3 Eylül 2015 Perşembe

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi - Yorgo der ki ...

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi - Yorgo der ki ...




Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi

By  | 
3 Yorum

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi
Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi
Pıtı’nın hikâyesi;

Freud’a göre kadınlar penisleri olmadığı için, cinsel organlarının
üzerindeki tüyleri uzatarak yokluğunu gizlemeye çalışırlar. Halt etmiş!

Bu durum tamamen kadının kendi vücuduyla barışık olmamasından,
utanmasından hatta nefret etmesinden kaynaklanır. Mesela çocukluğumuzdan
itibaren kimse bize onun bir adı olduğunu öğretmemiştir, belki orada
burada duymuş ama asla adını söyleyememişizdir. Ağız dolusu “Benim bir
vajinam var” diyemeyiz.

Çünkü onun adı küçükken “pıtı” ya da “kutudur” v.b, büyüyüp aklımız ermeye başlayınca “oram” olur kimi zaman da “şeyim”.

Hiçbir kadın “Vajinal kanamam var” demez onun yerine halk dilinde garip
tasvirler kullanılır “Teyzem salça kaynatıyor”, “Halam geldi” diyenler
bile var.

Aslında şu İngilizce kelimelerle yumuşatma işini bir kenara bırakmak gerekirse onun Türkçe tam adı “AM”.

İçinizde okuyunca bile utandınız değil mi?

(Rahat olun “genelde” vajina olarak yazmaya devam edeceğim)


Yani durum şu, kendi bedenimizin birbirinden kıymetli organlarından
biri olan vajinamıza üçüncü tekil şahıs teyze ya da hala muamelesi
yapabiliyoruz ama “Vajinam” diyemiyoruz!


Cinsel organımız Am kelime kökeni eski Türkçe am veya em sözcüğünden evrilmiştir.

em “dişilik organı” [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ]

amçık “aynı anlamda” [ İbni Mühenna, Lugat (1300 yılından önce) ]

amçuk “aynı anlamda” [ Ebu Hayyan, Kitabü-l İdrak (1312) ]

Gördünüz mü şeyimizin adının tarihi kayıtları bile var?

Onunla barışmaya bir adım daha yaklaştık!


Bu arada cinsel organımıza ismiyle hitap edememenin sadece Türk
kadınlarının sorunu olmadığını bilmek barış sürecini kolaylaştıracaktır.

İngiltere’de Yumurtalık Kanseri Hareketinin 1000 kadınla yaptığı anket
sonucunda katılımcıların üçte ikisinin, “vajina” ve “orgazm”
kelimelerini doktoruna söylemeye çekindiği görülmüş. Yarısından fazlası
ise “boşalmak” kelimesini kullanmaktan utanıyormuş. Deli gibi özgür
olduklarına inandığımız teee dünyanın öbür ucunda yaşayan, yaz
tatillerinde ülkemize gelip erkeklerimizin salyalarını akıtanlar da
utanıyormuş!

Gördünüz mü yalnız değiliz!


Bu acınası utanma duygusu da diğer bütün saçma tabularda olduğu gibi
daha küçük yaşlarda aşılanmaya başlıyor. Kendi bedenlerimize yabancı
olduğumuz yetmiyor gibi zamanla düşman bile kesilebiliyoruz. Maalesef
çok azımız bunu otuzlu yaşlarda atabiliyor, büyük bir çoğunlumuz ise
hayatının sonuna kadar böyle devam ediyor.

Ama size bir iyi haberim var, yapılan bir diğer araştırmaya göre “Dünya”
genelindeki kadınlar 40’lı yaşlarda kendileriyle barışıp cinsel
hazlarını daha yoğun yaşamaya başlıyormuş. Şimdi kabaca 40 yaşına kadar
kalan süreyi hesaplayın?

Daha çok mu var?

Hiçbir yaş geç değil ama sizce 20’lerin, 30’ların da tadını çıkartmak gerekmez mi?

En azından ilk adımı “şeyinize” ismiyle hitap etmekle atabilirsiniz!


Bedenimizle yabancılaşmamıza bir örnek vererek devam etmem
gerekiyorsa, birçok hemcinsimin idrarını klitorisinden yaptığını
düşündüğünü söylemem sanırım yeterli olacaktır. Temelde bu sebeple
birçok kadın eşinin oral seks teklifine olumsuz yanıt verip olaya “pis”
bir durum olarak yaklaşırken. Diğer yanda yatan sebeplerden biri eşe
zahmet vermeme düşüncesi de olabiliyor, yani kadın hizmet etmeyi
benimsemiş, cinselliği de görev olarak algılamıştır.

Özellikle Oral mahrumları yazısından sonra yoğun olarak beylerden gelen
“Eşime oral seks yapmak istiyorum ama o istemiyor onu nasıl ikna
edebilirim?” soruları bu durumu teyit ediyor!


Beyler eşiniz vajinasından nefret ediyor, acımayacağını bilse ekmek
bıçağı ile doğrayacak siz ise kalkmış oral seks diyorsunuz! (Bu herifler
için havada takla atacak kadınlar tanıyorum)


Sürekli olarak anlaşılamadığını, değerinin bilinmediği ile ilgili
“haklı olarak” sızlanan kadın bütün bunlara inat kendiyle daha çok
barışacağına her geçen gün daha çok yabancılaşıyor. Nefret etmekle de
kalmıyor bunu bir sonraki kuşağa aşılayıp miras bırakıyor. Bir tanesi de
ulan ben çektim bari kızım çekmesin demiyor!

Hastalıklı bir şekilde nesilden nesle aktarılıyor bu durum.

Sonuç mutsuz evlilikler, başarısız cinsel hayatlar falan filan bilindik yaşadığınız şeyler.


Tezat olansa belli bir yaşa kadar cinsel uzvuna en kıymetli şey
muamelesi yapıp onu bir lütuf gibi eşe sunduktan sonra tamamen
yabancılaşmak. Belki de düşmanlığı bu nokta tetikliyor, aslında cinsel
organımızın bir el, göz ya da ağızdan farklı olmadığını algılayıp kendi
parçamızmış gibi çocuklarımıza da bu şekilde anlatmakla başlayabiliriz.
Belki de bu saçma ayıplar toplumun bel kemiği olmaktan böyle çıkar!

Hadi ama her yerde benim vajinam var diye gezin demiyorum, önce onu kabul edin.

Onu sevin, erkeğinizin de onu sevmesine izin verin.

Güzel zevkleri siz de hak etmiyor musunuz?


Şimdi bu cümleleri dikkatlice okumanızı istiyorum, cinsel organınız
size hayatın zevklerini yaşatabilecek organlarınızın başında geliyor.
Ellerimizi yıkadığımız kadar sık yıkamıyor olabiliriz ama bu onun pis
olduğunu göstermiyor, ayrıca vajinamız kendi kendini temizleyen bir
organdır yeni model ütüler ve fırınlar gibi.

Manyak gibi saat başı çitilemek gerekmez sevişmeden önce bir duş almak yeterli olacaktır.

Hijyenik ped reklamlarında “kötü koku” önleyici diye tabir edip bizi
tribe soktukları şey aslında kötü değildir. O dönemde salgılanan koku
erkek için çiftleşmeye hazır mesajıdır, bilinçli değildir o ayrı.

Kafamızdan bütün bu “pis” olduğu ile ilgili yalan bilgileri atın o aslında durduğu yerde de pırıl pırıldır.

Ayrıca bölgenin kendine has doğal bir kokusu mevcut ki bu da erkeklerin geneli için baş döndürücü ve tahrik edici bir unsur.

En büyük zevk silahınız ise klitorisiniz.

O sizin!

Hak ettiği ilgili görmesine izin verin!


Ve şimdi şeyimizle barışmamızın son adımına geliyoruz eğer şu an
yalnızsanız hemen eğer değilseniz ilk yalnız kaldığınızda“Benim bir
vajinam var” diye yüksek sesle söylemenizi istiyorum. Söylerken ağzınız
kulaklarınıza varacak ve çok komik olduğunu düşüneceksiniz. Ama ikinci
kez tekrarladığınızda ne kadar rahatladığınıza siz bile şaşıracaksınız.

Haydi şimdi birlikte “BENİM BİR VAJİNAM VAR”!

Gördünüz mü çok iyi hissettiriyor.


(Edvard şu an yüksek sesle söylediklerimden vajina kelimesini anladığından olsa gerek gülüyor)


Benim vajinamla barışmam da elbette Edvard sayesinde olmuştu. Bir gün
bir kanalda genital bölge estetiği ile ilgili bir programı seyrederken
ona gerçekten çirkin bir vajina var mı? Kadınlar buna neden ihtiyaç
duyar ki,diye sormuştum.Bana verdiği cevap aynen şuydu “Yüzyıllar
boyunca biz erkekler kendi iktidarımız ve egolarımız için kadınları o
kadar ezdik, o kadar aşağıladık ki. Şimdi yine aynı erkekler o
eziklikler üzerinden para kazanmanın peşinde. Kadınların beyinlerini
bozduk, artık onarılamaz vaziyette” demişti. Ağzım açık kaldı elbette
ama bir kadındım ve hiç duymamış gibi merak ettiğimi sordum. “Benimki”
hakkında ne düşünüyorsun? Benimki hakkındaki düşüncelerini söylemek
değil göstermek istediğini söyleyerek uzun bir oral sekten sonra
kulağıma “Anladın mı?” diye fısıldamıştı. Hayatımda ilk defa yüksek
sesle orada söyledim “Benim bir vajinam var”. Çok mutlu olmuştum ve gece
uyuyana kadar ara ara tekrar etmiştim.

Benim bir vajinam vardı, benimdi işte.


Nakarat kısmı, hep beraber.

“Benim bir vajinam var”.


Pipi’nin hikâyesi;


Aslında erkeklerin kadınlar kadar ilginç bir hikâyesi var mı
bilmiyorum, çünkü onların hikâyesi boyutla başlıyor ve boyutla bitiyor.

Çocukluğu amca ve akrabalarına sevimli küçük “pipisini” gösterirken
etrafta şen gülücükler atarak geçmiştir. O çocuk dünyasında o “küçücük”
“şeyi” görmek herkesi mutlu etmiş ve güldürmüştür.

Ama tebrikler bir aile daha kaş yapayım derken göz çıkartmıştır. Ve öve
öve yere göğe sığdıramadıkları ego o ufacık pipide sıkışık kalmıştır. O
“pipi” de şimdi büyümüş belki de bu satırları okuyan hemcinsimin eşi
olmuştur, belki de okuyanın ta kendisi.


Kadınlara nazaran daha kolaydır erkeklik organının adını söylemek
çünkü daha önce ego yazısında da anlattığım gibi bütün hayatları odur
aslında. Gurur kaynakları, nefret söylemleri hep bu organın çevresinde
şekillenir. Üstelik kaynaklarda heriflerin cinsel organlarının
bizimkinin aksine iki tane ismi vardır. Gururla bütün çocukluğu ve
gençliği boyunca o penisle yapacağı faaliyeti utanmadan bağıra bağıra
küfür ederek söyleme ayrıcalığına sahiptir.






Etimoloji Sözlükte maalesef “Sik” adıyla ilgili bir ayrıntı bulamadım
ama birkaç yerde eski Türkçeden geçtiği yazılıydı. Ama esas adı
“Yaraktı”:

yarak “gereç, donanım, alet, silah” [ Orhun Yazıtları (735) ]

yaraklanmak “silahlanmak” [ F (1451) : Kārvan halkı hem yaraklandılar, atlandılar, karşu durdılar, muhkem ceng étdiler ]

yarak “alet-i tenasül” [ Kamus-ı Türki (1900) ]


Gördüğünüz gibi yüzyıllardır erkeklerin algısında penis hep bir
silahtır. Dünyaları fethettikleri, ekonomiyi yönettikleri, savaşlar
çıkardıkları ama boyutuna sıkışıp kaldıkları bir silah!


Ne kadar büyük bir silahın varsa o kadar erkeksin demekti!


Erkek çocuklarının bir çoğuna cinsel organları “pipi” gibi sevimli
bir kalıpta sunulsa da “çük” “fiki” “küçük Ahmet” şeklinde de
isimlendirildiği duyulmuştur.

Penisin dünyaya gelişinden itibaren vajinanın aksine bütün adımları
davul zurna eşliğinde kutlanmıştır. Penis sahibi evladı olan babaların
“oğlum oldu” demeleri bile zengindir. Soyu devam edecektir, anlamsız soy
takıntısı ölüm korkusundan gelir. İnsanlar yok olacaklarını
kabullenemedikleri için dünyada onlardan bir şey kalsın isterler.
Dünyada iz bırakma görevi de erkeğe düşmüştür. Çünkü onların kafasında
önemli olan tohumdur tarla değil. (İslami düşünceye göre kadın tarladır,
sürülmesi gereken)

Bu düşünceye göre Diyarbakır karpuz çekirdeğini alıp Afrika’ya da diksen
yine Diyarbakır karpuzu çıkacağı yönündedir. Yani “insan” yapma
özelliği sadece penise aittir. Oysa kadın tarla değildir, ortaya çıkacak
insanın %50 genlerini aktaracak olan kişidir. Hadi tarla olsa bile
biber çekirdeği de atsan oradan sadece insan çıkacaktır!


Böyle büyük beklentilerle hayat yolculuğuna başlayan penis ergenlik
döneminde gerçek hükümdarın kim olduğunu öğrenir. Hormonlar bedeni ele
geçirmiştir ve “boşaltım” sistemi tur bindirmeye başlamıştır. Bu dönemde
pornoları keşfeder, ona en büyük kötülüğü yapacak olan şeyleri.
Filmlerdeki devasa “silahlarla” kendi silahını kıyaslamaya başlar.
Kıyasladıkça da içine kapanır, kınına çekilir.


Erkeğin bu boy takıntısını kendi icatları kapitalizm bile kullanmaya
başlamıştır, artık bu konuda diziler, romantik filmler bile çekilir
olmuş “ekstra penis büyütücüler” piyasaya sürülmüştür. Boyut takıntısı
kontrolden çıkmış hayatı boyunca işkence edecektir. Her cinsel
birleşmede beyninde “yeterli mi” “zevk veriyor mu” soruları cirit atacak
asla sormaya cesaret edemeyecektir.


Dolaylı olarak kadın yine kurban edilmiştir çünkü algı “kadınlar BÜYÜK penis” severdir.


Bana göre ise penis sadece birleşme aracı, kadın ve erkeğin
bütünleşmesine spermlerin yumurtaya ulaştırılmasına araç. Giriş çıkış
faaliyetinden ziyade zevk veren birleşme düşüncesidir. Kadının kafasında
oluşturduğu hazdır, sevdiği ve ya istediği insanla bir şekilde
kenetleniyor olması. Penisin büyük olması “Boyut Değil İşlev” yazısı
kimi zaman kadınların gözünün korkmasına da sebep olabilir. Ayrıca
normal penis boyutu 8-14 santim arasındadır yani ihtiyacınız olan!
Ayrıca 5 santimlik penis bile fonksiyonel olarak işlevini yerine
getirebilir. Burada yine şu ortaya çıkıyor, 20 santimlik penisiniz
olabilir ama kadının zevk alması için “penis” yeterli değildir!


Diyorum ya erkeğin kafasındaki genel algı bütün dünyanın penisleri
onun sahip olduğundan daha büyük olduğudur ki bu da koca bir yalandır.
Zenci erkeklerinin bile bu takıntılarının olduğunu söylemem garip
gelebilir. Ne yazık ki zencilerin içinde de devasa penise sahip olan
sayısı pek az!


Uzun lafın kısası, vajina penise, penis de vajinaya ihtiyaç duyar.
Kafamızdaki cinsellik ritüelinin tamamlanması birleşme ile sağlanır.
Özellikle vajinasıyla barışık olmayan hemcinslerimin inandığı odur,
girer çıkar iş biter.

Erkek boşaldıysa zevk almış demektir!

Ya da kadın inlediyse, kasıldıysa orgazm olmuştur!

Bana göre ise sahtekârlık!


Esas olan sevişmektir, hazzın zirvesine ne şekilde ulaştığınız değil.

Zirveye ulaşana kadar izlediğiniz yol.

Nefesinizi bile kullanarak tahrik edebilmektir, kendinizi akışa bırakmak 10 dakikada sonuçlandırmamak.

Ve kaliteli Orgazm!


Yakınlarda vajina ile penis barışırlar mı bilinmez.

Ama siz sahip olduğunuzla barışabilirsiniz.


Son söz;

1- Vajinanıza olan yabancı tutumunuz sadece size zarar vermektedir, karşı tarafa değil.


2- Boyut değil YETENEK!


3- Reklam sektörünün size “pis” diye çamur atmasına tepki gösterin!


4- Orgazm candır!


RedGalia

redgalia@yandex.com

3 Eylül 2015 Perşembe

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi - Yorgo der ki ...

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi - Yorgo der ki ...




Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi

By  | 
3 Yorum

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi

Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi
Bir “Orgazm” Masalı – “Pıtı” ile “Pipi’nin” Hikâyesi
Pıtı’nın hikâyesi;

Freud’a göre kadınlar penisleri olmadığı için, cinsel organlarının
üzerindeki tüyleri uzatarak yokluğunu gizlemeye çalışırlar. Halt etmiş!

Bu durum tamamen kadının kendi vücuduyla barışık olmamasından,
utanmasından hatta nefret etmesinden kaynaklanır. Mesela çocukluğumuzdan
itibaren kimse bize onun bir adı olduğunu öğretmemiştir, belki orada
burada duymuş ama asla adını söyleyememişizdir. Ağız dolusu “Benim bir
vajinam var” diyemeyiz.

Çünkü onun adı küçükken “pıtı” ya da “kutudur” v.b, büyüyüp aklımız ermeye başlayınca “oram” olur kimi zaman da “şeyim”.

Hiçbir kadın “Vajinal kanamam var” demez onun yerine halk dilinde garip
tasvirler kullanılır “Teyzem salça kaynatıyor”, “Halam geldi” diyenler
bile var.

Aslında şu İngilizce kelimelerle yumuşatma işini bir kenara bırakmak gerekirse onun Türkçe tam adı “AM”.

İçinizde okuyunca bile utandınız değil mi?

(Rahat olun “genelde” vajina olarak yazmaya devam edeceğim)


Yani durum şu, kendi bedenimizin birbirinden kıymetli organlarından
biri olan vajinamıza üçüncü tekil şahıs teyze ya da hala muamelesi
yapabiliyoruz ama “Vajinam” diyemiyoruz!


Cinsel organımız Am kelime kökeni eski Türkçe am veya em sözcüğünden evrilmiştir.

em “dişilik organı” [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ]

amçık “aynı anlamda” [ İbni Mühenna, Lugat (1300 yılından önce) ]

amçuk “aynı anlamda” [ Ebu Hayyan, Kitabü-l İdrak (1312) ]

Gördünüz mü şeyimizin adının tarihi kayıtları bile var?

Onunla barışmaya bir adım daha yaklaştık!


Bu arada cinsel organımıza ismiyle hitap edememenin sadece Türk
kadınlarının sorunu olmadığını bilmek barış sürecini kolaylaştıracaktır.

İngiltere’de Yumurtalık Kanseri Hareketinin 1000 kadınla yaptığı anket
sonucunda katılımcıların üçte ikisinin, “vajina” ve “orgazm”
kelimelerini doktoruna söylemeye çekindiği görülmüş. Yarısından fazlası
ise “boşalmak” kelimesini kullanmaktan utanıyormuş. Deli gibi özgür
olduklarına inandığımız teee dünyanın öbür ucunda yaşayan, yaz
tatillerinde ülkemize gelip erkeklerimizin salyalarını akıtanlar da
utanıyormuş!

Gördünüz mü yalnız değiliz!


Bu acınası utanma duygusu da diğer bütün saçma tabularda olduğu gibi
daha küçük yaşlarda aşılanmaya başlıyor. Kendi bedenlerimize yabancı
olduğumuz yetmiyor gibi zamanla düşman bile kesilebiliyoruz. Maalesef
çok azımız bunu otuzlu yaşlarda atabiliyor, büyük bir çoğunlumuz ise
hayatının sonuna kadar böyle devam ediyor.

Ama size bir iyi haberim var, yapılan bir diğer araştırmaya göre “Dünya”
genelindeki kadınlar 40’lı yaşlarda kendileriyle barışıp cinsel
hazlarını daha yoğun yaşamaya başlıyormuş. Şimdi kabaca 40 yaşına kadar
kalan süreyi hesaplayın?

Daha çok mu var?

Hiçbir yaş geç değil ama sizce 20’lerin, 30’ların da tadını çıkartmak gerekmez mi?

En azından ilk adımı “şeyinize” ismiyle hitap etmekle atabilirsiniz!


Bedenimizle yabancılaşmamıza bir örnek vererek devam etmem
gerekiyorsa, birçok hemcinsimin idrarını klitorisinden yaptığını
düşündüğünü söylemem sanırım yeterli olacaktır. Temelde bu sebeple
birçok kadın eşinin oral seks teklifine olumsuz yanıt verip olaya “pis”
bir durum olarak yaklaşırken. Diğer yanda yatan sebeplerden biri eşe
zahmet vermeme düşüncesi de olabiliyor, yani kadın hizmet etmeyi
benimsemiş, cinselliği de görev olarak algılamıştır.

Özellikle Oral mahrumları yazısından sonra yoğun olarak beylerden gelen
“Eşime oral seks yapmak istiyorum ama o istemiyor onu nasıl ikna
edebilirim?” soruları bu durumu teyit ediyor!


Beyler eşiniz vajinasından nefret ediyor, acımayacağını bilse ekmek
bıçağı ile doğrayacak siz ise kalkmış oral seks diyorsunuz! (Bu herifler
için havada takla atacak kadınlar tanıyorum)


Sürekli olarak anlaşılamadığını, değerinin bilinmediği ile ilgili
“haklı olarak” sızlanan kadın bütün bunlara inat kendiyle daha çok
barışacağına her geçen gün daha çok yabancılaşıyor. Nefret etmekle de
kalmıyor bunu bir sonraki kuşağa aşılayıp miras bırakıyor. Bir tanesi de
ulan ben çektim bari kızım çekmesin demiyor!

Hastalıklı bir şekilde nesilden nesle aktarılıyor bu durum.

Sonuç mutsuz evlilikler, başarısız cinsel hayatlar falan filan bilindik yaşadığınız şeyler.


Tezat olansa belli bir yaşa kadar cinsel uzvuna en kıymetli şey
muamelesi yapıp onu bir lütuf gibi eşe sunduktan sonra tamamen
yabancılaşmak. Belki de düşmanlığı bu nokta tetikliyor, aslında cinsel
organımızın bir el, göz ya da ağızdan farklı olmadığını algılayıp kendi
parçamızmış gibi çocuklarımıza da bu şekilde anlatmakla başlayabiliriz.
Belki de bu saçma ayıplar toplumun bel kemiği olmaktan böyle çıkar!

Hadi ama her yerde benim vajinam var diye gezin demiyorum, önce onu kabul edin.

Onu sevin, erkeğinizin de onu sevmesine izin verin.

Güzel zevkleri siz de hak etmiyor musunuz?


Şimdi bu cümleleri dikkatlice okumanızı istiyorum, cinsel organınız
size hayatın zevklerini yaşatabilecek organlarınızın başında geliyor.
Ellerimizi yıkadığımız kadar sık yıkamıyor olabiliriz ama bu onun pis
olduğunu göstermiyor, ayrıca vajinamız kendi kendini temizleyen bir
organdır yeni model ütüler ve fırınlar gibi.

Manyak gibi saat başı çitilemek gerekmez sevişmeden önce bir duş almak yeterli olacaktır.

Hijyenik ped reklamlarında “kötü koku” önleyici diye tabir edip bizi
tribe soktukları şey aslında kötü değildir. O dönemde salgılanan koku
erkek için çiftleşmeye hazır mesajıdır, bilinçli değildir o ayrı.

Kafamızdan bütün bu “pis” olduğu ile ilgili yalan bilgileri atın o aslında durduğu yerde de pırıl pırıldır.

Ayrıca bölgenin kendine has doğal bir kokusu mevcut ki bu da erkeklerin geneli için baş döndürücü ve tahrik edici bir unsur.

En büyük zevk silahınız ise klitorisiniz.

O sizin!

Hak ettiği ilgili görmesine izin verin!


Ve şimdi şeyimizle barışmamızın son adımına geliyoruz eğer şu an
yalnızsanız hemen eğer değilseniz ilk yalnız kaldığınızda“Benim bir
vajinam var” diye yüksek sesle söylemenizi istiyorum. Söylerken ağzınız
kulaklarınıza varacak ve çok komik olduğunu düşüneceksiniz. Ama ikinci
kez tekrarladığınızda ne kadar rahatladığınıza siz bile şaşıracaksınız.

Haydi şimdi birlikte “BENİM BİR VAJİNAM VAR”!

Gördünüz mü çok iyi hissettiriyor.


(Edvard şu an yüksek sesle söylediklerimden vajina kelimesini anladığından olsa gerek gülüyor)


Benim vajinamla barışmam da elbette Edvard sayesinde olmuştu. Bir gün
bir kanalda genital bölge estetiği ile ilgili bir programı seyrederken
ona gerçekten çirkin bir vajina var mı? Kadınlar buna neden ihtiyaç
duyar ki,diye sormuştum.Bana verdiği cevap aynen şuydu “Yüzyıllar
boyunca biz erkekler kendi iktidarımız ve egolarımız için kadınları o
kadar ezdik, o kadar aşağıladık ki. Şimdi yine aynı erkekler o
eziklikler üzerinden para kazanmanın peşinde. Kadınların beyinlerini
bozduk, artık onarılamaz vaziyette” demişti. Ağzım açık kaldı elbette
ama bir kadındım ve hiç duymamış gibi merak ettiğimi sordum. “Benimki”
hakkında ne düşünüyorsun? Benimki hakkındaki düşüncelerini söylemek
değil göstermek istediğini söyleyerek uzun bir oral sekten sonra
kulağıma “Anladın mı?” diye fısıldamıştı. Hayatımda ilk defa yüksek
sesle orada söyledim “Benim bir vajinam var”. Çok mutlu olmuştum ve gece
uyuyana kadar ara ara tekrar etmiştim.

Benim bir vajinam vardı, benimdi işte.


Nakarat kısmı, hep beraber.

“Benim bir vajinam var”.


Pipi’nin hikâyesi;


Aslında erkeklerin kadınlar kadar ilginç bir hikâyesi var mı
bilmiyorum, çünkü onların hikâyesi boyutla başlıyor ve boyutla bitiyor.

Çocukluğu amca ve akrabalarına sevimli küçük “pipisini” gösterirken
etrafta şen gülücükler atarak geçmiştir. O çocuk dünyasında o “küçücük”
“şeyi” görmek herkesi mutlu etmiş ve güldürmüştür.

Ama tebrikler bir aile daha kaş yapayım derken göz çıkartmıştır. Ve öve
öve yere göğe sığdıramadıkları ego o ufacık pipide sıkışık kalmıştır. O
“pipi” de şimdi büyümüş belki de bu satırları okuyan hemcinsimin eşi
olmuştur, belki de okuyanın ta kendisi.


Kadınlara nazaran daha kolaydır erkeklik organının adını söylemek
çünkü daha önce ego yazısında da anlattığım gibi bütün hayatları odur
aslında. Gurur kaynakları, nefret söylemleri hep bu organın çevresinde
şekillenir. Üstelik kaynaklarda heriflerin cinsel organlarının
bizimkinin aksine iki tane ismi vardır. Gururla bütün çocukluğu ve
gençliği boyunca o penisle yapacağı faaliyeti utanmadan bağıra bağıra
küfür ederek söyleme ayrıcalığına sahiptir.






Etimoloji Sözlükte maalesef “Sik” adıyla ilgili bir ayrıntı bulamadım
ama birkaç yerde eski Türkçeden geçtiği yazılıydı. Ama esas adı
“Yaraktı”:

yarak “gereç, donanım, alet, silah” [ Orhun Yazıtları (735) ]

yaraklanmak “silahlanmak” [ F (1451) : Kārvan halkı hem yaraklandılar, atlandılar, karşu durdılar, muhkem ceng étdiler ]

yarak “alet-i tenasül” [ Kamus-ı Türki (1900) ]


Gördüğünüz gibi yüzyıllardır erkeklerin algısında penis hep bir
silahtır. Dünyaları fethettikleri, ekonomiyi yönettikleri, savaşlar
çıkardıkları ama boyutuna sıkışıp kaldıkları bir silah!


Ne kadar büyük bir silahın varsa o kadar erkeksin demekti!


Erkek çocuklarının bir çoğuna cinsel organları “pipi” gibi sevimli
bir kalıpta sunulsa da “çük” “fiki” “küçük Ahmet” şeklinde de
isimlendirildiği duyulmuştur.

Penisin dünyaya gelişinden itibaren vajinanın aksine bütün adımları
davul zurna eşliğinde kutlanmıştır. Penis sahibi evladı olan babaların
“oğlum oldu” demeleri bile zengindir. Soyu devam edecektir, anlamsız soy
takıntısı ölüm korkusundan gelir. İnsanlar yok olacaklarını
kabullenemedikleri için dünyada onlardan bir şey kalsın isterler.
Dünyada iz bırakma görevi de erkeğe düşmüştür. Çünkü onların kafasında
önemli olan tohumdur tarla değil. (İslami düşünceye göre kadın tarladır,
sürülmesi gereken)

Bu düşünceye göre Diyarbakır karpuz çekirdeğini alıp Afrika’ya da diksen
yine Diyarbakır karpuzu çıkacağı yönündedir. Yani “insan” yapma
özelliği sadece penise aittir. Oysa kadın tarla değildir, ortaya çıkacak
insanın %50 genlerini aktaracak olan kişidir. Hadi tarla olsa bile
biber çekirdeği de atsan oradan sadece insan çıkacaktır!


Böyle büyük beklentilerle hayat yolculuğuna başlayan penis ergenlik
döneminde gerçek hükümdarın kim olduğunu öğrenir. Hormonlar bedeni ele
geçirmiştir ve “boşaltım” sistemi tur bindirmeye başlamıştır. Bu dönemde
pornoları keşfeder, ona en büyük kötülüğü yapacak olan şeyleri.
Filmlerdeki devasa “silahlarla” kendi silahını kıyaslamaya başlar.
Kıyasladıkça da içine kapanır, kınına çekilir.


Erkeğin bu boy takıntısını kendi icatları kapitalizm bile kullanmaya
başlamıştır, artık bu konuda diziler, romantik filmler bile çekilir
olmuş “ekstra penis büyütücüler” piyasaya sürülmüştür. Boyut takıntısı
kontrolden çıkmış hayatı boyunca işkence edecektir. Her cinsel
birleşmede beyninde “yeterli mi” “zevk veriyor mu” soruları cirit atacak
asla sormaya cesaret edemeyecektir.


Dolaylı olarak kadın yine kurban edilmiştir çünkü algı “kadınlar BÜYÜK penis” severdir.


Bana göre ise penis sadece birleşme aracı, kadın ve erkeğin
bütünleşmesine spermlerin yumurtaya ulaştırılmasına araç. Giriş çıkış
faaliyetinden ziyade zevk veren birleşme düşüncesidir. Kadının kafasında
oluşturduğu hazdır, sevdiği ve ya istediği insanla bir şekilde
kenetleniyor olması. Penisin büyük olması “Boyut Değil İşlev” yazısı
kimi zaman kadınların gözünün korkmasına da sebep olabilir. Ayrıca
normal penis boyutu 8-14 santim arasındadır yani ihtiyacınız olan!
Ayrıca 5 santimlik penis bile fonksiyonel olarak işlevini yerine
getirebilir. Burada yine şu ortaya çıkıyor, 20 santimlik penisiniz
olabilir ama kadının zevk alması için “penis” yeterli değildir!


Diyorum ya erkeğin kafasındaki genel algı bütün dünyanın penisleri
onun sahip olduğundan daha büyük olduğudur ki bu da koca bir yalandır.
Zenci erkeklerinin bile bu takıntılarının olduğunu söylemem garip
gelebilir. Ne yazık ki zencilerin içinde de devasa penise sahip olan
sayısı pek az!


Uzun lafın kısası, vajina penise, penis de vajinaya ihtiyaç duyar.
Kafamızdaki cinsellik ritüelinin tamamlanması birleşme ile sağlanır.
Özellikle vajinasıyla barışık olmayan hemcinslerimin inandığı odur,
girer çıkar iş biter.

Erkek boşaldıysa zevk almış demektir!

Ya da kadın inlediyse, kasıldıysa orgazm olmuştur!

Bana göre ise sahtekârlık!


Esas olan sevişmektir, hazzın zirvesine ne şekilde ulaştığınız değil.

Zirveye ulaşana kadar izlediğiniz yol.

Nefesinizi bile kullanarak tahrik edebilmektir, kendinizi akışa bırakmak 10 dakikada sonuçlandırmamak.

Ve kaliteli Orgazm!


Yakınlarda vajina ile penis barışırlar mı bilinmez.

Ama siz sahip olduğunuzla barışabilirsiniz.


Son söz;

1- Vajinanıza olan yabancı tutumunuz sadece size zarar vermektedir, karşı tarafa değil.


2- Boyut değil YETENEK!


3- Reklam sektörünün size “pis” diye çamur atmasına tepki gösterin!


4- Orgazm candır!


RedGalia

redgalia@yandex.com