21 Şubat 2013 Perşembe

gogobaba | gogobaba der ki…

gogobaba | gogobaba der ki…

without: hayat muhakemesi (3)

without: hayat muhakemesi (3)


5 Ocak 2013 Cumartesi


hayat muhakemesi (3)


Son günlerde çok sık düşünür oldum... herkes sosyal içerikli mesajlara yer verirken, yazılarında köşe yazarı eleştirisi edasina takılırken , ben hep hayattan ve kendimden söz ediyorum... soyleyecek seyimin olmadigindan mi diye dusunurken şunu anladım ki, soyleyecek çok şey var aslında, ama cozumsuzum... çünkü  benim öncelikle sorunum kendimle... kendimi anlayamamisken baska şeylere anlam yüklemeyi baska şeylere cozum bulmayı samimi bulmuyorum... belki de sadece bundandir dünya meseleleri... cozumsuzluk yalnizca bundandir... insanlar önce kendilerini tanımalı, kendilerini sorgulamali, hayattaki duruşlarını, hayatın onlara karşı duruşunu kavramali ... ışte tüm bunlara meyletsek, çok daha yasanilasi bir dunyamiz olmaz mi... meyletmedigimiz anda giriyor devreye politika, laf cambazligi... marifet sanıyoruz kelime oyunlariyla aslolani gizlemeyi, üzerini ortmeyi ...

Önce insan kendini sorgulamali... ve vicdanini tabi...

Vicdan sahibi olan kim kaldı gerçi... bir ben... bir sen...

2 yorum:

Ahanda hemen çağrışım yaptı buyrun...
Saygı ve sevgilerimle,
GoGo

Benim hayatımı yargılamadan önce Benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan Sokaklardan dağ ve ovalardan geç Hüznü acıyı ve neşeyi tad Benim geçtiğim senelerden geç Benim takıldığım taşlara takıl Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git Benim gittiğim gibi Ancak ondan sonra Beni yargılayabilirsin..
Yanıtla

Yanıtlar



  1. Güzel bir cagrisim gerçekten... "hayat muhakemesi " serim için gerçekten güzel benzetme... ama benim derdim yargılanmak değil... sadece anlaşılmak... biri bile okusa ve seni anlıyorum dese... tek derdim bu...

    Günün bu saatinde size de bir çok şey cagristirdim ama bu hoşuma gitti... anlaşılmak güzel...

without: "rastlantısal " bir şey bizimkisi...

without: "rastlantısal " bir şey bizimkisi...


7 Ocak 2013 Pazartesi

"rastlantısal " bir şey bizimkisi...


bir ses geldi... sustum... tanidik bir ses... içimden gibi... gaipten gelen bir ses gibi...  ama sesime ses veren, beni duyan, anlayan, tanıyan bir ses... uzaktan gibi ama değil...

bu sesin sahibine ithafen:

mucize gibi mi demeli, yoksa çok mu sıradan... öyle sıradan bir günde çıktın karsima... nedeni nasili sorgulamanın anlamı yok... sonuca odaklaniyorum...

neler yaşadın kimbilir... neler yaşadım bilebilir misin? bir araya geldigimizde bunlardan çok soyutlanmistik... birbirini tanimayan iki insan... yolları kesismis bir yerde... ama yer bile yok... hani sorsalar nereden taniyorsun? Nerede tanıştınız? verecek yanıtım yok... bu yüzden belki de, özel olduğumuzu düşündük... zamandan, mekandan ve maskelerimizden uzak... olduğumuz gibi... lafimizi esirgemeden,  içimizden geldiği gibi... hani ilk kez yolda karsilasmis olsam seninle, sarilabilirdim bile... öyle benim gibi, öyle sağlam, öyle içten...

sanki bedenlerimiz yok da, ruhlarımız bulusmus gibi... anlatmak güç... ama şunu biliyorum, ben anlatamasam da sen anlıyorsun... sesimdeki titremeyi bile hissedebildigin için, biliyorum beni anlayacagini... kimsin, nereden geldin nereye gidiyorsun... ınan hiç umrumda değil... tuhaf bir his bu... hep böyle kalsin istediğim tuhaf bir his... hani sen de dedin ya, "evlilik aşkı öldürüyor... biz seninle hep sevgili kalalım..." biz seninle hep böyle içten, böyle olduğumuz gibi kalalım... kuralsız, savunmasız, cikarsiz... yolumuz birlikte ne kadar sürer, nereye gider, nerede biter bilmeden... bunu da hiç sormadan sorgulamadan gidelim ışte... sen beni bilme... ben de seni... ama biz birlikte kalalım... hep orada ol... hep ulasabilecegim yerde... sacmalayalim seninle, ciddi olalım bazen, bazen savasalim, bazen barisalim, gülelim seninle...hep gülelim... ayrı hayatlarda yasasak da, bize ait küçük bir dünyayı da sigdiralim  hayatlarimiza... baskılardan, insanlardan uzak, herseyden hatta kendi hayatlarimizin golgesinden bile uzak bir şey yasayalim seninle... biz seninle hem bütün olalım, hem de parça... ismini hiç koymayalim... bir dost, bir arkadaş, bir yoldaş, bir sevgili... hiçbirini yaşamak istemiyorum seninle... yaşadıkça özgün bir isim buluruz belki... ışte biz öyle farklı olalım...


bunlar büyük istekler, büyük laflar... biliyorum... ama hissettiğim birşey var... diyoruz ya, akisina birakalim, akisina biraktigimda sana bunları yazmak istedim... en doğal haliyle bu ışte...

sen başıma gelen en tuhaf seysin ... ve ben bu tuhafligi sevdim...

21 Şubat 2013 Perşembe

gogobaba | gogobaba der ki…

gogobaba | gogobaba der ki…

without: hayat muhakemesi (3)

without: hayat muhakemesi (3)


5 Ocak 2013 Cumartesi


hayat muhakemesi (3)


Son günlerde çok sık düşünür oldum... herkes sosyal içerikli mesajlara yer verirken, yazılarında köşe yazarı eleştirisi edasina takılırken , ben hep hayattan ve kendimden söz ediyorum... soyleyecek seyimin olmadigindan mi diye dusunurken şunu anladım ki, soyleyecek çok şey var aslında, ama cozumsuzum... çünkü  benim öncelikle sorunum kendimle... kendimi anlayamamisken baska şeylere anlam yüklemeyi baska şeylere cozum bulmayı samimi bulmuyorum... belki de sadece bundandir dünya meseleleri... cozumsuzluk yalnizca bundandir... insanlar önce kendilerini tanımalı, kendilerini sorgulamali, hayattaki duruşlarını, hayatın onlara karşı duruşunu kavramali ... ışte tüm bunlara meyletsek, çok daha yasanilasi bir dunyamiz olmaz mi... meyletmedigimiz anda giriyor devreye politika, laf cambazligi... marifet sanıyoruz kelime oyunlariyla aslolani gizlemeyi, üzerini ortmeyi ...

Önce insan kendini sorgulamali... ve vicdanini tabi...

Vicdan sahibi olan kim kaldı gerçi... bir ben... bir sen...

2 yorum:

Ahanda hemen çağrışım yaptı buyrun...
Saygı ve sevgilerimle,
GoGo

Benim hayatımı yargılamadan önce Benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan Sokaklardan dağ ve ovalardan geç Hüznü acıyı ve neşeyi tad Benim geçtiğim senelerden geç Benim takıldığım taşlara takıl Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git Benim gittiğim gibi Ancak ondan sonra Beni yargılayabilirsin..
Yanıtla

Yanıtlar



  1. Güzel bir cagrisim gerçekten... "hayat muhakemesi " serim için gerçekten güzel benzetme... ama benim derdim yargılanmak değil... sadece anlaşılmak... biri bile okusa ve seni anlıyorum dese... tek derdim bu...

    Günün bu saatinde size de bir çok şey cagristirdim ama bu hoşuma gitti... anlaşılmak güzel...

without: "rastlantısal " bir şey bizimkisi...

without: "rastlantısal " bir şey bizimkisi...


7 Ocak 2013 Pazartesi

"rastlantısal " bir şey bizimkisi...


bir ses geldi... sustum... tanidik bir ses... içimden gibi... gaipten gelen bir ses gibi...  ama sesime ses veren, beni duyan, anlayan, tanıyan bir ses... uzaktan gibi ama değil...

bu sesin sahibine ithafen:

mucize gibi mi demeli, yoksa çok mu sıradan... öyle sıradan bir günde çıktın karsima... nedeni nasili sorgulamanın anlamı yok... sonuca odaklaniyorum...

neler yaşadın kimbilir... neler yaşadım bilebilir misin? bir araya geldigimizde bunlardan çok soyutlanmistik... birbirini tanimayan iki insan... yolları kesismis bir yerde... ama yer bile yok... hani sorsalar nereden taniyorsun? Nerede tanıştınız? verecek yanıtım yok... bu yüzden belki de, özel olduğumuzu düşündük... zamandan, mekandan ve maskelerimizden uzak... olduğumuz gibi... lafimizi esirgemeden,  içimizden geldiği gibi... hani ilk kez yolda karsilasmis olsam seninle, sarilabilirdim bile... öyle benim gibi, öyle sağlam, öyle içten...

sanki bedenlerimiz yok da, ruhlarımız bulusmus gibi... anlatmak güç... ama şunu biliyorum, ben anlatamasam da sen anlıyorsun... sesimdeki titremeyi bile hissedebildigin için, biliyorum beni anlayacagini... kimsin, nereden geldin nereye gidiyorsun... ınan hiç umrumda değil... tuhaf bir his bu... hep böyle kalsin istediğim tuhaf bir his... hani sen de dedin ya, "evlilik aşkı öldürüyor... biz seninle hep sevgili kalalım..." biz seninle hep böyle içten, böyle olduğumuz gibi kalalım... kuralsız, savunmasız, cikarsiz... yolumuz birlikte ne kadar sürer, nereye gider, nerede biter bilmeden... bunu da hiç sormadan sorgulamadan gidelim ışte... sen beni bilme... ben de seni... ama biz birlikte kalalım... hep orada ol... hep ulasabilecegim yerde... sacmalayalim seninle, ciddi olalım bazen, bazen savasalim, bazen barisalim, gülelim seninle...hep gülelim... ayrı hayatlarda yasasak da, bize ait küçük bir dünyayı da sigdiralim  hayatlarimiza... baskılardan, insanlardan uzak, herseyden hatta kendi hayatlarimizin golgesinden bile uzak bir şey yasayalim seninle... biz seninle hem bütün olalım, hem de parça... ismini hiç koymayalim... bir dost, bir arkadaş, bir yoldaş, bir sevgili... hiçbirini yaşamak istemiyorum seninle... yaşadıkça özgün bir isim buluruz belki... ışte biz öyle farklı olalım...


bunlar büyük istekler, büyük laflar... biliyorum... ama hissettiğim birşey var... diyoruz ya, akisina birakalim, akisina biraktigimda sana bunları yazmak istedim... en doğal haliyle bu ışte...

sen başıma gelen en tuhaf seysin ... ve ben bu tuhafligi sevdim...