşünüyordum,
sevdiklerimi. Bu zamana kadar benim yüzümden, hastalıklarım yüzünden
yaşadıklarını. Geçecek diyordum, bugün bittiğinde hepsi geçecek....[Kısa bir ağlama molası yine]
Nihayet vakit geldi.
O abuk subuk önlüğümsü şeyle sedyeye binmeye çalışmak gerçekten zordu
ve giderayak kahkaha krizlerine girmeme sebep oldu. Annem sedye
asansörüne kadar yanımda geldi. Kendimi zor tutuyordum. Bir adım daha
atsa ağlayacaktım. Anneme o saniyeye kadar "Hakkını helal et."
diyememiştim, o saniye ağzımdan döküldü. "Hakkını helal et annecim, seni
seviyorum!" Annem elimi tuttu ve "Helal olsun, ben de seni seviyorum
kuzum." dedi. Adeta türk filmlerindeki gibi bir sahneydi ve sedyeyi
götüren arkadaşın bile gözleri doldu...
Asansörde kendimi
toparlamaya çalışıyordum zira doktorumun son görmesini istediğim şey
zırl zırıl ağlayan bir Başak'tı. Netekim toparlandım da. Ameliyathane
katına geldiğimizde beni başka biri devraldı ve bekleme alanı gibi bir
yere parketti (sedyeyi durdurma fiili nedir bilemiyorum, o yüzden
parketti uygun geldi) Biraz ötemde yaşlı bir amca vardı fıtık
ameliyatına girecek, onunla biraz sohbet ettikten sonra zaman geldi ve
ameliyathaneye geçtik.
Şimdi biraz manyak
olduğumu düşüneceksiniz ama ben oldum bittim ameliyathaneleri severdim.
Uzay gemisi gibilerdi, hep ilgimi çekerdi. Geceleri boş vaktim olduğunda
ameliyat izlerdim hep. (Böyle kadın olmaz olsun dediğinizi duyar gibiyim)
Kendi olacağım
ameliyatı defalarca seyretmiştim ameliyata girmeden. Hatta kullanılacak
aletleri bile internetten incelemiştim. Dolayısıyla etraftaki ıvır
zıvıra yabancı değildim. Ameliyat masasına geçtim, bir yandan da
anestezi uzmanıyla sohbet ediyorduk. Gerçekten çok soğuktu, o kadar
soğukta titremeden iğne yapmak bile büyük başarıyken koskoca ameliyatlar
yapılıyordu. Sektöre saygım bir kez daha arttı.
Sonunda anesteziyi
alacağım ana gelmiştik. Bana uzak gelen ama aslında yakın bir mesafeden
(ameliyathane ortamı) doktorumu gördüm. Artık gönül rahatlığyla kendimi
bırakabilirdim. Kendime iyi uçuşlar diledim. 5-4-3...1'i sayamadan
narkoz çayırlarında hopluyordum bile :)
Başaaak,başaaak,başaaak,başaaak...İçimden
cevap vermeye çalışıyordum, Gayet de "efendim" dediğimi sanıyordum ama
muhtemelen "neeöööee" gibi bir ses çıkardım. Yarım yamalak bozuk bir
algıyla başımda dikilen yemyeşil bir adam hatırlıyorum. Koluma
dokunuyor, tanıyamadığım için tepki veremiyorum. "Iaaaayöf" gibi sesler
çıkarıyorum. Aslında demek istediğim "bitti mi?" idi.
"Ben Halil Coşkun"
diyor yeşil kıyafetli adam. Ne alakası varsa o anda "Yırttık abicim
yırttık!" repliği geliyor aklıma. "Geçti,bitti. İyisin." diyor doktorum.
O an mantıklı ve güzel çok şey söylemek istiyorum ama iki kelimeyi bir
araya getiremiyor beynim. Ağzımdan ne çıktı farkında değilim, sadece
bakışlarımla teşekkür ediyorum. Halil bey anlar diyorum, o anlar...
(Tabi teşekkür eden bakışlarla baktığımı sanıp narkozun etkisiyle
muhtemelen yavru dana gibi bakıyordum o an, olsun :)
Odaya çıkışımı ve
ilk saatleri hiç anımsamıyorum. İlk uyandığımda annem ve kuzenim
başımda, oda kalabalık. Çok fazla gürültü var. Uyumak istiyorum demeye
kalmadan tekrar uyuyorum. Acıdan ziyade hissettiğim şey uyku. Kaç sefer
böyle uyanıp uyandım hatırlamıyorum. Ara sıra biri tansiyonuma, şekerime
bakıyor. Ara sıra doktorumu görüyorum, ara sıra annemi ve kuzenimi.
Bazen babamı. O gördüklerim gerçek mi değil mi onu bile ayıramıyorum.
Tepemde bir sürü şey asılı, burnumdan ve karnımdan bir hortum çıkıyor.
[Nazogastric hortum ve dren]. Galiba altımda da bir hortum var ama ne
olduğunu kestirecek durumda değilim. Tek isteğim uyumak.
Ameliyatım 2,5 saat
sürmüş.[Uyandırma, odaya gelme derken 4,5 -5 saat elbette] Biz daha uzun
olacağını sanıyorduk. Her türlü uzama ihtimaline ve lap. ameliyatın
açığa dönme ihtimaline hazırlıklıydık. Yine de çabuk çıkmam herkesi
sevindirmişti. Ameliyatta olduğum süre boyunca sözlükten ve diğer sosyal
medya mecralarından sayamayacağım kadar çok telefon, mesaj gelmişti.
Bazı arkadaşlarım ve hatta yüzünü bile görmemiş olduğum bazı
dinleyicilerim ziyaretime geldi. (gelmiş). Bu benim ve ailem için büyük
lütuftu. Belki de insanlara iyi görünebilmek için, üzmemek için
ameliyatımın akşamı hemen ayağa kalkmak istedim. Sırtımın ağrısı ve
ameliyat kesileri dışında ne ağrım ne de acım vardı ama kimse bana
inanmıyordu.
Nihayet akşam Halil
bey bir kez daha durmumu kontrol etmek için geldi. Gayet iyiydim ama
yürümek istiyordum. "Kalkmak istiyorum hocam." dedim. "Bu gece yat
bakalım, yarın sabahtan itibaren kalkabilirsin. İstemediğin kadar
yürüteceğiz seni." dedi. Tamam bir gece yatmaya dayanabilirdim. Söz
dinledim.
Ertesi sabah
vizitten önce yine sevgili doktorum kontrole geldi ve yürüyebileceğim
müjdesini verdi. Sırt ağrım dışında kesiklerim de çok acımıyordu.
Annemin ve aile dostumuz Kadriye ablamın kollarında ayağa kalktım.
Odadan çıktık, biraz yürüdük. Vizite gelen doktorlar şaşırmışlardı.
Normalde hastalar yürümeye pek gönüllü olmuyormuş, ben kendimi atmıştım
resmen yataktan. Yürümenin bu ameliyat sonrasında ne kadar önemli
olduğunu biliyordum, sanıyorum o bilinçaltıma kazınmış.
Ameliyattan sonra en
çok yaptığım şeyler koridorda yürümek, triflo üflemek, uyumak ve
internette takılmak oldu. Çok büyük yorgunluk, bulantı, kusma hissi ve
baş dönmesi hissetmedim. Tek sorunum sırtıma ve köprücük kemiğim
civarlarına saplanan sabit gaz sancısıydı. Bu da ameliyatta
karbondioksit verdikleri için normaldi. Yaşanması beklenen ve makul
sorunları dahi yaşamadım. Bunun ameliyata çok motive olmamla ve
metabolizmamla ilgisi olabilir, bilemiyorum. Belki de sadece şanslıydım.
Her halükarda kolay bir iyileşme süreci geçiriyordum.
Ameliyattan hemen
sonra diyabet için aldığım insülinler kesilmiş, bir gün sonra da şeker
hikayem tarihe karışmış, şekerim regüle olmuştu. Ameliyatımın sanıyorum
ilk hediyesi buydu. Diyabeti yendik! Evet inanılmaz görünüyor ama oldu!
Ameliyattan hemen
sonraki süreçte beni en çok zorlayan susuzluk oldu. Serum aldığım halde
su için öldüm bittim diyebilirim. Halil bey dahil odaya giren herkese
Cuma sabahına kadar "Su istiyorum lütfeeeeeeeeeeeğn" diye yalvardım.
Cuma sabahı nihayet sevgili doktorum ya halime acıdı, ya da benden yıldı
bilemiyorum, "Yarın kaçak testinden sonra su içebilirsin." dedi.
Dünyalar benim olmuştu. Bir gün sabredebilirdim, evet.
Cuma günü aynı
zamanda Halil bey Nazogastric hortumumu da çıkardı. "İçim gıcıklanıyor
hocam." dedim. "Bu niye hala burada" dedi ve vıjt vıjt vıjt üç hamlede
çıkarttı hortumu. Ben o şeyi boğazıma kadar sanıyordum, meğerse mideme
iniyormuş! İçim gıcıklanıyor tam da uygun kelimeymiş yani :) Bu
arada hortum çekilirken canınız yanmıyor, 10 saniye bile sürmüyor,
içiniz gıcıklanıyor, o kadar. Sanki içinize kocaman bir olta atmışlar da
onu topluyorlarmış gibi. Sakın korkmayın ve hareket etmeyin işle
sırasında. Altı üstü 10 saniye :)
Ertesi
gün sabahın seherinde kaçak testi için beklemeye başladım. Metilen
mavisi ilave edilmiş suyu içecektim. Kaçak varsa drenden çıkacaktı.
Tabii ki kaçağım yoktu anca bu yine benim hissettiğim ancak tıbbi bir
ispat taşımayan şeydi. Metilen mavili suyu (tadı gerçekten çok iğrenç)
içtim. İçsel olarak tahmin ettiğim üzere kaçağım yoktu. Gün benim
günümdü. Hem kaçağım yoktu, hem de su içebilecektim. Çok küçük
yudumlarla ufak bir bardak su içtim ağlaya ağlaya, şükrederek.
Normalde çoğu zaman
otomatik olarak yaptığımız şeylerin ne kadar değerli olduğunu bir kez
daha anladım. Cumartesi günü iyice hareketlenmiş, odada duramaz
olmuştum. Şansıma hava çok çok soğuktu ve bahçeye çıkamadık, kantinde
açık bir çay içip tekrar odamıza döndük. Açık çay içmek bile bünyemde
devrim etkisi yaptı. O kadar güzeldi ki!
Pazar sabahı ikinci
kaçak testi için içinde ne olduğunu bilmediğim bir suyu (tadı metilenden
daha iğrençti) içtim ve röntgen çekildi. Daha ufak kaçak var mı emin
olmak için yapılan bu işlemden de sapasağlam çıkmıştım. Çok şükürdü, bin
şükürdü! Pazar gününün diğer kısmı pazartesiyi bekleyerek, gaz
sancıları çekerek ve her pazar yaptığım yayınımı yapamadığım için
ağlayarak geçirdim. Bu zamana kadar yayınlarımı aksatmamıştım. Bu bir
disiplin işiydi ve ben hastane yatağında buna ağlıyordum! (bkz: işkolik
bir başak burcu kadını olmak)
Nihayet beklenen gün
gelmiş, yedi günlük hastane misafirliğimin sonuna gelmiştim. Pazartesi
sabahı drenim çıkarıldı. Bu da can acıtmayan bir işlemdi. Zaten 10
saniye sürüyordu. Nefesinizi tutmanız yeterli oluyordu.
Yapacaklarım, yapmamam gerekenler son kez anlatılmış ve sıra vedalaşmaya gelmişti. Hastaneden çıkarken benim kadar geniş gülümseyen var mıydı bilemiyorum ama yeni hayatıma, diyabetsiz, nld'siz, dertsiz tasasız hayatıma attığım adımın keyfi hem benim, hem de sevgili doktorumun yüzüne yansımıştı...
Yapacaklarım, yapmamam gerekenler son kez anlatılmış ve sıra vedalaşmaya gelmişti. Hastaneden çıkarken benim kadar geniş gülümseyen var mıydı bilemiyorum ama yeni hayatıma, diyabetsiz, nld'siz, dertsiz tasasız hayatıma attığım adımın keyfi hem benim, hem de sevgili doktorumun yüzüne yansımıştı...
Artık yeni hayatımın, yeni doğumumun tadını çıkarmaktaydı sıra,
Yeni hayatım beni bekliyordu! :)
4 Ağustos 2011 Perşembe
Ameliyatınıza hazırlanırken bilmeniz gerekenler...
Varolan
probleminizin farkına varıp bir çözüm aramaya başladınız ve obezite
cerrahisiyle tanıştınız. Öncelikle obezite cerrahisi için uygun hasta
profilinde misiniz, bunu inceleyin. Nedir uygun hasta profili?
- VKİ 40 kg/m2'nin üzerinde olan veya 30-40 kg/m2 arasında olup eşlik eden hastalık durumlarında (hipertansiyon, diabetes mellitus, uyku apne send., artrit, vd.)
- 18-60 yaş arası
- Obezitenin en az 3 yıldır var olması
- Hormonal hastalıkların bulunmaması
- İlaç ve diyet tedavisine rağmen, en az 1 yıldır kilo veremiyenler
- Alkol ve ilaç bağımlısı olmamak
- Hastanın uygulanacak yöntemi anlaması ve ameliyattan sonra uyum sağlayabilecek durumda olması
- Kabul edilebilir ameliyat riski
[ *İlgili şartlar Doç.Dr.Halil Coşkun'un internet sitesinden kopyalanmıştır. ]
Obezite
cerrahisi hastası kriterlerine uyuyorsunuz ve sizin için en uygun
cerrahı da buldunuz. Tebrik ederim! Hekiminizle, size uygun ameliyat
tipini istişareler ile belirlediniz ya da tahlil sürecine bıraktınız.
Peki nedir bu noktadan sonra bilmeniz gerekenler?
Öncelikle
hekiminiz sizden (ameliyat tipine göre değişkenlik göstermekle
birlikte) bir kısım tahlil ve test isteyecek. Tahlilleriniz ve
testleriniz yapılmadan, anesteziye girmeniz olanaksızdır. Olacağını
sanmıyorum ama sizden tahlil istemeyen bir hekim ile asla bu yola
çıkmayın. Unutmayın sizden istenen tahliller sizin genel durumunuz,
doktorlarınızın olası şüpheleri ve seçtiğiniz ameliyat tipine göre
değişkenlik gösterebilir, artabilir yahut azalabilir. [Ekg,
endoskopi/gastroskopi, akciğer grafisi, tam kan tahlili, uyku testi,
endokrinoloji ve anestezi onayı temel tahlil/testlerinizdir.]
Tahlil
süreciniz bittikten sonra sıra anestezi onayına gelecektir. Genellikle
anestezi onayı en sona kalan işlem olur. Anesteziden onay da aldıktan
sonra derin bir oh çekebilirsiniz. Artık hekiminize ve size uygun bir gün için takvim karşılaştırma zamanı!
Ameliyat
gününüzü aldınız, mutlusunuz, heyecanlısınız. Peki ya şimdi neler
yapmalısınız? Öncelikle "Nasılsa ameliyat olacağım, yedikçe yiyeyim."
demeseniz iyi olur zira ameliyata ne kadar (nispeten) hafif girerseniz,
ameliyatınız o kadar rahat geçer. Biraz çelişkili göründüğünün
farkındayım ama güvenin bana, bu böyle :) [Malesef ben bunu yapamadım ve
ameliyattan önce neredeyse dünyayı yedim. Avantajım ise ameliyat
günümden çok yakın bir zaman öncesi tarihimi kararlaştırdık ve neyse ki
"Başak ve diğer yarısı" biçimine gelmeden ameliyat tarihim gelmişti
bile.]
Ameliyatınıza
kadar geçecek sürede egzersiz yapmaya çalışın. Bunun da çelişkili
durduğunun farkındayım ama ne kadar formda olursanız ameliyat o kadar
rahat geçecektir.
Kilo
kaybı ameliyatlarının en büyük handikapı zaten ameliyat olacak hastanın
obez/morbid obez olması ve değerlerinin stabil olmamasıdır. Aslında
olası riskin ve komplikasyon olasılıklarının ana sebebi budur. O yüzden
ameliyata olabildiğince (elden geldiğince) formda girmeniz sizin ve
elbette doktorunuzun yararınadır.
Şayet
sigara içiyorsanız (ki içmeyin) derhal sigarayı bırakmalısınız. Sigara
genel zararının yanısıra -her türlü- ameliyat için risk oluşturur. [Bu
konuda da talkın verecek yüzüm yok aslında ama...]
Şayet
gerek görürse hekiminiz sizi ameliyata kadar birkaç
ilaca/vitamine/inhaler'a başlatabilir. Ameliyatınızın rahat geçebilmesi
için hekiminizin verdiği ilaçları/vitaminleri düzenli kullanın. İhmal
etmeyin.
Kendinizi bu dönemde kaosa sokacak, negatif düşünmenizi sağlayacak her kişi/etken'den uzak durun.
Gerekiyorsa (hassas bir yapınız varsa) haber dahi izlemeyin. Sizi
neşelendirecek, motive edecek şeylerle meşgul olun. Bu dönemde kimsenin
sizi üzmesine ve aklınızı karıştırmasına müsaade etmeyin. Unutmayın
bu sizin hayatınız, bu zamana kadar çektiğiniz acıyı (fiziksel/ruhsal)
siz çektiniz ve hayatınızın en önemli kararını verdiniz. İnsanların
araştırmadan yaptığı yorumlar son derece heves kırıcı olabiliyor zaman
zaman. Bu nedenle sizi neşelendirecek birşeyler bulun, gerekirse
uydurun.
Eğer
çalışıyorsanız işyerinizden ameliyatınız için (mümkünse tarih
opsiyonlu) izin alın. Tam olarak iyileştiğinizi hissetmeden işinizin
başına geçmeyin. [Tabii bunu yazmak kolay ama şu zamanın işleri için çok
mümkün olmayabilir. Siz yine de elinizden geleni yapın.]
Şişeden
ve kana kana su için. Eskiden yarım litre suyu kafama dikebilen ben,
şimdi haza hanımefendi tarzını benimsiyor ve minik yudumlar halinde su
içiyorum :)
Çoban salata yiyin. Hatta benim için de yiyin. [Bunun konuyla ilgisi yok, sadece canım çekiyor :)]
Ameliyattan
sonra bir süreliğine size refakat edecek aile bireyi ve/veya
arkadaşınız olması gerekir. Bunu ameliyatınızdan önce kararlaştırın.
Ameliyatınıza
iki - üç gün kala evinizi temizleyin/temizletin. Çamaşırlarınızı
yıkatın/ütüleyin. Arzu ediyorsanız yüz/saç bakımınızı yapın. Kendinize
güzel filmler ayarlayın, okumaktan hoşlanıyorsanız kitap alışverişi
yapın. [Ben irvin Yalom ve Atilla Atalay arası mekik dokumuştum, tavsiye
ederim.]
En
önemli ve atlamamanız gerekeni; ameliyatınızın olası sonuç, getiri ve
komplikasyonlarını öğrendiğinizden emin olun. Unutmayın ki ameliyatınız
sizin için kişisel tarihinizde bir dönem noktası ve bu önemli olaya
gereken kıymeti verin. Bunun bir avantajı da, ameliyattan sonra
varsayalım en ufak bir gaz sancısında panik olmanızı engelleyecek, sizi
durumunuza daha hakim kılacaktır.
Ameliyatınızdan
bir gün önce doktorunuzun sizden istediği ya da ameliyatınızdan sonra
kullanmanız gereken (emboli çorabı, triflo vs) edindiğinizden emin
olun.
Kişisel
temizliğinizi, bakımınızı yapın. Hastane çantanızı hazırlayın. Hastane
çantanızda [aşağı yukarı 7 gün kalmak için] olması gerekenler aşağı
yukarı şöyledir: İki-üç adet önden düğmeli, bel lastiği olabildiğince
bol pijama ya da gecelik, yeteri kadar iç çamaşırı, iki-üç çift çorap
(ayaklarınız üşüyecek, emin olun.) ıslak mendil, peçete, sıvı sabun,
kağıt havlu, normal havlu, şampuan, diş fırçası, diş macunu, diş ipi,
ağız gargarası, plastik bardak, telefonunuzun şarj aleti, kullanıyor
olduğunuz ilaçlar, kullanıyorsanız gözlük ya da lensleriniz, üşüme
derecenize göre yelek ya da hırka. Kadınlar için saç tokası/bandı,
periyodunuzun günü değilse bile stress faktörünü de hesaplayarak
hijyenik ped, gecelik giyecekseniz belden altınızı örtecek bir sabahlık.
Buraya
bir parantez daha açmak istiyorum, ihtiyacınız olacak malzemeler,
kalacağınız hastane ve odaya [ve elbette süse püse düşkünlüğünüze] göre
değişkenlik gösterecektir. Bizim hastaneye gidişimiz yaklaşık 6 çantayla
olmuştu ki tahmin edebileceğiniz üzere ben son derece süsüne, bakımına
düşkün bir insanım ancak aldığımız şeylerin hemen hemen yarısını da
kullanmadık. Emin olun ameliyattan sonra ojelerinizi değil su içme
vaktinizin gelip gelmediğini düşüneceksiniz.
Annem
ve refakatçim olduğu için ve ayrıca özel odada kalma imkanım olduğu
için ben netbook almayı tercih ettim ama hastaneye ne kadar az değerli
eşya götürürseniz, o kadar iyidir.
Yeterli miktarda nakit para. [Hastanede kredi kartıyla uğraşmak istemeyeceksiniz]
Evet
çantanız da hazır olduğuna göre bu gece hayatınızın son morbid
obez/obez uykusuna yatmanın verdiği keyifle uyuyabilirsiniz! [Heyecandan
uyuyabilirseniz tabii!]
Heeeeey! Sabah oldu! Saat çalıyor, telefon kendini yerden yere atıyor duymuyor musunuz?
Uyanın, yeni hayatınız başlıyor!